Taha Kılınç / Câhiliye
Taha Kılınç / Yeni Şafak
Arapların Ä°slâm öncesi dönemde içinde bulundukları dinî, sosyal ve fikrî atmosfer, kısaca “Câhiliye” olarak anılır. Kur’ân’da ve hadislerde de geçen bu kavram, kelimenin ilk akla getirdiÄŸi biçimiyle okuma-yazma bilmemeyi, malumat kıtlığını veya dünyadan habersiz olmayı deÄŸil; hikmetten, insaftan, irfandan, fıtrattan, temiz ahlâktan ve baÅŸlıca insanî hasletlerden genel anlamda uzaklığı ifade eder. Bazı küçük istisnalar dışında, eski Arap halkları umumi manzara itibariyle “Câhiliye toplumu”dur. Ä°slâm’ın geliÅŸiyle birlikte bu “cehalet”, imanın ve temiz fıtratın nuruyla yer deÄŸiÅŸtirmiÅŸ olsa da, “Câhiliye karanlığı”na savrulma tehlikesi, kiÅŸiler ve toplumlar için her zaman mümkündür. Câhiliye, tarihte yaÅŸanıp bitmiÅŸ bir dönem deÄŸil, belli ÅŸartlar tahakkuk ettiÄŸinde tekrarlanabilecek bir bozulma ve çürüme sürecidir çünkü. Câhiliye, bu yönüyle son derece diri, dünya çapında yaygın ve başını çıkarmak için sürekli pusuda bekleyen bir tehlikedir.
Yazıya böyle teknik bir detayla baÅŸlamaya beni sevk eden ÅŸey, iki gün önce Ä°ngiliz The Guardian gazetesinde yer alan ürkütücü bir haber oldu. “Aileler ne pahasına olursa olsun, erkek çocuk istiyor” baÅŸlığıyla verilen haberde, Hindistan toplumundaki kız çocuÄŸu düÅŸmanlığı mercek altına alınıyordu. Kız doÄŸurduÄŸu için dışlanan, bebeÄŸinin kız olduÄŸu ortaya çıkınca kürtaja zorlanan, oÄŸlan çocuk dünyaya getiremediÄŸinden dolayı linç edilen kadınların tanıklıklarına da yer verilen dosyada, son 50 yılda Hindistan’da 46 milyon civarında kız bebeÄŸin kasten ortadan kaldırıldığı belirtiliyordu. “Kayıp kızlar”ın bir kısmı doÄŸum öncesinde gönüllü-gönülsüz kürtaj yoluyla, bir kısmı da doÄŸumdan sonra öldürülmüÅŸtü.
Benzer haberler, 2019 yılında da dünya basınının gündemine taşınmıştı. Hindistan’ın kuzeyinde bulunan Uttarakhand eyaletindeki doÄŸum kayıtlarını inceleyen yetkililer, bazı bölgelerde aylar boyunca sadece erkek çocukların doÄŸduÄŸunu tespit etmiÅŸti. Hakikat elbette akıllardan geçtiÄŸi gibiydi: Aslında dünyaya gelen veya gelmeye hazırlanan çok sayıda kız bebek de vardı, ancak doÄŸmalarına ve yaÅŸamalarına müsaade edilmemiÅŸti.
BebeÄŸin hayat hakkını cinsiyetine göre belirleme canavarlığı, Hindistan’da 1994’te resmen yasaklanmış olmasına raÄŸmen, bir türlü ortadan kaldırılamıyor. Konuyla ilgili yayınlanan raporlarda, kız çocuk düÅŸmanlığına dair baÅŸlıca beÅŸ sebepten söz ediliyor:
-Kızların, aileye maddî yük olarak görülmesi
Hindistan toplumunda, evlenen kızların yanlarında yüklü miktarda çeyiz ve mal götürerek gelin gitmesi, çok köklü bir gelenek. Bu yüzden pek çok ailenin nazarında kız çocukları “kendilerini batıracak zarar kaynağı”. Gelin oldukları ailelerde, “yeterince çeyiz getirmediÄŸi” için aÅŸağılanan, dövülen ve hatta öldürülen kadın sayısı da maalesef epey fazla.
-Erkek çocukların aileye ekonomik katkısı
Erkeklerin hem kırsalda hem de ÅŸehirlerde iÅŸ gücünün baÅŸlıca kaynağı oluÅŸu, kızlara negatif bakışın bir baÅŸka sebebi. Kızlar, iÅŸ üretimi noktasında zayıf ve düÅŸük randımanlı olarak deÄŸerlendiriliyor.
-Soyların erkek çocukla devamına atfedilen önem
Erkeklere, soyun ve aile adının devamının garantisi gözüyle bakıldığından, kız çocukları “yabancı” addediliyor. Aynı sebeple, kızları mirastan mahrum bırakma uygulaması da oldukça yaygın.
-Yaradılıştan gelen kırılganlık
Kız çocuklarının yaradılışlarından kaynaklanan narinlik ve kırılganlıkları, onların deÄŸersiz ve faydasız olduÄŸunun düÅŸünülmesine yol açıyor. Kızlara yönelik sözlü ve fiilî tacizlerin altında da, “kadın cinsi”ne yönelik bu hastalıklı bakış var.
-Dinî inançlar ve gelenekler
Ve nihayet, kızların kıymetsiz görülmesinin altında dinî inançlar ve bu çerçevede yüzyıllar içinde oluÅŸan gelenekler de yatıyor. “Erkek çocuÄŸu olmayanın tanrıların gazabına uÄŸrayacağı” türünden saçmalıklar çok meÅŸhur mesela. Öyle ki, tıbbî sebeplerle çocuk sahibi olamayan çiftler, “gazaba uÄŸramamak için” kız bebekleri evlat edinmekten ısrarla kaçınıyor.
Ne demiÅŸtik: Câhiliye, yaÅŸanıp bitmiÅŸ bir dönem deÄŸil, belli ÅŸartlar tahakkuk ettiÄŸinde tekrarlanabilecek bir bozulma ve çürüme sürecidir.
Yazının konusu, modern Câhiliye’nin Hindistan’daki tezahürlerinden biriydi. Ama elimizdeki aynayı Ä°slâm coÄŸrafyasının baÅŸka yerlerine tutsak, acaba oralardan neler yansır? Câhiliye, hangi unsurlarıyla Müslüman bünyeyi kemirmeye devam ediyor? Bu hayatî sorular, istisnasız hepimizi ilgilendiriyor. Aksayan tarafları onarmak ve Câhiliye alametlerinden kurtulmaya çalışmak da, vazife haline geliyor.
Henüz yorum yapılmamış.