Mustafa Kutlu: Ağrı Dağı'nın fatihi
Televizyonda bir belgesel seyrediyorum. Bir grup yerli dağcı Ağrı’ya tırmanıyor. Yanlarında bir çekim ekibi var, ara sıra mola veriyorlar ve bu süre içinde çeşitli konular dile getiriliyor.
AÄŸrı Dağı’na çıkan birkaç yol varmış ve o civarda bulunan köylerdeki bazı vatandaÅŸlar bu yollardan gide gele dağı ezberlemiÅŸ ve daÄŸcılara rehberlik yapmaya baÅŸlamışlar. Size bu rehberlerden birini tanıtmak istiyorum. Daha doÄŸrusu belgeselde görüp-iÅŸittiklerimi nakledeceÄŸim.
Ekip bir münasip yerde konakladı. Dağın zirvesine oranla yarı yol sayılır. Etraf yemyeÅŸil, silme çiçek, birkaç derecik tertemiz suyu ile şırıldayarak akıyor. DaÄŸcılara rehberlik eden köylü bir taÅŸa oturdu. Herkes dinleniyor, bir de çay demlediler, sohbet koyulaÅŸtı. Rehber köylüye de çay verdiler ve baÅŸladılar onunla röportaj yapmaya. – Amca kaç yıldır daÄŸa çıkıyorsun? – Askerlikten bu yana çıkıp-inerim – Ayda kaç defa olur bu? – MüÅŸteriye bakar, üç de olur dört de. – Kaç yaşındasın? – YetmiÅŸ dört. Etrafta oturup sohbeti dinleyenler ÅŸaÅŸkınlık içinde “Vay be, hiç de göstermiyor” diyor.
Gerçekten de adam tığ gibi, yanakları kırmızı, diÅŸler fırça görmemiÅŸ ama bembeyaz. Üstelik taÅŸa oturunca ilk iÅŸ cebinden tabakayı çıkarıp bir tütün sarmak oldu, demek ki tiryaki. – Yaşın yetmiÅŸ dört, bu sigara ne oluyor? – Can ÅŸenliÄŸi iÅŸte, askerden bu yana içerim. – Günde kaç paket? – Tütün içeriz biz. Ä°ÅŸte bir tabaka falan. – Peki hiç hastalandın mı? – Cık! – Hiç doktora gittin mi? – GitmemiÅŸim, heç doktor görmemiÅŸim. Etrafta oturanlar yine hayret nidaları çıkarıyor. “Hiç doktor görmemiÅŸ.” – Ä°laç, içtin mi, ilaç? – Ä°çmemiÅŸim. – Yahu amca sen ne biçim adamsın insan hiç hasta olmaz mı? – Olur? – Ee, ne yapıyorsun o zaman? – Biraz süt içerim, bal yerim, kafayı vurur yatarım. – Kalkınca! – Kalkınca bi ÅŸeyim kalmaz, aynı.
– Peki köyünüzde ne yiyip içersiniz? – Bizim buralar yüksek. Sebze meyve pek olmaz. AÅŸağı köylerden çerçiler getirir onlardan alırız. Bizim yediÄŸimiz buÄŸday ekmeÄŸi, süt, yoÄŸurt, yumurta, bal. Ä°ÅŸte böyle. Bulgur yeriz, pirinç pahalıdır. SoÄŸan iyidir kış için çuvalla soÄŸan, patates alırız. Çay var, ne bileyim iÅŸte oÄŸul. Gerisi hava ile su. Aziz okuyucu iÅŸte doÄŸal yaÅŸamın bir örneÄŸi. YetmiÅŸ dört yaşında. Ayda AÄŸrı’ya dört kez çıkıyor. Hiç hasta olmamış. Bu adam bizim modern dünyamıza bulaÅŸmamış. Ambalaj içinde yoÄŸurt yememiÅŸ. Son günlerde yine bir yoÄŸurt tartışması sürüyor. YediÄŸimiz yoÄŸurdun içinde neler var. Bilemiyoruz. Biz ÅŸehir insanları ne yediÄŸimizi, ne içtiÄŸimizi bilemiyoruz.
Sonra gelsin türlü türlü hastalıklar, hastalıkların ardı sıra hastaneler, reçeteler, ilaçlar. Bizim halimiz ne olacak? Hayat tarzı deÄŸiÅŸti. Gıda sektörü de ÅŸirketlerin eline geçti. Sert bir rekabet yaÅŸanıyor. Her gün televizyonda çocuklara rengarenk çerezler, ÅŸekerler, sütler, yoÄŸurtlar sunuluyor. Bunların hepsinin çok saÄŸlıklı olduÄŸu söyleniyor. Ama çocuklarımız hastane kapısından ayrılmıyor. Zaten diyorlar ki yetiÅŸkin olsun, çocuk olsun mutlaka doktora görünün; ayda, altı ayda, senede ölçümlerinizi yaptırın, tedbirinizi alın. Sıkıntıya, strese girmeyin. Hijyene dikkat edin. Beslenme çok önemli bu konuda uzmanlara danışmadan sakın adım atmayın. Ä°nsanlar “deniz mevsimi” öncesi her yıl olduÄŸu gibi “kilo derdi”ne düÅŸer.
Her kafadan bir ses çıkar, her kanaldan ayrı bir diyet teklif edilir. ÅžiÅŸmanlık bütün dünyada almış başını gidiyor, sebebi nedir acaba? Geçim zor, iÅŸsizlik diz boyu, ekmek aslanın aÄŸzında. Bu durumda bulduÄŸumuz yiyecekten nasıl ÅŸüphe edelim, hemen yiyelim karnımız doydu diye ÅŸükredelim. Lafa yekun çekeceÄŸim ama bu yazıyı okuyan çok kiÅŸinin yüzü buruÅŸacak. Çünkü son sözüm “geri dön” olacak. Bırak bu yarışı, konforu, tüketimi, arabayı, apartmanı, oteli, gazinoyu, eÄŸlenceyi, “sosyal yaÅŸantıyı”. Gücün yetiyorsa çık bir daÄŸ başına, kuru ekmek ile yoÄŸurt ye. Üstüne temiz, buz gibi bir su iç. Sonra aÄŸzını poyraza aç, ciÄŸerlerin temiz hava görsün. Vücudun bir baÅŸtan bir baÅŸa temizlensin. Ne diyor Karadeniz türküsü. “Åžu Sürmene yaylası On beÅŸ doktora bedel.” Ütopik, nostaljik, hayalci bir yazı, bir teklif deÄŸil mi? Evet öyle. Ee, ne yapalım “yoÄŸurt meselesi” bu, mühim. (Yayın tarihi: 14.10.2009).
Kaynak: YeniÅŸafak
Henüz yorum yapılmamış.