Yine medrese-ilahiyat tartışması
Faruk BeÅŸer / Yeni Åžafak
Bir ay önceki yazımızda “Medrese ilahiyat vuruÅŸturması kimseye fayda saÄŸlamaz” demiÅŸtik. Bu kurumların hepsi Ä°slam’ı öÄŸretme çabasındadır, eleÅŸtirilecek ya da takdir edilecek yönlerinin olması tabiidir. Aslında her iki taraf da birbirinden etkilenmektedir. Her iki taraf da diÄŸerine muhtaçtır. Ä°slamî ilimlerde temel klasik metinlere inilemeden bu iÅŸ olmaz. Bunu da ilahiyatlarda en azından lisans seviyesinde baÅŸarabilmek zor gözüküyor. Bazı köklü medreseler ise bunu bir ölçüde baÅŸarıyor, temele iniyor ama onlar da çatıya çıkamıyor. Derdimiz medreseyi ya da ilahiyatı galip ilan etmek deÄŸil, bu dini asrımıza en yararlı metot ne ise onunla anlatabilmek olmalı.
Medrese dendiÄŸinde karşımıza yekpare bir anlayış çıkmıyor. Pek çoÄŸu zaten sürekli Bina okumaktan öte geçemeyen ne klasik ne de modern çabalardan ibaret. Ama özellikle DoÄŸu ve GüneydoÄŸu’da kadim geleneÄŸi olan bazı medreselerde klasik metinlere ve Arapça’ya büyük bir vukûfiyet kazandırılıyor, hatırı sayılır meleler, seydalar, âlimler yetiÅŸtiriliyor, ancak onlar da çoÄŸu zaman tek kanatlı oluyorlar, klasiÄŸi biliyor olmakla beraber günümüze yeterince gelemiyorlar. O halde tekrar edelim, bu medreselerin âlimleri ile ilahiyat camiasının üstatlarını bir araya getirip karşılıklı istifadeyi saÄŸlayacak giriÅŸimlere, kurumlara ihtiyaç vardır. Birbirlerine duvarın arkasından atmamalıdırlar.
Bizce ilahiyat eÄŸitiminin ıslahı medreselerin güncellenmesinden daha kolaydır. Çünkü zamanımız ihtisas zamanıdır ve bu olmadan bütün içerisinde kaybolup gideriz. Onun için diyoruz ki ilahiyatların lisans bölümleri ağırlıklı olarak ÅŸuurlu, hür düÅŸünebilen ve ahlaklı Müslüman yetiÅŸtirmeyi hedeflemeli, yüksek lisans ve doktora ise felsefi düÅŸünce desteÄŸinde bu ihtisaslaÅŸmayı tamamlamalıdır. Aslında yapılmaya çalışılan da budur. Bugün bu kurumlardaki binlerce yüksek lisans öÄŸrencisi kabiliyet ve imkânlarına göre Ä°slam âlimi olmak için çalışmaktadır. Bin tanede bir tanesinin ipi göÄŸüslemesi büyük bir baÅŸarıdır. Bu sebeple ÅŸahsen ben bu fakültelerin çoÄŸaltılmasını kalite düÅŸüyor gerekçesiyle olumsuz bulmuyorum. Toplam kalite hesabıyla kârda olduÄŸumuzu düÅŸünüyorum. Ne var ki bu düzeyde de bilim için bilim yapmakla yani salt akademisyen olmakla Ä°slam âlimi olmak arasında bir belirsizlik var. EleÅŸtiri faslında buna tekrar deÄŸineceÄŸiz.
Bugün adına akademik çalışma denen ilmî faaliyetlere olan ihtiyacımız tartışılamaz. GeçmiÅŸte de bunu yapanlara ‘ehl-i tahkik âlim’ deniyordu. Çünkü ilimle uÄŸraÅŸanı ideoloji, mezhep, meÅŸreb, fırka bakışında düÄŸümlenip kalmayacak olan böyle bir ilmî anlayıştır ve tarih boyunca Ä°slamî ilimlerin en büyük problemlerinden biri bunun çoÄŸu zaman baÅŸarılamamış olmasıdır. Akademik çalışma herkesçe kabul edilen müsbit delillere dayanmak zorundadır. Yapılan çalışmalar ilgililer tarafından sürekli eleÅŸtirilerek hem en doÄŸru olan bulunur hem de çalışmayı yapan hatasını düzeltmiÅŸ olur. Bu süreç akademyada zorunlu bir süreçtir. Bugünkü haliyle medreselerde böyle bir metottan söz edilemez.
Türkiye özelinde düÅŸünürsek, bütünüyle dünyayı imara talip evrensel bir Ä°slam anlayışı, baÅŸarılabildiÄŸi kadarıyla böyle bir eÄŸitim metoduyla baÅŸarılma yolundadır. Åžahsen bendeniz bir Ä°SAM Ä°slam Ansiklopedisi’nin sanıldığından da muazzam bir çalışma, birikim ve aÅŸama olduÄŸunu düÅŸünüyorum. Ä°slamî ilimler alanında son birkaç yüzyıldır ortaya konmuÅŸ en büyük eser olarak görülmesinin yanlış olmayacağı kanaatindeyim. Akademik çalışmalar olmadan böyle bir eser vücuda getirilebilir miydi?
Bu noktada ‘akademi, doktora, doçentlik…’ gibi bize ait olmayan, dolayısıyla ilmî faaliyetlerimizin orijinal olmasını zedeleyen kelimeleri kullanıyor olmamızın rahatsız edici bir yönü de yok deÄŸildir. Bunu da birikim, üretim ve saÄŸlam bir gelenek oluÅŸturmakla aÅŸabiliriz. Batı on altıncı asırdan itibaren hızlandırdığı ilmî çalışmaları yaparken bu kavramları, en azından bir kısmını Ä°slam’dan almış ama kendine uyarlamıştır. Mesela bilimde doktor, müderrisin karşılığıdır.
Diyanet’in Kur’an Kursları ve Ä°lahiyat Fakültesi mezunları yoluyla Ä°slam’ı en ücra mahallelere kadar yayması ve yaygınlaÅŸtırması, eksiklikleriyle beraber bu eÄŸitim sistemi sayesinde baÅŸarılmıştır. Bendeniz ÅŸahsen Diyanet’in Yüksek Ä°htisas Kurslarının da çok önemli kurumlar olduÄŸunu düÅŸünüyorum. Bunlar aynı zamanda medrese ile akademinin izdivacı sayılır. Ne var ki bütün bunların temelinde ilahiyatlarla iyi bir Müslüman yetiÅŸtirmeyi mi yoksa bilim adamı yetiÅŸtirmeyi mi hedeflediÄŸimizin cevabı yatar.
Bu tartışmayı Pazar yazımızda ilahiyat eleştirisi ile bitirelim.
Henüz yorum yapılmamış.