Yasin Aktay / Siyaset için ilmihal
Yasin Aktay / Yeni Åžafak
Siyaseti halka hizmet etmek, dünyayı veya ülkeyi daha iyi kılmak için olabildiÄŸince “iyi niyet” ile hareket edenlerin centilmence bir yarışı gibi düÅŸünmek herÅŸeye raÄŸmen çok saygıdeÄŸer bir temenni. Belki bu saygıdeÄŸerliÄŸi yüzünden bu temenni bile siyaseti daha genel-geçer ve daha gerçek zeminde uygulayanlar tarafından çok fazla suiistimal edilir, araçsallaÅŸtırılır ve en kötü niyetleri gizleyen sahte bir söylem olarak kullanılır.
Hayal ve temenniler böylesine bir siyaset ama gerçekte yaÅŸanan siyasetin bir dost-düÅŸman iliÅŸkisi, kıran-kırana bir savaÅŸ gibi algılanması ve bu algıya göre düÅŸmana her türlü hilenin, yalanın, dolanın, dosta ise her türlü adaletsizce kayırmacılığın normal görülmesi oluyor.
Giderek insanı insan yapan siyasallık, aynı zamanda insanın en süfli seviyeye alçaldığı bir mecraya dönüÅŸür.
Tabii ki siyasallık insana baÅŸka bir yol açmıyor deÄŸildir. Nihayetinde siyasallık insanın tercihleriyle ÅŸekillenen bir alan ve bir ucu dünyayı “imar” etmeye baÅŸka bir ucu dünyayı “ifsat” etmeye, bozgunculuk yapmaya açılır. Her ikisi de tercihtir ve Müslüman için elbette baÅŸka bir siyasallık mümkün ve gereklidir. Herkesin yaptığını yapmak ve siyaseti dost-düÅŸman iliÅŸkisi sınırlarında tutmak durumunda deÄŸildir bir Müslüman.
Müslümanın yeryüzünde yaÅŸayan insanlar arasından mutlak düÅŸmanı yoktur. Müslüman siyaseti nihai olarak bütün insanlar için “iyilik” isteyen bir siyasettir. Bu iyiliÄŸin tezahürü de adalettir.
Bugün düÅŸman olarak görülenin bile imhası deÄŸil, ıslahı ve “kardeÅŸ” kılınması gözetilir. Dünya için öngörülen nizamda sadece Müslümanların deÄŸil bütün insanların mutluluÄŸunun tahsil edilmesi hedeflenir. Ä°slami siyasetin bariz farkı budur. Elbette bu yolda Müslümanlara karşı sergilenen düÅŸmanlığın, kinin, nefretin bir gerçekliÄŸi vardır ve onlara karşı da safça “hepimiz kardeÅŸiz” edebiyatına prim vermeyen bir teyakkuz da vardır.
Bir Müslüman siyasetçiyi farklı kılacak çok yol, çok tercih, çok boyut vardır elbet. Hepsinin başında bir “ücret talep etmemesi” vardır mesela. Aslında Müslümanca duygularla siyasal mecrada bulunan herkesin öncelikle bu konuda kendini sorgulaması gerekiyor: DeÄŸiÅŸtirmek istediÄŸi dünyada kendisine nasıl bir çıkar, imtiyaz, ücret talep ediyor veya üretiyor? Bu, Müslüman siyasetçinin ne kadar güven verdiÄŸinin de bir göstergesi oluyor.
Bugüne kadar Müslümanca duygularla siyasette bir mesafe kat etmiÅŸ olanların rakiplerine karşı bu konuda ortaya koydukları fark kadar baÅŸarılı olduklarını söyleyebiliriz.
Aynı zamanda bir kayıp söz konusuysa da bu kaybın dahi rakipleriyle aralarındaki farkın giderek kapanmaya yüz tutmasından kaynaklandığını da ekleyebiliriz.
BaÅŸkaları hedeflerine ulaÅŸmak için her yolu caiz görebilir, bir Müslüman böyle göremez. Bilakis yol hedefin ayrılmaz bir parçasıdır ve o yol hedefle uyumlu-tutarlı olmak durumundadır.
Çağımızda Ä°slami siyasetin en bilge ve örnek temsilcilerinden Aliya Ä°zzetbegoviç o en karanlık günlerinde bile, zafer için hiçbir umut ışığının görünmediÄŸi günlerde verdiÄŸi çetin savaÅŸ hakkında konuÅŸurken, asıl yenilginin düÅŸman tarafından alt edilmek veya öldürülmek deÄŸil, görünürde galip gelmiÅŸsen bile düÅŸmana benzemek olduÄŸunu söylerdi. Kendisine teklif edilen ve düÅŸmanın BoÅŸnaklara karşı mutat olarak uyguladığı mücadele yollarını bu ÅŸekilde kesin bir dille reddediyordu. “Ama onlar bunu yapıyor diye itiraz edildiÄŸinde” cevabı Müslüman nesillerin kulağına küpe, müthiÅŸ bir ders oluyordu: “düÅŸmanlarımız bizim öÄŸretmenimiz deÄŸil.”
Müslümanlar düÅŸmanlarına benzediklerinde yenilir, bu kadar net.
Yol ve hedef arasında bir ayırım yapanların bir süre sonra hedefi de topyekûn unutmaları ve yolun kendilerini iyice deÄŸiÅŸtirmesi tipik bir durumdur. Sebebi baÅŸka yerde aramaya gerek yok, hedef ve yol tasavvurlarının bölünmüÅŸ olması her ÅŸeyi anlatıyor. Bu bölünmenin yaÅŸandığı durumlarda yoldaÅŸ da deÄŸiÅŸir, yolda edinilen yoldaÅŸlara göre hedef de deÄŸiÅŸir.
Dünya, elbette cennetin kurulabileceÄŸi bir yer deÄŸil, sadece bir imtihan alanıdır. Yola koyulan, gerçekten yola koyulmuÅŸsa, zaten menzilin içinde hareket ediyor olduÄŸunu da görür, hisseder ve gereÄŸini yapar. Ä°slami hayat, ilkeleriyle, deÄŸerleriyle, davranışlarıyla, en genel anlamda sünnetiyle, ertelenebilen bir hayat deÄŸil. Hemen bugün, yola koyulur koyulmaz bütün “küçük ayrıntılarla”, davranışlarla uygulanabilen bir hayattır.
Belki gereken sadece sahih bir hal ilmi, yani ilmihaldir, bu ilme sahip olmak ve bu ilimle amel etmektir.
Henüz yorum yapılmamış.