İbrahim Kalın ile söyleşi: Medeniyetimiz hezarfen insanlar üzerine kuruludur
Follow @dusuncemektebi2
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü olarak tüm Türkiye çok yakından tanıyor onu. Hatta duruşu, konuşmaları ve eserleriyle hemen herkesin aklına ‘devlet ciddiyeti’ kavramını getiriyor. Bununla beraber görünenden çok daha farklı boyutlu bir entelektüelle karşı karşıyayız. Cins olarak yapmamız gerekeni yaptık. Nasıl ki, bir gün Cumhurbaşkanı Erdoğan’la söyleşi yaparsak onunla bizzat Erdoğan’ı ve Rize’nin bahçelerini falan konuşacaksak, İbrahim Kalın’la da sadece İbrahim Kalın’ı konuştuk.
Aslında sizi daha çok Ä°slam ve Batı eserinizle tanıdık. Ardından BaÅŸbakan baÅŸdanışmanı ve bugün de CumhurbaÅŸkanlığı Sözcüsü olarak biliyoruz. YoÄŸun bir mesai içinde olduÄŸunuzu tahmin etmek zor deÄŸil. Fakat buna raÄŸmen sadece yazmakla vakit geçirseniz bile bu kadar kısa zamana sığması zor olan pek çok çeviri, araÅŸtırma ve telif eser yayınladınız. Herkesin merak ettiÄŸi o soruyla baÅŸlamak isterim. Sadece son eseriniz ‘Ben, Öteki ve Ötesi’ için bile en az birkaç yıl kapanmak gerekiyor. Sırrı nedir bunun, biz de uygulayalım...
Zamanı disiplinli kullanmak gerekiyor. Üniversite hayatımdan gelen bir okuma ve çalışma disiplinim var. Onu devlet iÅŸlerinde etkin bir ÅŸekilde kullanmaya çalışıyorum. Malayani iÅŸlerden uzak duruyorum. Televizyon izleme, internet, sosyal medya gibi mecraları ihtiyacım olduÄŸu kadar ve çoÄŸu zaman iÅŸ icabı takip ediyorum.
“Bir iÅŸin çabuk yapılmasını istiyorsanız onu meÅŸgul birine verin” diye bir söz var. “Vakit yok” bazen bir bahane olmaktan öteye gitmiyor. Ä°nsan ne yapmak istediÄŸini biliyorsa ve sebat sahibiyse, istediÄŸi ÅŸeylerin önemli bir kısmını yapabilir. Bu durumda vakit darlığı bahane olmaz, tersine bir fırsata döner. Vakit insana verilmiÅŸ büyük bir nimettir. Kıymetini bilmek, hakkını vermek gerekir.
Vaktin bereketi kavramını unuttuk modern dünyada. Günün bütün vakitlerinin eÅŸit deÄŸerde olduÄŸu zehabına kapıldık. Oysa sabahın, kuÅŸluk vaktinin, öÄŸlenin, ikindinin, gecenin ... hepsinin bir ritmi, tadı, bereketi vardır. Hangi vakti ne için kullandığınız çok önemlidir.
Aynı zamanda farklı disiplinlere iliÅŸkin bir ÅŸey de var burada. Tarih mezunusunuz. Politika ve felsefe üzerine eserleriniz, tasavvuf üzerine çevirileriniz var. Hem Batı felsefesini hem de Ä°slam felsefesini aynı anda bilen nadir entelektüellerden birisisiniz. Müzikle de rabıtanız var...
Ä°nsanın kendini çok boyutlu yetiÅŸtirmesi ve farklı kaynaklardan beslenmesi çok önemli. Bizim medeniyet geleneÄŸimizin ana prototipi, hezarfen insanlar üzerine kuruludur.
Aynı anda bir kaç yeteneÄŸi olan, farklı disiplinlere hakim, hayatın farklı yönlerine dokunabilen ve bütün bunlardan makul, meÅŸru ve üretken bir sentez çıkartabilen insanlar, Ä°slam medeniyetinin kültürel ve entelektüel vasatını oluÅŸturur. Farabi hem büyük bir filozof, mantıkçı ve siyaset bilimci hem de bir müzisyendi. Ä°bn Sina filozofların prensi olarak bilinirdi ve aynı zamanda çok iyi bir hekimdi. Ä°bn RüÅŸt hem bir filozof hem de Kurtuba’da görevli önemli bir fakih ve kadıydı. Osmanlı sultanlarının neredeyse tamamı ÅŸairdi. Bir çoÄŸu müzik, hat, tezhip, marangozluk, avcılık gibi alanlarda maharet sahibiydi.
