Gökhan Özcan / Büyük robotizasyon
Gökhan Özcan / Yeni Şafak
Birileri içinden geçtiÄŸimiz zamana ‘bilgi çağı’ isimlendirmesini yakıştırdığından beri, yaÅŸayan herkes bilgilenme konusunda adeta histerik bir çaba içinde... Bilmekten kastın, bilgi görünümlü her ÅŸeyi zihnimizde depo etmek olduÄŸuna yaygın biçimde inandık nedense. EÄŸitimden anladığımız da buna yakın bir ÅŸey; belirli zaman dilimleri içinde öÄŸrencilerin zihinlerine mümkün olan en fazla bilgiyi (yani kitabi bilgiyi) tıkıştırmaya çalışıyoruz. Oysa bilgi depolamak insanların deÄŸil bilgisayarların iÅŸi... YaÅŸamak için lüzumlu olanı bilmek kâfi insanlar için; kayıtlanmış bilgiyi kullanmanın, fikre, duyguya, pratiÄŸe dönüÅŸtürmenin yollarını keÅŸfetsek bu yeter de artar ve rahatlıkla iÅŸimizi görür. UzmanlaÅŸma diye ayrı bir ÅŸey var ve yolunu seçen herkes belli bir alanda bilginin daha fazlasına yoÄŸunlaÅŸabilir, var böyle bir imkan! Ama nedense her ÅŸeyi öÄŸrenmek, her ÅŸeyi bilmek bu çağın olmazsa olmaz bir mecburiyeti olarak kabul ediliyor. Buna karşılık bildikleriyle ne yapacağını bilemeyen insanlarla dolup taşıyor dünya. Çünkü insana bilgisayarlara yüklediÄŸimiz misyonun bir benzerini yüklemeye çalışıyoruz. Bilgiyi analize, düÅŸünceye, davranışa, tutuma dönüÅŸtürmeyi nedense pek önemsemiyor, öncelemiyoruz. Sureta bildiÄŸimiz ÅŸeylerin, zorluklar içinde yol almanın imkanlarını oluÅŸturmasına izin vermiyoruz. Zihnimizde üst üste koyarak biriktirdiÄŸimiz ÅŸeylerin hayatın içinde karşılıklar bulması için hiçbir arayış içinde deÄŸiliz. Hep tekrarladığım örneÄŸi buraya da ekleyeyim; kayaç çeÅŸitlerini ezberleyen ama Afyonkarahisar’ın yerini kestiremeyen çocuklar yetiÅŸtiriyoruz. Kayaç çeÅŸitleri önemsiz mi? Elbette deÄŸil ama o alanda uzmanlaÅŸan, mesai veren insanların bilmesi yeterli bu detayları... Lazım olursa da küçük bir araÅŸtırmayla bütün bu kayıtlı bilgilere ulaÅŸabiliriz. Buna karşılık, her insanın yaÅŸadığı toprakların haritasını kabataslak da olsa zihninde taşıması gerekmez mi? Örnekler çoÄŸaltılabilir, detaya dalıp asıl önemli noktadan uzaklaÅŸmayalım. Nedir o nokta? Ä°nsan ile bilgisayar arasındaki denklemde ‘bilgi’ dediÄŸimiz ÅŸeyin bir muhteva farkının olması gereÄŸidir. Ä°nsan, yaÅŸaması için elzem olanın dışındaki bilgiyi biriktirmek deÄŸil, özümsemek ve muhakeme etmek durumundadır. Bilgisayarsa, adının çaÄŸrıştırdığı üzere kapasitesinin sonuna kadar her istediÄŸi üst üste belleÄŸine yığabilir, biriktirebilir. Analitik süreçlere dahil edilemeyen bilginin insan için bir yük olmaktan öte bir anlamı herhalde yoktur. Günümüzde bu ikilemde doÄŸru tercihi yapmış bir görüntü vermiyoruz. Bilgiyi, adeta bilgisayarları taklit ederek zihninde üst üste biriktirmeyi tercih eden bireyler, toplumsal süreçlerde analitik bir kabiliyet ortaya koyamıyor ve meselelere mekanik ya da didaktik olmayan çareler, insanca çözümler üretemiyor.
“EÄŸer belli bir bilgi dozu bilgisizliÄŸimizi azaltıyorsa, yoÄŸun bir yapay zeka dozu da, doÄŸal zekamızın yetersiz olduÄŸuna bizi inandırır ve bizi bu yetersizlikle baÅŸ baÅŸa bırakır. Bir insandaki en kötü ÅŸey, fazla ÅŸey bilmesi ve bildiklerinden daha aÅŸağı düzeyde olmasıdır” diyor ‘Tam Ekran’ kitabında Jean Baudrillard.
Yapay zekayı ancak yapay zekayla aynı ÅŸekilde iÅŸleyen bir zeka üretebilir dersem yanlış bir ÅŸey mi söylemiÅŸ olurum. Fıtrî zeka, hayatın düÅŸünsel yükünden kaçmak için kolaylık adı altında böyle bir kolaycılığa asla tevessül etmezdi. Çünkü bu insanı otomasyona uÄŸratmak, ‘robotize’ etmektir.
Henüz yorum yapılmamış.