Mülk ve Saltanat
Ali Haydar Haksal / Milli Gazete
Bu dünyaya nice sultanlar, krallar, devlet baÅŸkanları, imparatorlar geldi geçti ve gelecek. Nice dünyalıkları biriktiren büyük ve azman patronlar geldi, gelmeye devam ediyor. Ä°nsanın dünyalıklarını gözü doyurmayacak kadar ÅŸiÅŸinenler. Biriktirenler ve yığanlar var ve olacak.
Ä°nsan tekinin gereksinimleri kendisi kadardır. Kendisinden artan ve fazlasıyla baÅŸkalarının haklarını gasp edenler oldukça dünya yüzü huzur bulmayacak. Ä°nsanlığın baÅŸlıca sorunlarından biri. Dünyayı sadece kendilerine mülk bilenler baÅŸkalarına yaÅŸama hakkı tanımayanlar zalimdirler. Kul hakkına giriyorlar. Çünkü her ÅŸeyin bir sınırı var.
Hayatı sadece bu dünyadan ibaret sananların elbette bir sınırı yoktur. Bütün dünyaları kendilerinden ibarettir. Ä°nsanın bölüÅŸüm duygusu yoktur.
Ä°nsanlıkta denge saÄŸlayıcı olan, hak gözeten dindir, yani Ä°slâm’dır. Hatta bunun bir de zorunluluÄŸu vardır. Zekât. Zekât kazançlarından belli sınırı olanlar ve aÅŸanlar bundan gereksinim sahibi olanların hakları var ve bunu vermekle yükümlüdürler. Bu, bu dünyanın bir yükümlülüÄŸü olduÄŸu gibi geleceÄŸe dönük bir yüzü de var. Öte dünya ve öteye uzanan bir düÅŸünüÅŸ. Ä°nsan varlığının ve hayatının bu dünyadan ibaret olmadığının bir gerçeÄŸidir bu. Dünya saltanatı kuranlar bu dünyada hayat bittiÄŸinde kendileriyle birlikte ne götürürler? Götürenler var mıdır? Sadece zulümlerinin anıtlarını yeryüzüne dikerler ve bununla anılırlar. Hayırda, iyilikte ve güzellikle yarışanlar güzel isimler ve kiÅŸilikler bırakırlar bunlarla anılırlar.
Bir Müslüman’ın dünyasını belirleyen temel ilkeler ve oluÅŸan ruh hâli kiÅŸiliÄŸini gösterir. Sultan Selahaddin Eyyubi, âlimleri ve sahih insanları yanından ayırmaz. Her fırsatta ve sohbetlerde mutlaka hadis dinler. Bunların sahihliÄŸi onun için önemli. Kur’an okutur ve dinler o manevi ruh ile beslenir. Yanında bulunan ve hizmet eden bir âlim olan Ä°bn Åžeddad, kendisine dair çok önemli bilgiler aktarır. DinlediÄŸi ve hayatının merkezine aldığı bir hadis-i ÅŸerifte: “Adil idareci Allah’ın yeryüzündeki gölgesi ve mızrağıdır. Kim ki Allah’ın kullarıyla ilgili adaletle hükmederse gölgenin olmadığı kıyamet gününde Allah’ın arşı ile gölgelenir. Âdil idarecinin kendisine ya da onun insanları idare ediÅŸine hıyanet eden olursa Allah kıyamet gününde onu desteksiz bırakır. Allah, adil idareciye her gün çokça ibadet eden sıddıklardan altmış sıddıkın sevabını yazar.” Burada Selahddin’ Eyubi’nin kiÅŸiliÄŸini ortaya koyan önemli bir vurgusu da var. Yanında âlim ve bilgeleri bulundururken, sultanların gölgesine girmeyen ya da onlardan uzak duranların ayağına kendisi gider. Burada ÅŸu örneÄŸi verir Ä°bn Åžeddâd: “EÄŸer râvi (hadisi aktaran) sultanların kapısında bulunmaktan hoÅŸlanmadığı için oraya gelmeyen biri ise kendisi yanına gider ve ondan hadis dinlerdi. Hafız Ä°sfahanî’yi dinlemek için defalarca Ä°skenderiye’ye gitmiÅŸ ve ondan çokça hadis rivayet etmiÅŸtir. Aynı zamanda kendisi hadis okumayı seviyordu. Yalnızlığında beni yanına çağırır ve bazı hadis kitaplarını getirir ve kendi okurdu. Ahlâkî bakımdan ders alınacak bir hadis geçtiÄŸi zaman kalbi incelir, gözleri yaÅŸarırdı. (s. 37.) Döneminde büyük beldelere hükmeden bu sultanın eline o kadar çok mülk ve ganimet geçer ki bunu dağıtır. Kendisinde tutmaz. Dünyaya bir mülk de bırakmaz. Avrupa’yı derinden etkileyen bu büyük sultan adalet, merhamet ve hakiki sultanlığıyla anılır. Rahmet okunur.
Selahaddin Eyyubi öldüÄŸü zaman zekât nisabına varan bir mal varlığı yoktu. Sadakaya gelince malik olduÄŸu bütün mallarını sadaka olarak verirdi. Geride köy, mezra, emlâk, ev, bahçe veya bir akar bırakmadığı gibi altın ve gümüÅŸ de bırakmadı; ondan kalmış olan ÅŸey sadece 40 nasiri dirhem ve bir surî altındı. Allah rahmet eylesin.” (s. 35.)
Dünya mülk ve saltanatı burada kaldı. Kendisi yaptıklarıyla, eylemleriyle büyük bir birikimle öteye göçtü. Mülk ve saltanatın hükmü de bitti. Adıyla ve sanıyla, merhametiyle ve örnekliÄŸiyle anılmaya ve rahmet okunmaya devam ediliyor. Biz de kendisine rahmet diliyoruz.
Henüz yorum yapılmamış.