Sosyal Medya

Demirle kesilmiş bir çeliğin çığlığı: Nuri Pakdil

Net ve keskin sinirleri, açık ve aşkın sınırları bundan… Yitirdiklerini toplayarak var olmaya çalışan insanın çığlığı. Kalesi düşmüş bir şehrin kalebendi gibi durup konuşması, susup konuşması, kurup konuşması bundan.



Bir yoldu o aslında. Ä°nsanı alıp tarihe çıkartan… GörülmemiÅŸ deÄŸil, unutulmuÅŸ haritaları o eski ama yıpranmamış bavulundan çıkarıp bin yıllık ahÅŸap masanın ortasına koyan… Bir yoldu o aslında. Başına gelenlere öfkelenmesi gereken ama buna raÄŸmen “öfke”yi unutmuÅŸ insana öfke duymanın raconunu öÄŸreten, bir yol. El yordamıyla bulunmaya çalışılan bir yol. Tarihin kara ormanında kendisini yitirmiÅŸ büyük bir kalabalığa yol’un aslında ‘kendi’leri olduÄŸunu öÄŸreten bir yol!

Bu çok çiÄŸ çaÄŸa, onun kelimelerine, onun malzemelerine ve onun ürettiÄŸi bütün yozluÄŸa yepyeni doÄŸumlarla karşı koymanın yolculuÄŸu. Yeni bir sayfa açmanın yolculuÄŸu da deÄŸil üstelik kapatılmış bir sayfayı yeniden açmanın, ince ve güçsüz bileklerine aldırmaksızın o büyük sayfayı yeniden çaÄŸa çıkarmanın yolculuÄŸu… Bir serüvenden ibarettir insan, demenin yolu üzerindeki çiçek.

Bir kelimeydi o aslında. Ä°nsanın kalbinden sökülen… Son kez bir cümlenin içinde yer alıyormuÅŸ gibi özenle seçilmiÅŸ bir kelimeydi üstelik. Bütün titizliÄŸiyle, bütün özverisiyle, bütün kelimesinin bütün anlamını, harflerin hakkını da gözeterek seçilmiÅŸ bir kelimeydi. Hem kendisine, hem arkadaÅŸlarına hem de muarızlarına karşı sözlüÄŸün en güzel yerinden alınmış bir kelime: Vicdan.

Bir uçurumdu o aslında. Ä°nsanın nereden baktığına göre deÄŸiÅŸen bir uçurum. Hem hayranlık, hem korku hem de alaladelik telkin eden bir uçurum. Kimisi için “sıradan”, kimisi içinse “efsane” oluÅŸu bundandı. Hâlbuki namustu o. CoÄŸrafyanın ve yazının namusu. Çırpınması da “çırpını çırpını giden atlar”a tutunmaya çalışması da bundandı.

Bir çığlıktı o aslında. Ä°nsanın atalarından devralıp evlatlarına duyurmaya çabaladığı bir çığlık… UÄŸul uÄŸul bir konuÅŸma deÄŸil. Demirle kesilmiÅŸ bir çeliÄŸin çığlığı. Net ve keskin sinirleri, açık ve aÅŸkın sınırları bundan… Yitirdiklerini toplayarak var olmaya çalışan insanın çığlığı. Kalesi düÅŸmüÅŸ bir ÅŸehrin kalebendi gibi durup konuÅŸması, susup konuÅŸması, kurup konuÅŸması bundan.
 
Bir yazıydı o aslında. Ä°nsanın sadık kalması gereken alınyazısı gibi bir yazı… Bir yazardan daha çok bir yazıydı o. Öfkeli bir yazı… Umut dolu bir yazı… Türkiye’nin yazısı. Tüfek kabzasını yârin parmaklarını tutar gibi tutan bir yazı… Çamurun ve plastiÄŸin çokluÄŸuna bir gün bile kararmaması bundan… Kırgın ama yorgun deÄŸil. Tutkulu ve coÅŸkulu…
 
Bir haritaydı o aslında. Tarihi ve coÄŸrafyayı sırtında taşıyan devasa bir atlastı. Umutlarından, büyütüp büyütüp yaptığı ÅŸehirlerde kurduÄŸu ÅŸiirler bundan… Mekke’nin, Medine’nin, Kudüs’ün ve Ä°stanbul’un büyük ve mekândan kırılmaz kardeÅŸliÄŸini haykırması bundan… CoÄŸrafyanın kaderi, tarihin kederine bulaÅŸtığında aklı bulanmayan, tertemiz bir lejant gibi dikilip yolu göstermesi bundan.
 
Bir tekkeydi o aslında. Lambaları yanan son tekkelerden biri belki de. Çerağını Türkçeyle tutuÅŸturan ve hamurunda tüm dünyanın bahçelerinden izler omuzlayan bir kandil.
 
Ä°nsana sadece kendi içini gösteren, kendi iÅŸini gösteren ve nihayet kendi ipini gösteren bir çözüm çabası… DerviÅŸ Hüneri’nden söz etmesi de bundan Klas DuruÅŸ’a iÅŸaret etmesi de…
 
Bir harf deÄŸildi o. “Bir harfin baÅŸlattığı yangın”dı. Åžarkıların bir kısmı ÅŸöyleydi: Sükût Sûretinde, DerviÅŸ Hüneri, Batı Notları, Arap Saati, Umut, Ahid Kulesi, Klas DuruÅŸ, Arap Åžiiri, Kalem Kalesi, Otel Gören Defterler, Çarpışan Sesler, BaÄŸlanma, Edebiyat Kulesi, Put Yapımevleri, Biat I, Bakır Dönemi, Bir Öldürme Töreni, Anneler Ve Kudüsler… Ve dahası elbette…
 
Kaynak: Cins Dergi

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.