Hezarfen Ahmet Çelebi, Mimar Sinan, Matrakçı Nasuh, Dede Efendi, Kazasker Mustafa Ä°zzet Efendi, Ahmet Cevdet PaÅŸa gibi medeniyetimizin büyük isimleri bu engin ve derin bakış açısının birer tezahürü olarak görülmeli. Batıda “Rönesans adamı” tabiri kullanılmadan çok önce Müslüman alimler, idareciler, komutanlar, seyyahlar, mimarlar, ÅŸairler, müzisyenler “hezarfen insanlar” olarak bir dünya medeniyeti inÅŸa etmiÅŸlerdi. Bizim medeniyetimizin bu çok yönlü ve zengin yönlerini hatırlamamız ve ihya etmemiz gerekiyor.
Mesela doktora için yurt dışına çıkacağınız zaman Fenerbahçe Spor Kulübü’nden teklif aldığınızı da iÅŸittik. Kamuoyunun çok bilmediÄŸi bir ÅŸey bu; profesyonel basketbolcusunuz.
Lisede okul takımında basketbol oynadım. Üniversitede de devam ettim. Fenerbahçe’de basketbol alt yapıya bir müddet devam ettim. Sanırım üniversite ikinci sınıftaydım. Bir noktadan sonra okul ile spor arasında bir tercih yapmak durumunda kaldım. Zira antrenmanlar, maçlar ciddi manada vakit almaya baÅŸlamıştı. Ben tabi ki üniversiteyi tercih ettim ve bundan hiç bir zaman piÅŸman olmadım. Bunu da basket oynamaya devam ederek telafi ettim. Amerika’da doktora yaparken “Street basketball” oynadım. Çok iyi oyuncularla sıkı maçlar yapardık. Siyahi Amerikalılar, Latinolar, Asyalılar, BoÅŸnaklar vd. milletlerden oluÅŸan deÄŸiÅŸik ekiplerle güzel maçlar yaptık. Bugün de iyi bir basket ekibimiz var. Vakit buldukça haftada bir gün maç yapıyoruz. Ruhumuz gibi bedenimiz de bize bir emanet. Bize verilen emanetlere sahip çıkmalı, hakkını vermeliyiz.
"Düzende güzellik, güzel olan da bir düzen vardır"
Aslında pek çok disiplin ve yönelimi aynı bünyede toplamak bugün hepimizi ÅŸaşırtsa da dediÄŸiniz gibi geleneÄŸimizdeki klasik alim profilinde bu var. Ä°lgilenmediÄŸiniz bir saha bulmak ümidiyle sormak isterim; mesela kozmolojiye ilginiz var mı?
Cenab-ı Hak bize pek çok nimet, akıl ve yetenek vermiÅŸ. Bunları doÄŸru kullanabilirsek pek çok ÅŸeyi baÅŸarabiliriz. Modern tüketim kültürünün empoze ettiÄŸi “averaj/ortalama insan” tipini reddetmeliyiz.
Sadece tüketmek için var olan, eÄŸlence ve haz kültürünün bir nesnesi haline getirilen insanlar kendilerini farklı alanlarda yetiÅŸtirmek gibi bir çabanın içine girmezler, giremezler.
Nasıl kötü gıda aldığımızda bedenlerimiz hasta oluyorsa, yanlış kaynaklardan beslenen ruhlar ve akıllar da zamanla zayıflar, kurur ve hastalanır. Akli ve manevi güvenliÄŸimiz fizyolojik güvenliÄŸimizden daha az önemli deÄŸildir. Akıl ve ruh güzelliÄŸimiz, bindiÄŸimiz arabadan, oturduÄŸumuz evden, giydiÄŸimiz elbiseden daha önemlidir. Ama bunlara anlam ve estetik katan da içimizde taşıdığımız, beslediÄŸimiz, büyüttüÄŸümüz akli ve ruhi güzelliktir. Onu bir kutsal emanet gibi korumalı, beslemeli ve geliÅŸtirmeliyiz.
