Hayrettin Karaman / Katılım Bankaları Kanunu
Hayrettin Karaman / Yeni Åžafak
CumhurbaÅŸkanlığı Finans Ofisi ve BDDK tarafından Katılım Bankaları Kanunu, daha doÄŸrusu “faizsiz finans kanunu ” üzerinde çalışma yapıldığını öÄŸrenince sevindim.
Yıllar geçtikçe toplumda kabul ve iÅŸ gören Katılım Bankalarının ne yazık ki, bir kanunları yok. Mevcut bankalar kanununda iÄŸreti bir maddede, kredi olmadığı halde “yapılan iÅŸlerin kredi sayılması” ifadesi de birçok sıkıntıya sebep oluyor.
Böyle bir kanun üzerinde, içinde bulunduÄŸum heyetler de birçok çalışma yapmıştı. Ä°ÅŸ geliyor, murabaha dediÄŸimiz “bankanın malı peÅŸin alıp vadeli satması” iÅŸleminde bankanın da fatura kesmesi, tapu ve tescil yaptırması mecburiyetinin yüklediÄŸi zorluk ve mali külfete dayanıyor, bu aşılamadığından çalışmalar bir türlü sonuçlanamıyordu; çünkü katılım bankalarının baÅŸta ortaklık olmak üzere leasing, sukuk gibi birçok iÅŸlemi ve faizsiz bankacılık hizmetleri olmakla beraber murabaha büyük yekün tutuyordu.
Diyeceksiniz ki, “Varsın bankalar da satın alıp hemen satmasına raÄŸmen fatura ve diÄŸer iÅŸlemleri de yapsın efendim!”
Siz oturduÄŸunuz yerden bunu diyebilirsiniz de uygulamada bunun, sürdürülebilir bir mecburiyet olmadığını uygulamacılar bilirler.
Katılım bankalarında alım satım iÅŸlemi “mesela bir daire satın almak isteyen müÅŸteriye bankanın, daireyi banka adına satın alıp hemen akabinde bankadan satın alması, bunun için de müÅŸteriye bankanın vekâlet vermesi” ÅŸeklinde icra ediliyor. MüÅŸteri zaten alacağı daireyi görüyor, beÄŸeniyor, ilk alıcı olan bankanın mülkiyetinde gereÄŸinden fazla kalmasını istemiyor, bu sebeple dairenin önce bankaya tapulanması, neredeyse aynı gün takip eden saatte müÅŸteriye tapulanması abesle iÅŸtigal oluyor, birçok gereksiz külfet çıkarıyor.
Çalışmayı yapanların lütfettikleri bilgi notunda bazı zorluklara iÅŸaret edilirken ÅŸu ifadeye de yer verilmiÅŸtir:
“…DiÄŸer önemli bir husus da mevcut sistemin verimli bir ÅŸekilde iÅŸleyiÅŸini devam ettirebilmesi için ek vergi maliyetlerinin çıkmaması mevcut murabahada Devletin menfaati ne miktar ise onun baki kalması, banka ve müÅŸteriye ilave vergi yükü çıkmamasıdır.”
Peki, banka, müÅŸterisine satmak üzere satın aldığı daireyi önce kendine tapulamazsa, satın aldığı malın faturasını kendine kestirmezse… nasıl satın almış olur?
Fıkha (Ä°slâm Hukukuna) göre akdin sahih olarak kurulmasının ÅŸartları arasında tapu, tescil ve fatura yoktur. Akdin tarafları, alım satımı meÅŸru olan bir mevzu (mahal) üzerinde anlaşıp “aldım-sattım” deyince (yani icab ve kabul gerçekleÅŸince) akit kurulmuÅŸ olur. Banka, müÅŸteriye “Daireye bak, böylece beÄŸenirsen al, sonradan ortaya çıkacak kusurdan (ayıptan) sorumlu deÄŸilim” derse, sorumlu da olmaz.
Bu kurallar çerçevesinde katılım bankaları, murabaha yaparken satın aldığı malın faturasını, satacağı müÅŸterinin adına kestirebilirler. Kendi satımlarını da tapu, tescil, fatura külfeti olmaksızın sözlü veya -müÅŸteri ile banka arasında- yazışma ile yapabilirler.
Bu, farklı bir alım-satım olduÄŸu için mevcut kanunlara göre de istisnalar arasına alınabilir.
Banka, malı sattıktan sonra “malın kusurlu çıkması” problemi, yukarıda ifade ettiÄŸim kurala göre çözülebilir. Mecelle’de bu kural, ÅŸu maddelerde açıkça ifadesini bulmuÅŸtur:
Madde 342:
“Bâyi’ bir malı, her ayb da’vâsından zimmeti berî olmak ÅŸartıyla sattıkda, müÅŸteri için hıyâr-ı ayb yoktur.”
Madde 343:
“MüÅŸteri bir malı, “her aybıyla makbulümdür” diye iÅŸtirâ eylerse, artık anda ayb da’vâsına salâhiyeti yoktur.”
Meselâ, müÅŸteri bir hayvanı “kör, topal, çürük, çarık her ne ise makbulümdür” diye satın alsa, artık “ayb-ı kadîmi var imiÅŸ” diye reddedemez.
Hâsılı “Åžeriatta çare tükenmez”. Ä°ÅŸ nerede tıkanırsa onu aÅŸmanın çaresi fıkıhta vardır, bulunur.
Bir an önce çalışmanın bitirilip Meclis’e sunulması ve kanunlaÅŸması hasretli beklentimizdir.
Henüz yorum yapılmamış.