Sosyal Medya

Abdulaziz Tantik / İslamcılığın mevcut hali ile yüzleşme…- 9 -

İslamcılık varlık sahasına çıktığı andan itibaren bir karşıtlık üzerinden var olmuştur. Bu karşıtlık ise metafizik bir karşıtlık yerine fiziki bir karşıtlığı inşa etmiştir. Bu fiziki karşıtlığın ise sürekli İslamcılığın kendisi açısından bir zaaf taşıdığı ve yenilgiler dönemini beraberinde taşıdığı ise bilinmektedir. Batının güçlendiği ve gücünü artırarak tarihteki yürüyüşünü sürdürdüğü bu demlerde İslamcılar ve İslamcılık sürekli yenilgiyi tadarak varlık sahasındaki yerini korumaya çalışmışlardır. İşte bu olgunun kendisi bizatihi İslamcılığın kendisi olma hayalini sürekli ertelemeye matuf bir psikolojiyi hayata geçirmiştir.



Ä°slamcılığın mevcut halini, Ä°slamcılığın tarihsel yürüyüÅŸünden bağımsız ele alamayız. Ä°slamcılığın tarihsel yürüyüÅŸünde yaÅŸadığı deneyimler ve karşılaÅŸtığı sorunlar onun mevcut halini oluÅŸturan ve onu sorunlar yumağına taşıyan en önemli amillerdir. Etki ve tepki meselesi üzerinden kendisi olma yolunda sürekli tökezleyen Ä°slamcılık, kendisini de aÅŸan güçlü bir akıl üzerinden sürekli yeni bir durum ile karşı karşıya bırakılarak kendisi olma yolunda engeller oluÅŸturmuÅŸtur. Bu engeller onu hep varılması gereken hedefe, hayalindeki sondan uzaklaÅŸtırmıştır.

Ä°slamcılık varlık sahasına çıktığı andan itibaren bir karşıtlık üzerinden var olmuÅŸtur. Bu karşıtlık ise metafizik bir karşıtlık yerine fiziki bir karşıtlığı inÅŸa etmiÅŸtir. Bu fiziki karşıtlığın ise sürekli Ä°slamcılığın kendisi açısından bir zaaf taşıdığı ve yenilgiler dönemini beraberinde taşıdığı ise bilinmektedir. Batının güçlendiÄŸi ve gücünü artırarak tarihteki yürüyüÅŸünü sürdürdüÄŸü bu demlerde Ä°slamcılar ve Ä°slamcılık sürekli yenilgiyi tadarak varlık sahasındaki yerini korumaya çalışmışlardır. Ä°ÅŸte bu olgunun kendisi bizatihi Ä°slamcılığın kendisi olma hayalini sürekli ertelemeye matuf bir psikolojiyi hayata geçirmiÅŸtir.

Ä°slam tarihi baÄŸlamında Ä°slamcılık, Ä°slam’a ait diÄŸer düÅŸünce yapılarını dikkate aldığımızda salt kendisi olarak kendisini kurma yerine mevcut ÅŸartlar muvacehesinde kendisini sürekli deÄŸiÅŸime tabi kılarak var olma özelliÄŸine sahiptir. Elbette ki her Ä°slam düÅŸüncesi akımının kendi tabiatı bir deÄŸiÅŸimi içerir. Ama aynı zamanda belirli bir yöntem üzerinden sahih bir Ä°slami yapıya sahip düÅŸünceden beslenmeyi de ihmal etmemiÅŸtir. Ama Ä°slamcılık, baÅŸlangıç itibarı ile hem belirli bir yöntemden uzak düÅŸmüÅŸtür. Hem de yöntem itibarı ile yabancı bir yöntemin tasallutuna uÄŸradığını dikkate almadan yol almaya çalışmıştır. Ä°ÅŸte bu yüzden Ä°slamcılık inÅŸa edici bir özellik kazanma yerine karşıtlık üzerinden kurulmayı öne çıkarmıştır.