Farklı disiplinlerden beslenirken tevhid perspektifini hiç bir zaman ıskalamamak gerekir. Kesrette vahdet yani çoklukta birlik ilkesi hem metafizik hem de siyasi, kültürel, estetik ve ilmi bir prensiptir. Sonsuz sayıda farklı ve çeÅŸitli suretlerin altında yatan manayı, birlik ve bütünlük, tevhid ve vahdet zaviyesinden ele alarak sezmek, idrak etmek ve akli ve sanatsal araçlarla ifade etmek... Ä°lim ve sanat yolculuÄŸumuzun kılavuz ilkeleri bunlar olmalı.
Evet, kozmolojiye de ilgim var fakat bu ilgi fiziki kozmoloji ile sınırlı deÄŸil. Modern kozmoloji teorilerini takip etmeye çalışıyorum. Koyre’nin ifadesiyle “kapalı dünyadan sınırsız/sonsuz evren” tasavvuruna geçiÅŸin aÅŸamalarını doÄŸru anlamamız gerekiyor elbette. Ama kozmolojiyi yani evrendeki nizam ve güzelliÄŸin ilmini eÅŸyanın fiziki niteliklerine indirgemek, manayı surete kurban etmek olur. Kozmos kelimesi hem kaostan sonra gelen “düzen” hem de “güzellik” demek. Bugün anlamı bozulan “kozmetik” kelimesi de kozmos ile aynı kökten geliyor. Düzende güzellik, güzel olanda bir düzen vardır.
Akıl ve Erdem’de biraz açmaya çalıştığım bir konudur bu: Bir ÅŸey aynı anda hem düzene, hem güzelliÄŸe nasıl sahip oluyor ve bu, anlam ve özgürlük serüvenimizde nereye oturuyor? Bir baÅŸka ifadeyle anlam ve özgürlük arayışımızı ortadan kaldırmadan güzel ve adil bir düzene nasıl sahip olabiliriz?
Zira modernitenin önümüze koyduÄŸu dikotomilerden biridir bu. Yani özgür olabilmek adına anlamdan vazgeçmek. Weberyan manada özgür olmak demek, her tür kısıtlamadan, sınırdan, baÄŸlamdan uzak ve azade bir ÅŸekilde ve sadece benim arzu ve seçme hürriyetim çerçevesinde tercih yapmak demek. Bu özgürlük anlayışı modern dönemde büyük bir anlam krizine yol açmış ve nihilizmi güçlendirmiÅŸtir. Buna karşın anlamlı ve ahlaklı bir hayat yaÅŸamak adına özgürlüklerimizden vazgeçmek zorunda deÄŸiliz. Özgürlük de bize bahÅŸedilmiÅŸ büyük bir nimet. Fakat mana, erdem ve gayeden yoksun bir seçme hürriyeti bizi tek başına özgür kılmaz. Tersine bizi baÅŸka ÅŸeylerin mesela hazların, güdülerin, hayvani duyguların, tüketim kültürünün, metaların, kapitalizmin vs. kölesi yapabilir.
Kısacası aynı anda hem anlamlı hem de özgür bir hayat yaÅŸamak mümkündür. Bunun akli, ahlaki, estetik ve kozmolojik temellerini inÅŸa edebiliriz. Bu çabada sembolik ve manevi kozmoloji bize önemli katkılar sunabilir.
Açıklamalarınız ve kitaplarınız dışında bir baÅŸlıkta daha sizinle irtibat halindeyiz. BaÄŸlamayı ‘konuÅŸturuyorsunuz’ ve harika yorumlarınız var. Bu da apayrı bir disiplin olarak karşımızda. Ä°yi gitar çaldığınızı da duyduk. Hatta Amerika’dayken arkadaÅŸlarınızla bir müzik grubu kurduÄŸunuzu da iÅŸittik...
