Ramazan Kayan / "Müslümanca Ölmek"
Ramazan Kayan / Milat
Çağımız insanının deÄŸiÅŸmez standart soruları vardır, kolay kolay deÄŸiÅŸmez…
Nasıl yaşanır?
Nasıl mutlu olunur?
Nasıl başarılı olunur?
YaÅŸamın ekseninde her yaÅŸ grubunda bu demirbaÅŸ sorular belirleyicidir… Bu sorular arasında ÅŸöyle bir soruya pek yer verilmez…
Nasıl ölünür?
Nitelikli yaÅŸamın ÅŸifrelerini çözmeye, sırlarını yakalamaya çalışan günümüz insanı, nitelikli bir ölüm arayışını henüz gündemine taşıyabilmiÅŸ deÄŸil… Ancak sonlu bir hayatın kollarında mukadder sona doÄŸru sürükleniyoruz… Nihayetinde biz de ölümlüleriz ve ölenlerin çocuklarıyız…
Kaliteli ve konforlu hayatların çabasında olan bizler nitelikli ölüm arayışlarına girmeyecek miyiz?
Ölümün de “en”leri var… En güzel ölüm… En temiz ölüm… En onurlu ölüm… Tercihimiz olması gerekmiyor mu?
Nedense ölümü de eskittik, sıradanlaÅŸtırdık… Zaman zaman ıskaladık… Olmadı öteledik… Fakat ölüm yakamızdan düÅŸmüyor… Hele hele her gün Covid-19’dan hayatını kaybedenlerin tablosu hayatın tadını kaçırıyor…
Åžimdi ne yapacağız bu ölümü? Kovsan gitmiyor… Ölümün ilacı yok… Ölümü öldüremiyorsunuz… Mezar kapısını kapatamıyorsunuz… Geriye ne kalıyor?
Ölümle barışık yaÅŸamak… Ölümü içselleÅŸtirmek… Mümkünse dost olmak…. Kaliteli ölümlere yatırım yapmak…
Gerçekten nasıl ölmek isteriz?
Yatakta mı, ayakta mı? Urganda mı, yorganda mı? YoÄŸun bakım ünitesinde mi, Allah yolunda mı?
Daha doÄŸrusu kendimize nasıl bir ölümü yakıştırıyoruz?
Klasımıza, kimliÄŸimize, kariyerimize uygun bir ölüm nedir?
Nihai hedefimiz Müslümanca ölmek midir?
Ä°mrenilecek, özlenilecek bir ölüm arayışımız var mıdır?
Åžairimizin dediÄŸi gibi: “Bedeli ne olursa olsun Müslümanca yaÅŸamanın haysiyetine talibiz. Müslümanca ölmek de bu dünyada edinebileceÄŸimiz nimetin zirve noktasıdır.”
Åžehidimizin ifadesiyle: “Müslümanca yaÅŸamanın olmadığı bir yerde Müslümanca ölmenin elbette bir yolu vardır.”
Åžu gerçeÄŸin altını çizmek zorundayız.
Ölüm bir sonuçtur… Acaba hangi sürecin ve hangi sınavın sonucu?
Ölüme yürüdüÄŸümüz süreç, sebep ve sınavları doÄŸru okumalıyız… Anlamlı yaÅŸamların nihayetinde anlamlı ölümler bize bir ödül olarak sunulur…
Ölüm bir hak ediÅŸtir…
Nasıl bir ölümü hak ettik? Ölüm tesadüfi deÄŸil… Temiz ölümler için teminatımız nedir?
DoÄŸrusu ölmek de bir sanattır… Bir meziyettir… Bir marifettir… Bilelim ki, herkes ölemez sadece insan olan ölür, diÄŸerleri telef olur…
Ä°ÅŸte bu konuda ÅŸaÅŸmaz gerçek ÅŸudur:
Nasıl yaÅŸarsanız öyle ölürsünüz… Kirli yaÅŸamların sonunda temiz ölümler beklemeyiniz…
Ölüm de çıtayı yüksek tutabilir, hedefi büyütebilirsiniz…
Ä°ÅŸin gerçeÄŸi ÅŸu; biz hangi ölümlere layığız?
YaÅŸam tarzımızdan bellidir bizi bekleyen ölümün rengi…
Haramlarla kirletilen cesetleri siz zemzemle yıksanız bile arınması mümkün deÄŸil…
Öldükten sonra makyajlama, estetik müdahale fayda saÄŸlamıyor…
Ölüme hangi zeminde yürüyoruz? Maalesef seküler, profan ve popüler bir zemin… Arzularımız pervasız… YaÅŸamlarımız flu… DuruÅŸumuz gri… Zihinlerimiz donuk… Hayallerimiz ham… DüÅŸlerimiz karışık… DüÅŸüncelerimiz defolu… Kalplerimiz kararsız… Kaygılarımız anlamsız… Korkularımız abartılı… Ä°rademiz yetersiz… Hedefimiz bulanık…
Böylesi bir atmosferde ölümün soÄŸuk hissiyatı içinde “Ä°nÅŸallah Müslümanca canımı veririm.” diyebilmeliyiz…
Ölümü geciktiremeyiz, geçiÅŸtiremeyiz fakat ölümü güzelleÅŸtirmek bizim elimizde…
Rabbimizin bize teklifi:
”Ey iman edenler! Allah’tan, O’na yaraşır ÅŸekilde korkun, ancak Müslümanlar olarak can verin.” (Ali Ä°mran, 102)
Anlıyoruz ki, nasıl can vermek istediÄŸimiz bize bırakılmış…
YaÅŸarken ÅŸahit, ölürken ÅŸehit olmaktan daha güzel ne olabilir ki?
Hz. Yusuf (as) duası ile noktalayalım:
“Rabbim… Müslüman olarak canımı al ve beni iyi kulların arasına kat.” (Yusuf, 101)
Bir peygamber bile böylesi bir duaya ihtiyaç duyuyorsa önceliÄŸimizin ne olması gerektiÄŸi ortada…
Henüz yorum yapılmamış.