Ä°slamcılık çatışma kültürünü içselleÅŸtirdiÄŸi için hem kendisinin dışındakilerle çatışma üzerinden bir iliÅŸki kurmuÅŸtur, hem de Müslümanların kahır ekseriyetinin tabi olduÄŸu farklılıklarla da bir çatışma üzerinden iliÅŸki kurmuÅŸtur. Bu çatışma hem dışarıdaki güçlerle, hem içeride kendisinin kuvvet kaynağı olması muhtemel yapıları dışlamayı beraberinde taşıyarak kendisinin zaafını oluÅŸturan ÅŸeyi kendi elleriyle inÅŸa etmesine neden olmuÅŸtur. Siyasal karakterinin baskın oluÅŸu ise hem içeride hem dışarıda bir çatışma alanı oluÅŸturmuÅŸ. Ancak bu çatışma Ä°slamcılığın kendisini inÅŸa sürecine olumsuz etki etmesine neden olmuÅŸtur. Saltanat karşıtlığı Ä°slamcılığı gelenek ile çatışmaya iterken, demokrasi, insan hakları ve özgürlük bahsi ise kafasını karıştırmaya yaramıştır. Bir taraftan kesin bir karşıtlık, diÄŸer taraftan ise geleneÄŸe koyduÄŸu mesafe ile elinde mevcut demokrasi üzerinden kurulmuÅŸ siyasallık kalmıştır. Kendisine ait bir demokrasi kavramını ortaya çıkarmaya çalışırken bu sefer Ä°slamcılığın dayandığı Ä°slami geleneÄŸin düÅŸünce zemininde sorunlar meydana gelmektedir. GeleneÄŸi tümden reddetmek Ä°slamcılıktan kopmalar meydana getirmiÅŸtir. Onu siyasal Ä°slamcılık terkibi ile suçlamaya ve beri olmaya iterken baÅŸka birilerini de… Bir baÅŸka zeminde ise demokratik tercihler yüzünden Ä°slamcılığın kendi içinden yükselen itirazlar yüzünden bir parçalanma ile karşı karşıya kalınmıştır. ÖrneÄŸin; Cemaati Ä°slami ile Ä°hvan hareketleri içindeki yaÅŸlılar ve gençler ayrımı ve bunların yaÅŸadığı çatışma zemini bize bunu iÅŸaret etmektedir.

ModernleÅŸmenin geliÅŸtiÄŸi en önemli zemin kadın meselesidir. Ä°slamcılık kadın meselesinde modernliÄŸin temel tezini dikkate alarak hareket etmiÅŸtir. Ve böylece kendi süreci içinde Ä°slam coÄŸrafyasındaki kadın üzerinden modernleÅŸmenin saÄŸlanmasının önemli gücü haline dönüÅŸmüÅŸtür. Kızların okul okumaları, üniversitelerde varlık göstermeleri, sosyal hayatın içinde yer almaları, baÅŸörtüsü mücadelesi vesaire üzerinden kadın sokaÄŸa çıkmıştır. Siyasi faaliyetlerde ve sivil faaliyetlerde kadın sokaÄŸa inmiÅŸtir. Bu iniÅŸin saÄŸlıklı olup olmadığı meselesi hala bir mesele olarak ortada durmaktadır. Bu konuda yeterli düzeyde bir düÅŸünce geliÅŸtirilemediÄŸi gibi saÄŸlıklı bir fıkhi yöntem de geliÅŸtirilmiÅŸ deÄŸildir.