MüziÄŸe ilgim lise yıllarıma kadar geri gidiyor. BaÅŸlangıçta biraz gitar çalıştım ama baÄŸlamayı elime alınca bir daha bırakamadım. Halk müziÄŸi bizim irfan ve insan felsefemizin en rafine ifadelerinden biridir. MüziÄŸe bir hobi, eÄŸlence, vs olarak bakılması çok yanlış. Müzik bir sanattır. Yükselmeye meyilli ve arzulu ruhları yükseltir. Ä°nsan, ruhunda ne varsa ona uygun müziÄŸe yönelir. Müzik sizi açar ya da kapatır. Batında ne varsa, zahire o yansır.
Müzik bir yolculuktur, bir sefere çıkmaktır. O yolculukta karşınıza nelerin çıkacağını tam olarak bilemezsiniz. Fakat bütün önemli ve kıymetli yolculuklar gibi müzik yolculuÄŸu da istikametsiz, disiplinsiz, kılavuzsuz olmaz. Bizim kılavuzumuz Anadolu müzik geleneÄŸidir. Yüksek bir sanat haline gelmiÅŸ irfani varlık anlayışının ortaya koyduÄŸu bu büyük birikim bin yıldır yaşıyor; bundan sonra da yaÅŸamaya devam edecek. Bu büyük geleneÄŸe yaslanmadan otantik, ciddi ve kalıcı iÅŸler üretmek mümkün deÄŸil. Ama geleneÄŸe dayanmak, onu körü körüne taklit edip yan gelip yatmak da deÄŸildir. GeleneÄŸin içinde kalarak, ona dayanarak “henüz söylenmemiÅŸ olanı” bulup çıkartmak bir geleneÄŸin hayatiyetini koruması için elzemdir. Ben müzikle böyle bir rabıta kurmaya çalışıyorum...
"Bakış"ı anlamak isteyen fotoğrafla uğraşmalı
Aslında diÄŸer baÅŸlıklar gibi müzik meselesini de çok daha uzun konuÅŸmak isteriz ama mümkün olduÄŸunca size dair aldığımız her nota temas edebilelim diye müsaadenizle geçeyim buradan. Profesyonel anlamda fotoÄŸrafçılıkla da meÅŸgul olduÄŸunuzu biliyoruz. Programlar vesilesiyle dünyanın her yerine gidiyorsunuz. Biraz uzaklaşıp deklanÅŸöre basma imkânı bulabiliyor musunuz?
FotoÄŸrafı çok seviyorum. Çok öÄŸretici, besleyici ve ufuk açıcı bir sanat dalı. FotoÄŸrafçı olmak gibi bir iddiam asla olmaz. Ama bir ara ciddi manada ilgilendim fotoÄŸrafla. “Acaba ben de bir Ara Güler, Ä°zzet Keribar, Ansels Adams yahut Steve McCurry gibi fotoÄŸraf çekebilir miyim” diye kendimi motive ettiÄŸim zamanlar olmuÅŸtur. (Gülüyor)
Emek verdikten ve özendikten sonra insanın pek çok ÅŸeyi yapması mümkün. Yetenek tek başına yetmez; insanın emek vermesi, iÅŸin iÅŸçiliÄŸinin hakkını vermesi gerekir. Müzikten fotoÄŸrafa, ilimden devlet görevlerine kadar her iÅŸimde kendime sürekli hatırlattığım bir ilkedir bu.
Bugün eskisi kadar fotoÄŸraf çekemiyorum. Ama bazen kızlarımla, Harun Tan’la çekim yapıyoruz; daha doÄŸrusu yapmaya çalışıyoruz. Bakış açısının ne kadar önemli olduÄŸunu anlamak isteyen fotoÄŸraf sanatıyla uÄŸraÅŸsın derim. Gayb ve ÅŸehadet alemleri arasındaki cilveli iliÅŸkinin ipuçlarını burada bulabiliriz. Ä°nsani düzeyde neyin görünür, neyin görünmez olduÄŸu biraz da sizin bakış açınıza, nereden baktığınıza baÄŸlı. Âlemü’l-hayâl hakkında fikir edinmek için de fotoÄŸraf sanatı çok öÄŸretici olabilir. Bugün unuttuÄŸumuz ama aslında hayatımızın her anına dokunan âlemü’l-hayâlin ne olduÄŸunu da tekrar hatırlamamız gerekiyor. Görünen ile görünmeyen, açık-seçik olanla bize kapalı olanın arasında bir yerde yer alan, hissedebildiÄŸimiz ama matematiksel olarak ortaya koyamadığımız, söze dökemediÄŸimiz varlık mertebeleri, büyük varlık dairesinin çok önemli bir boyutunu oluÅŸturur. Sanat biraz da bu ara varlık mertebelerini keÅŸfetme gayretidir.
