Hukuk, ahlak ve ibadet üçgeninde dinde zorlama
Faruk BeÅŸer / Yeni Åžafak
“Dinde zorlama yoktur” anlamındaki ayet-i kerimenin dini kabulle ilgili her türlü zorlamayı ifade ettiÄŸini önceki yazımızda söyledik. Bunu, kimse kimseyi bir dine inanmaya zorlayamaz diye anlamak ayetin akla gelen ilk manasıdır. Zorla kabul ettirilen din, zaten olmaz anlamına da gelebilir.
Bu ayet zorunlu olarak inanç özgürlüÄŸünün de var olmasını gerektirir. Bu özgürlüÄŸü en baÅŸta Allah (cc) kendisi vermiÅŸtir: “De ki, hakikat Rabbinizden gelmiÅŸtir, artık dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin” (Kehf 29). Ne var ki inkâr edenler baÅŸta kendilerine, sonra varlığa zulmetmiÅŸ olacakları için tercihlerinin ahiretteki kötü karşılığını da göze almalıdırlar. O halde inanma özgürlüÄŸü vardır ama bu, ahireti de içine alacak kadar geniÅŸ deÄŸildir. BaÅŸkasının mülkünde sınırsız özgürlük olmaz. Öyle olmak isteyen, kendi hayatını da dünyasını da kendisi yaratmalıdır. Ä°nsan bunda özgür olamıyorsa demek ki özgürlüÄŸün de bir sınırı olmalıdır. Ama yine de insanın bu dünyada inanıp inanmamakta özgür olması, insana ve iradesine verilen deÄŸer açısından çok anlamlıdır. Ayrıca inanç özgürlüÄŸü, inandığını yaÅŸama ve ifade etme özgürlüÄŸü olmadan tamamlanmış olamaz.
Zorlama, bir güçle yapılacağına göre zorlayan kim olabilir? Akla ilk gelen devlet, sonra da anne babadır. Demek ki Ä°slam’da devlet, tebaasını Müslüman olmaya zorlayamaz. Ya da devletin kurumları çalışanlarını ve nihayet anne baba çocuklarını zorla Müslüman yapamaz. Elbette baÅŸkası da baÅŸka bir inancı dayatamaz. Ayet-i kerime bunu açıkça söylüyor. “Dinde zorlama yoktur” ayetinin; Medine’de Ä°slam’ı seçen bazı Hıristiyanların, onu bir türlü kabul etmeyen çocuklarına baskı yapmaları ve bunun hükmünü Resûlüllah’a sormaları üzerine indiÄŸini hesaba katarsak bunun böyle olduÄŸunu daha net anlayabiliriz.
Resûlüllah’ın, devleti temsil ettiÄŸini düÅŸündüÄŸümüzde karşımıza ÅŸunlar çıkar:
“Sana gelince, sen hatırlat, senin görevin sadece hatırlatmaktır. Sen onlara zor kullanacak deÄŸilsin.” (GâÅŸiye 21, 22). “Senin Rabbin dileseydi dünyadakilerin hepsi birden iman ederdi. O halde sen mi insanları iman etmeye zorlayacaksın?” (Yûnus 99). “Allah’ın izni olmadan hiç kimse iman edemez. Ä°ÄŸrençlikleri ise Allah, akıllarını kullanmayanların üzerine yığar.” (Yûnus 100). “Ä°ÄŸrençlikler” diye çevirdiÄŸimiz rics kelimesi, pislik anlamına gelmekle beraber özellikle inançtaki pisliktir. Yani ÅŸirk pisliÄŸi içinde kalanlar akıllarını kullanmayanlardır. Sen anlat, varsın onlar kabul etmeyip bu sonucu kendileri tercih etmiÅŸ olsunlar.
Demek ki iman etmek aklı kullanmakla da ilgilidir. Buna gönlü de katmalıyız. Ä°nsan akılla düÅŸünür, gönlü yatar, kalbi mutmain olur ve inanır. O halde akla gönle ve kalbe hitap etmeyen anlatmalar ya da baskıcı davranışlar kiÅŸilerin iman etmelerini saÄŸlayamaz. Olsa olsa Sabatay Sevi gibi, zahiren Müslüman hakikatte ise Ä°slam’a düÅŸman insanlar yetiÅŸtirir. O halde Müslümanın görevi ikna etmeye çalışmaktır. Bu da bilgiyi ve tefekkürü zorunlu kılar.
Bundan dolayıdır ki Resûlüllah’ın (sa) yönetiminden, hilafetin son temsilcisi Osmanlı’nın sonuna kadar Ä°slam toplumlarındaki gayrimüslimlerin inançlarına dokunulmamış ve inandıklarını serbestçe yaÅŸamalarına müsaade edilmiÅŸtir. Hatta Endülüs’ten, Avrupa’dan, Rusya’dan kaçan diÄŸer din mensupları bu özgürlüÄŸü yaÅŸamak için bir Åžeriat devleti olan Osmanlı’ya sığınmışlardır. Cumhuriyete kadar da Rumlar, Ermeniler ya da Yahudiler ülkemizi terk etmek zorunda kalmamıştır.
Elbette bir Ä°slam ülkesinde de her yerde olduÄŸu gibi toplumu düzenleyen hukuk ve ahlak kuralları, ayrıca ibadetler olacaktır. Hiçbir devlet, hukukunu tanımayanları cezasız bırakmaz. Çünkü bu bir egemenlik meselesidir. Ahlak kurallarına ise bireysel düzeyde karışılmaz ama yine bütün devletler “toplum ahlakına mugayir davranışları” suç sayar ve yaptırım uygular. Çünkü ahlaksızlık bazen fitneye sebep olabilir, topluma zarar verir.
Bireysel ibadetlere gelince, devletin egemenliÄŸi aleyhine antipropagandaya ya da toplum ahlakıyla çatışır hale gelip fitneye dönüÅŸtürülmedikçe, bireylere bunları yapmaları konusunda baskı uygulanabileceÄŸini söyleyen bir nas bilmiyorum. Yapan yapar, yapmayan yapmaz. Resûlüllah’ın toplumunda mesela namaz kılmayanların araÅŸtırıldığını, evinde içki içenler için gizli kamera yerleÅŸtirildiÄŸini, kadınların tam örtünüp örtünmediklerinin takibe uÄŸradığını bilmiyoruz.
Bu sebeple Taliban’ın zaferine sevinirken, uygulamalarına bakarak bu iÅŸi baÅŸarıp baÅŸaramayacaklarından endiÅŸe ettiÄŸimizi söylemiÅŸtik.
Henüz yorum yapılmamış.