Sosyal Medya

Güncel

"Bir dokun, bin âhh dinle… Kâse-i fağfûr'dan.."

Selahaddin E. ÇAKIRGİL / Star



Okuyuculardan gelen mesajları dikkatle okuyup anlamaya, ek veya baÅŸka görüÅŸleri ya da eleÅŸtirileri varsa deÄŸerlendirmeye çalışırım. Çünkü, onlar kendimi kontrol etmeye yarar. Bazılarına yazılı cevaplar da veririm.
 
Bu gün, bazı okuyucu görüÅŸlerini ve onlara verdiÄŸim cevapları -diÄŸer okuyucular için de ilginç olabileceÄŸini düÅŸündüklerimi- hülâsa olarak da olsa aktarmak istiyorum.
 
Yalnız önce ÅŸu noktayı belirtmeliyim: Yazı yazan kiÅŸi, kendisini ortaya koyuyor.. Yazdıklarının doÄŸru veya yanlış, hattâ yalan olduÄŸu da iddia olunabilir. Bu yazılara, görüÅŸ veya eleÅŸtiri yazanlar da kendilerini açıkça ortaya koymalıdırlar... Sözüne sahip olmak cesaretini gösteremeyenler, bu meydana hiç çıkmasalar daha doÄŸru hareket etmiÅŸ olurlar.
 
(Bu arada belirteyim, baÅŸka konularda ahkâm kesen bazıları, yazılarda hatalar ararken, 'muhataplarının adını doÄŸru yazmaya dikkat göstermiyorlar ve meselâ, iki (d) ile yazmaları gereken isimleri iki (t) ile yazıyorlar.
 
Sözgelimi, Hazine ve Maliye Bakanı Nûreddin Nebâtî'yle ilgili olarak yazanlar onun adını iki (d) ile deÄŸil de iki (t) ile yazıyorlar. Halbuki, (t) ile, (tin) ÅŸeklinde yazılan o isim, o zaman, (incir'in nûru) mânasına geliyor, çünkü, (tin) 'incir' demektir.
 
Bir de; bazı harfler üzerindeki (^) iÅŸaret bile T. Dil Kurumu tarafında kaldırıldığı ve internetlere de o kurumun kararları, 'Türkçe yazım kuralları' diye verildiÄŸi için, kup-kuru, zevksiz ve hattâ kaba bir dil ortaya çıkıyor..
 
DüÅŸünebiliyor muyuz, gazeteler, 'Hala fiyatlar inmedi..' diye yazıyor.. 'Hâlâ' mı denilmek isteniyor; yoksa, 'hala'ya, 'piyasa ve pazarın durumu'ndan mı haber veriliyor, belli olmuyor.
 
*
 
Bir de, ekranlarda veya matbuatta, meselâ, Trump yazılınca onun Tramp, Biden yazılınca da onun Baydın ÅŸeklinde okunacağını hemen anlayıveriyor ve öyle telâffuz ediyoruz da, ama, mesela, 'uluslararası dil' diye kabul ettirilen
 
Ä°ngiliz alfabesine göre Ahmad diye yazılan kiÅŸinin adının Ahmed olduÄŸunu nice medyacılarımız bile bilmiyorlar ve öylece Ahmad diye telaffuz ediyorlar. Halbuki, Ahmed diye yazılacak olsa, Ä°ngiliz onu 'Ahmid' diye okuyacaktır..
 
*
 
Bu umûmî konulardan sonra, gelelim, bazı okuyucuların dile getirdikleri konulara..
 
*S. Özgen isimli hanım okuyucum, '15 Temmuz 2016'daki Darbe Hıyaneti'nin de sırf, filân hedefler için özel olarak tezgâhlandığını söyleyenler var; ne dersiniz? Hanımlar arasında aÄŸzı laf yapan bazı arkadaÅŸlarımız bu sözü sık sık gündeme getiriyorlar, biz fazla bilmediÄŸimiz için, susmak zorunda kalıyoruz..' diyor..
 
-Åžu kadarını söyleyeyim kardeÅŸim.. Bir hadisenin çok farklı insanların bilgi seviyelerine, duygu dünyalarına ve anlama, algılama, düÅŸünme kabiliyetlerine veya niyetlerine uygun düÅŸecek ÅŸekilde çok farklı ÅŸekillerde anlatılması mümkündür. Hucûrât Sûresi'nde ise, 'bize getirilen haberleri tahkik etmeksizin inanmamamız' emrediliyor.
 