Aynı ÅŸekilde ışığın ne olduÄŸunu idrak etmek için de çok büyük imkanlar sunuyor fotoÄŸraf. Işık ve renk... hepimizin yolunu aydınlatan, hepimizin hayatında olması gereken ışık ve renkleri ve onların bin bir hali...
En iyi fotoÄŸraflar önce zihinde çekilir diye bir söz vardır. Bunda büyük haklılık payı var. DeklanÅŸöre basmak, o anı kayıt altına almayı saÄŸlıyor. Ama iyi fotoÄŸrafın özünü baÅŸka yerde aramak lazım. Åžüphesiz teknik imkanları iyi kullanmak, doÄŸru makine ve objektifle çekim yapmak vs. önemlidir. Bunlar iÅŸin gerek ÅŸartıdır ama yeter ÅŸartı deÄŸildir.
Her kitap bir yolculuktur
Koleksiyon ilginiz olduÄŸunu da biliyoruz. Özellikle kalem ve tespih konusunda.
Evet. Dolma kalem ve tespih konusunda Ä°brahim Tenekeci gibi sadık ve uzman bir rehberim ve yol arkadaşım var. Daha fazla söze gerek var mı?
Kalem konusunda Nabi Avcı Beyi de burada anmak isterim. DiÄŸer güzel hasletlerinin yanı sıra insana kalemi, kağıdı, yazmayı sevdiren bir güzel insandır Nabi Hoca.
Tespih konusunda Mehmet Çebi’nin de hakkını teslim etmeliyim. Geleneksel sanatlarımızı ve modern yorumlarını ortaya çıkartırken tespih sanatına da önemli katkılar veriyor. Bu arada ÅŸunu da söyleyeyim, tespih sanatında Türkiye’de gerçekten çok iyi ustalar var. En doÄŸru yöntem kehribar, deÄŸerli taÅŸ, abanoz, sandal, öd, yılan aÄŸacı, demirhindi gibi aÄŸaç malzemeleri yurt dışından getirip Türkiye’deki ustalara yaptırmak.
Mütevazi dolma kalem ve tespih koleksiyonumda bu dostların çok katkısı var.
Son olarak yeni çalışmanızı sormuÅŸ olalım. Otel odalarında ya da uçak yolculuklarında ÅŸu sıralar yazmakla meÅŸgul olduÄŸunuz yeni bir eser var mı?
Var. Medeniyet üzerine bir kitap yazıyorum (yazmaya çalışıyorum). Hakkında çok konuÅŸtuÄŸumuz ama pek az ilim ve fikir sahibi olduÄŸumuz bir kavram, medeniyet. Lehinde ve aleyhinde farklı görüÅŸlerin olduÄŸu zengin bir mefhum.
Hem ait olduÄŸumuz medeniyet geleneÄŸini anlamak, hem de bugüne ve yarına iliÅŸkin bir tasavvur sunmak için çaba gösteriyorum. ‘Akıl ve Erdem’ ile ‘Ben, Öteki ve Ötesi’ kıvamında ve tadında bir kitap olmasını arzuluyorum.
Her kitap bir yolculuktur. Menzil konusunda kafamda bazı fikirler var. Ama yolda karşımıza neler çıkar, baÅŸladığımız yer, bitirdiÄŸimiz yer neresi olur... Sonra bütün bunlardan okuyucu ne alır, ne almaz... Kesin olarak söylemek zor. Ama bu da heyecan verici bir ÅŸey...
Mevla hepimize hayret makamının güzelliklerini ve heyecanını ihsan etsin...
SöyleÅŸi: Yusuf Genç / Kaynak: Cins Dergi
Henüz yorum yapılmamış.