Daha temel bir konu ise, Ä°slamcılığın Ä°slam ile kuracağı iliÅŸki ve Ä°slam’ın bugüne bakan yüzünü ortaya koyarken sahip olduÄŸu usulsüzlüÄŸüdür. YöntemsizliÄŸi bir yöntem olarak belirgin kılan Ä°slamcılık, aslında bir yöntem üreteme sorunu ile hala karşı karşıya bulunmaktadır. Daha da sorunlu bir zemini ise Ä°slam ile kurduÄŸu bağı modern epistemenin ürettiÄŸi modern disiplinlerden hareketle kurmasıdır. Bu Ä°slamcılığın hala en sancılı boyutunu iÅŸaret etmektedir. Çünkü siyaset, yönetim, iktidar, güç, iktisadi zemin, sosyal barış, adalet, hukuk gibi temel kavramlara yönelik yeni yaklaşımları hangi disiplin üzerinden ürettiÄŸi çok önemli ve bu onun temel karakterini iÅŸaret eder. Ä°slamcılığın yumuÅŸatılarak akademik çerçevede yeniden tanımlanmasının en önemli amili, modern disiplinlerden hareketle baÄŸ kurması; din sosyolojisi, din psikolojisi, dini pedagoji veya eÄŸitimi gibi kavramsallaÅŸtırmalar bile bize hangi disiplinlerle iÅŸ tuttuÄŸunu gösterir.

Ä°slamcılığın bir arafta olma pozisyonu taşıdığını da ayrıca iÅŸaret etmekte yarar var. Bu arafta olma pozisyonu, modernlikle gelenek arasında karşı karşıya kaldığı psikolojik gerginliÄŸi gösterir. Bir taraftan geleneÄŸi olduÄŸu kabul ederek baÅŸlamak mevcut durum ile çatışmayı göze almayı gerektirirken, bunun mümkün olmadığı tezini kabullenmekten kaynaklı bir gerilimin varlığı… DiÄŸer taraftan modernlikle uyumun getirdiÄŸi dinden uzaklaÅŸma kaygısının saÄŸladığı yabancılaÅŸma hissi ve vicdanı ile karşı karşıya kalınmışlığın yaÅŸattığı derin acı ve travmatik ruh hali… Sanırım, ÅŸiddetin bu kadar gençler arasında kabulünü saÄŸlayan ÅŸey tam olarak bu acı ve travmanın varlığıdır.

Ä°slamcılığın daha temelde ıslah ile siyasallık arasındaki bölünmüÅŸlüÄŸün izlerini bugün daha derinden hissedebiliriz. Siyasal karakterin baskın oluÅŸu ile ıslah boyutu geride bırakılmıştır. Fakat ıslah boyutunun Ä°slamcılığın meÅŸru zeminini kurduÄŸunu unutmamalıyız. Yani kendi meÅŸruiyet zeminine yönelik bu ilgisizlik baÅŸka sorunları beraberinde taşımıştır. Ä°slamcılığın kendi içinde barışık olamamasının en önemli yanı ise bu meÅŸruiyet zeminini saÄŸlayan boyutun geri kalması ve onu öne çıkarma süreçlerinde hep bir çatışma izleÄŸi oluÅŸturmasıdır ki bu da siyasal karakterinin çatışmacı yönüne taşır bizi…

Her ıslah, bir düzeltmeyi içerir. Islah ise marifet ve merhamet ile yükümlü olmalıdır. Bu Abduh ile Efgani arasındaki derin tezattır. Birlikte baÅŸlayan eylemlilik ise ayrılık ile neticelenmiÅŸtir. Ama Abduh’un ıslahı da bir çatışma tezini içinde taşımaktadır. Gelenek ile sert bir çatışma ıslah faaliyetini derinden etkilemiÅŸtir. Bizim kuÅŸağın dahi yaÅŸadığı anne baba ile gerilimin perde arkasında bu tavır yatmaktadır. Tekfir etme olgusunu besleyen bu yaklaşım, Ä°slamcılığın toplumsallaÅŸmasının önündeki en büyük engel olarak hala varlığını korumaktadır. Modern düÅŸüncenin etkisinde kalan Ä°slamcı düÅŸünce kendi ayağına kurÅŸun sıkmış gibi bir durum oluÅŸturmaktadır. Yaralı hali ile saÄŸlıklı bir koÅŸu yapması beklenemez, bu eÅŸyanın tabiatına aykırıdır. Bu yüzden Ä°slamcılığın kendi içinde yapılan tartışmalarda da saÄŸlıklı bir sonuç üretilememektedir. Çünkü Ä°slamcılık bir çatışma üzerine ikame edilmiÅŸtir. Bu çatışma ise ‘bütün’ oluÅŸturmaya engel teÅŸkil etmektedir. Bir boyuttan bütün üretme çabaları ise çatışmayı derinleÅŸtirmektedir. Ä°slamcılığın son yüzyılda yaÅŸadığı temel serüven bu görünüyor.