Hemen reddedilmesi değil, tahkik edilmesi, araştırılması..
 
Bu gibi iddiaların hele de, tahkik etme imkânı olmayanlara sunulduÄŸu ve safdilleri avlamaya veya merhamet simsarlığına hizmet için kullanılmak gibi, iyi niyetli olmayan bir hedefi gözetlediÄŸi unutulmamalıdır.
 
*Konya'dan T. Åžahin isimli okuyucum da, 'Daha bir kaç yıl öncesine kadar, ekranlardan çok farklı ÅŸeyler söyleyen bir ismin, ÅŸimdilerde o sözlerinden tevbe ettiÄŸini söylerken, dünlerde Sünnet-i Nebevî'yi, Kur'an'ın açıklanması olarak nitelerken, ÅŸimdi o sözlerinin tam tersini söylemesine ne dersiniz?' diyor.
 
-Niceleri vardır ki, dünlerine baktıklarında, 'Dün ne aptal imiÅŸiz derler..' Ä°nsanın kendisini süzgeçten geçirmesi faydalı da olabilir.. Ama, bazı kimselerin, yarınlarda da bugünleri için öyle demek noktasına gelmesini temenni edelim.
 
*Almanya- Stuttgart'tan M. KabataÅŸ isimli bir okuyucumuz, 'Yazılarınızı severek okuyorum, ama, Ä°ran konusuna gelince.. Humeynî Müslüman mı? Onun hakkında C. Ahmed'in dediklerine ne diyorsunuz?' diyor.
 
-El'cevab: 'BaÅŸkalarının tarif veya tavsif ettiÄŸi veya istediÄŸi ÅŸekilde deÄŸil de, yazdıklarının sorumluluÄŸunu her ÅŸeyden önce Allah huzurunda üstlenecek ÅŸekilde yazmaya çalışan bir Müslüman olarak, 'Müslüman halklar arasındaki mesafeyi o ülkelerdeki devletlerin fiilî siyasetlerine göre deÄŸil, inançlarına göre' anlamak gerektiÄŸini düÅŸünüyorum. Herkes kendi durduÄŸu yere göre deÄŸerlendirir elbette, ele aldığı bir konuyu.. Birilerinin, filanı Müslüman saymasıyla Müslüman, veya kâfir demesiyle kâfir olacak mıdır, o kiÅŸi.. 'Ä°slâm ve Kur'an konusunda deÄŸerlendirme farklılıkları' tarih boyunca her zaman ortaya çıkmıştır ve bundan sonra da çıkacaktır. Bu bakımdan, 'tefsir varsa, tekfir yoktur..' kuralı, bir çok meseleyi halletmiÅŸtir..
 
Bu vesileyle belirteyim ki, benim hakkımda da sırf, sırf birilerin, hattâ T. ErdoÄŸan'ı, onun istediÄŸi gibi eleÅŸtirmediÄŸim için, bana 'kâfir..' diye mesaj yazan ve kendisinin 'Müslüman' olduÄŸunu hissettirenler var; hiç umûrumda deÄŸil..
 
*Bir üniversitede öÄŸretim üyesi olan bir dostum da, 'Seninle Ä°ran konusunda anlaÅŸamayacağız.. Khomeynî, Ä°ran'a Amerika ve diÄŸer emperyal güçler tarafından gönderildi.' diyor ve bu görüÅŸlerini de, 45 yıl öncelerde yayın hayatında birlikte olduÄŸum, ÅŸimdi hayatta olmayan bir yayıncı- yazarın konuÅŸmalarına dayandırıyor. Dahası, o yazarın, o zamanlar kendi hayalhânesinde ürettiÄŸi yanlış senaryoları tekrarlayıp, '8 yıl süren ve 1 milyona yakın insanı yutan, Ä°ran-Irak Savaşı'nın Khomeynî'nin baÅŸlattığı'nı iddia ediyor.
 
-Bu hususta herkes kendi rey ve beyânından sorumludur. Ben iki yazıyla o konuyu özetle anlatmaya çalıştım.
 
'Sevmediklerimiz' de olsa, onlar hakkında adâletli düÅŸünmek gibi mükellefiyetimizin olduÄŸu' unutulmamalıdır.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.