Gökhan Özcan / Bir adım geriden bakınca...
Gökhan Özcan / Yeni Şafak
“DüÅŸündüm de...
Biz burada aslında ne yapıyoruz?”
diye sordu düÅŸünceli olan. “Biri bunu sorunca her ÅŸey bozuluyor!” diye tepki gösterdi yanındaki.
Yapıp ettiÄŸimiz ÅŸeylerin içindeyken her ÅŸey insana anlamlı görünüyor ama herhangi bir sebeple o ritmin dışına çıktığımızda oyun bozuluyor ve daha önce gözümüze anlamlı görünen her ÅŸey birden sakil, boÅŸ, ÅŸuursuzca iÅŸlermiÅŸ gibi görünmeye baÅŸlıyor. SahiciliÄŸini, gerçekliÄŸini, inandırıcılığını kaybediyor, hatta bazen basbayağı saçmalaşıyor. Bir adım geriden bakmak yeterli oluyor çoÄŸu zaman her ÅŸeyi bir arada tutup bizi kendine inandıran ÅŸeylerin sihrini kaybetmesi için... Örnek isteyenler, gündelik döngünün içinden çıkmaya cesaret ederek o bir adımı geriye doÄŸru atıp hayatlarına baksınlar, örneÄŸi çok yakınlarında, kendi hayatlarında görecekler.
“Åžimdi de mesafe alıp, tarafsız bir seyirci gözüyle bakın hayata: Pek çok dram güldürüye dönüÅŸecektir. Dans edilen bir salonda müziÄŸin sesine kulaklarımızı tıkamamız yeterlidir: Dans edenler bir anda gülünç görünür. Ä°nsanların davranışlarından kaçı bu tür bir sınamaya dayanabilir?” diyor Henri Bergson, ‘Gülme’ isimli kitabında.
Yeni teknoloji görüntülerin hızlı oynatılmasını mümkün kılıyor. Seri fotoÄŸraf karelerinin normal seyrinden daha akıtılması ile yıpılıyor bu ve adına ‘timelapse’ deniyor. Video depolayan ve sunan malum sanal mecralarda bunu örnekleyen yüzlerce video var. Åžehirlerin gündelik hareketini, insanların caddelerde, meydanlarda, parklarda, sahillerde ve baÅŸka sosyal alanlarda yol açtığı devinimi neredeyse karikatürize ederek yansıtıyor bu videolar. Adeta canlı bir bedenin seÄŸirmesi var o görüntülerde. Hayatımızın sıkıştırılmış bir seyirliÄŸe dönüÅŸmesi; hem ÅŸaşırtıyor insanı, hem de bir parça ürkütüyor. Çünkü bu haliyle hayatımız; ÅŸuursuzca bir hareketler bütünü gibi, özgün anlamlarından soyunmuÅŸ mekanik bir döngüsellik içinde görünüyor. Hızlı hareketlerle dolup boÅŸalan caddeler, ulaşım araçları, çılgınca oradan oraya akan bir insan ve araç trafiÄŸi, sönen ve yanan ışıklar... Belli ki bu iÅŸleyiÅŸle yeniden yeniden yaÅŸanıyor her gün bu döngü... Ä°çinde insan ya da insana ait, insana özgü hiçbir ÅŸey yokmuÅŸ gibi... Hayat, bu kırılmaz döngünün içine fırsatını bulup hiçbir özel hikaye, hiçbir özel an sıkıştıramıyormuÅŸ gibi... Sanki her ÅŸey kendi rutin düzeni içinde iÅŸleyen devasa bir makineden ibaret kalmış gibi...
Ä°nsan nerede peki? Büyük fotoÄŸrafa bakıldığında orada insan neredeyse hiç görünmüyor. Ya da orada insan sadece öÄŸütülen bir ÅŸey... Döngü sürsün diye kendini, hayatını, enerjisini feda eden ÅŸuursuz organizmalar!
Martin Slattery, ‘Sosyolojide Temel Fikirler’ kitabında kaybettiÄŸimizin ne olduÄŸunu hatırlatıyor bize: “Modern dünya, bireyin maddi bolluk ortasında anlam ve bilgi arayışı ruhunu ve teknik ilerleme, bürokrasi ve kitle kültürünün yüzünü göstermeyen güçleri karşısında bireysel özgürlük ve kontrol için mücadele ruhunu kaybettiÄŸi manevi bir çöldür:”
Hep senden beklenenleri yapıyorsan hiç kendin gibi olamazsın, hayat böyle!
“Bazen sebepsiz yere birkaç dakika hareketsiz kalıyorum” dedi beyaz saçlı adam, “belki döngüyü bir yerinden kırarım diye!”
Henüz yorum yapılmamış.