Pakistan Ä°slam devleti, Ä°ran Ä°slam Cumhuriyeti deneyimi, Sudan Ä°slam devrimi ve ardından kurulan yönetimler, irili ufaklı siyasal deneyimler, Ak parti deneyimi ve son olarak Mısır’da Mursi deneyimi; Ä°slamcılığın siyasal boyutu itibarı ile sorunlu olduÄŸunu göstermektedir. Tunus’ta GannuÅŸi deneyimi de mevcut gidiÅŸatı deÄŸerlendirdiÄŸimizde sorunu çözme kabiliyeti göstermediÄŸini söyletiyor. Böylece siyasal Ä°slamcılığın karşı karşıya kaldığı bu durumu kabullenerek farklı bir arayışı tetikleyen unsurlar harekete geçecektir. Ä°slam modernleÅŸmesi talebini dillendirmeler ile bir Ä°slam Protestanlığı arayışı da yeni bir durum deÄŸil, daha başından itibaren Ä°slamcılığın içinde varlığını sürdüren arayışlara tekabül ettiÄŸini biliyoruz.

Ortada bir Araflık olma hali ile bir keÅŸmekeÅŸliÄŸin varlığı kaçınılmaz görünmektedir. Buradan kurtuluÅŸ için mevcudun dışına çıkma iradesi ve cesareti ile birlikte bu üç halin; gelenek, modernlik ve mevcut halin hem bir analitik eleÅŸtirisini hem de dışına çıkacak bir bilgi düzeyine eriÅŸmeyi ÅŸart koÅŸar. Yeni bir yöntem ve yeni bir yaklaşım ile mevcut durumu analiz ederek bir kurtuluÅŸ reçetesi ortaya çıkartılabilir. Bu da bize din/Ä°slam ile nasıl sahici bir iliÅŸki kurulması gerektiÄŸinin imkânlarını sunacaktır. Korku ve paniÄŸe gerek olmadan yeni bir bakışa, ıslah kavramının içeriÄŸine sadık kalarak yeni bir harekete ihtiyaç olduÄŸu aÅŸikâr…

Her yüzleÅŸme beraberinde bir sıçramayı zorunlu kılar. Bu sıçrama ile birlikte yeni bir hamle arayışını tetikler. Korkuyu geride bırakarak sahih bir iliÅŸkiler ağı içinde yeni bir yöntem ve bakışın imkânlarını yoklamak ve bunu müzakere zeminine taşımak bir sorumluluktur. Bu sorumluluÄŸu üstlenecek olan kadro ise müslüman olma vasfını içselleÅŸtirmiÅŸ ve bunu iman olarak kabullenmiÅŸ aydın, ulema ve entelektüel kadrolardır.

Son birkaç günde vefat eden saygın müslüman aydınlardan Sezai Karakoç, Teoman Duralı, Mustafa Yazgan ve Yılmaz Yalçıner’e Allah’tan rahmet, yakınlarına ve ümmete baÅŸ saÄŸlığı diliyorum… Rabbim dava insanlarının geride bıraktığı davayı omuzlarına alacak yeni bir dava adamlarının varlığına bizi ÅŸahit kılsın… Amin…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.