Modernitenin duygularla bitmeyen harbi
Follow @dusuncemektebi2
Anne evladına, doktor hastasına, öğretmen öğrencisine ve hatta insan kendisine şefkat gösteremedi. Şefkatsiz kalan her bir yüreğin, vicdanı tükendi. Vicdanı tükenen varlık ise dünyayı tüketti.
Zaman zaman cebelleÅŸiyorum kendimle. Ne yapacağımı bilemiyorum; ne doÄŸru ne yanlış ayırt edemiyorum, neyin içindeyim fark edemiyorum. Bir karar almam bekleniyor, bir sonuca varmam isteniyor lakin ben içinden çıkamıyorum. Zira modernite benden, mantığımla hareket etmemi istiyor.
TuttuÄŸunu kopar diyor, duygularını kenara bırak, yenilme diyor. "Ya kalbim!" diyorum, ona ne olacak? Vicdanımı da bırakacak mıyım öylece kenara? Åžefkatimi de kaldıramayacak mıyım kiler rafına? Cevap vermiyor. Ä°lgilenmiyor. Vicdan nedir bilmiyor. Sonuçta vicdan karın doyurmuyor, ÅŸefkat beÅŸ para etmiyor. Dinliyorum lafını ben de. Bırakıyorum tüm duygularımı kenara. Bırakıyorum vicdanıma sarılmayı. Bırakıyorum ÅŸefkatle sarmalanmayı. Böylece daha rahat alıyorum kararlarımı, içinde çamurlara bulanmıyorum. Zaten karar belli… Duygusuz olanı tercih edecektim ya iÅŸte, vicdansız olanı seçecektim ya öylece. Öyle yapıyorum. Yapıyorum yapmasına da kalbim üÅŸüyor ÅŸimdi de. SoÄŸuyorum her gün. Ne yapsam ısınamıyorum. Neye dokunsam canım yanıyor. UnutmuÅŸum tüm duyguların adını, unutmuÅŸum her birini yaÅŸamayı…
Peki bana ne oluyor böyle? Ä°nsan nasıl yitiriyor duygularını?
Åžüphesiz ki modern hayat insanlığa maddesel olarak çok ÅŸey sundu, makineleÅŸti, iÅŸleri kolaylaÅŸtırdı. Bunun yanında, tüketimi de bir o kadar arttırdı. Parayı, zamanı, doÄŸayı olabildiÄŸince tüketti. Ancak zannediyorum ki en çok da duyguları tüketti. Onları tanımayı, adlandırmayı, hissetmeyi unutturdu bizlere. Kaygı kötüdür dedi, kaygılanmaktan kaygılanır olduk. Üzülmek gereksiz dedi, hüznümüzü yok edecek haz dünyası kurduk evrene. Halbuki duygular, insan varlığının yaÅŸayabileceÄŸi en muazzam ayrıcalık.
Zira tüm duygular fıtrattan geliyor; her biri Allah'ın sıfatlarının yeryüzünde ve dahası insanın ruhunda birer yansıması oluyor. Fıtratına yabancılaÅŸan insan, duygularını yaÅŸamayı unuttu, yaÅŸadıklarını inkâr etmeye koyuluyor. Seviyorum diyemiyor, üzgünüm diyemiyor, özledim diyemiyor. YavaÅŸ yavaÅŸ yabancılaşıyor dünyaya; önce kendine, ardından diÄŸerlerine…
Bu yabancılaÅŸmadan en çok nasibini alan duygu ise ÅŸefkat oldu. Kendine yabancılaÅŸan insan "ÅŸefkat" nedir bilemedi, nasıl yaÅŸanır hissedemedi. Åžefkat nasıl gösterilirdi ki? Çoktan unutmuÅŸtu.
Anne evladına, doktor hastasına, öÄŸretmen öÄŸrencisine ve hatta insan kendisine ÅŸefkat gösteremedi. Åžefkatsiz kalan her bir yüreÄŸin, vicdanı tükendi. Vicdanı tükenen varlık ise dünyayı tüketti. Sosyolog Zygmunt Bauman, modern zihnin her ÅŸeyi deÄŸiÅŸtirebileceÄŸi olan inancıyla dünyanın bugünkü hâlini reddedip, deÄŸiÅŸmek için saplantılı bir istek duyduÄŸunu ve insanın kendi benliÄŸini olduÄŸundan farklı inÅŸa etme arzusundan bahseder. Ä°nsanın kendini yeniden inÅŸa etmesi ve özünden uzaklaÅŸması için en kolay yöntem ise ÅŸüphesiz duyguların varoluÅŸunun ardındaki hikmeti yok saymak olacaktır, zira duygularının yitiren insan için tüketimi arttırıp yıkıcı bir tutum sergilemek iÅŸten bile deÄŸil. Oysaki ÅŸefkat insan varlığının en temel duygusu.
VaroluÅŸunun nüveleri, birer birer bu duygudan türüyor; zira dünyaya tertemiz gelen insanın özü gibi kalmasına vesile oluyor. Zorlandığında, korktuÄŸunda, kaygılandığında Yaratıcı'nın ÅŸefkatine sığınıyor insan. Åžefkatle dolan yürekler, ÅŸefkatle bakıyor dünyaya ne de olsa. Psikolojik açıdan ÅŸefkat duygusuna bakıldığında ise ÅŸefkat üç ana baÅŸlığa ayrılıyor: Bizden diÄŸerlerine aktarılan ÅŸefkat, baÅŸkalarından bize gelen ÅŸefkat ve kendimize duyduÄŸumuz öz-ÅŸefkat. Birbirimize aktardığımız ÅŸefkat, dünyayı tüketme güdümüzün önüne geçmek adına ne kadar önemliyse, öz-ÅŸefkat de kendimizi tüketmemek ve özümüzden kopmamak adına o kadar önemli bir hal alıyor. Sanıyorum ki öz-ÅŸefkati, narsistik deneyimlerden ayıran temel husus insana bahÅŸedilen ilahî ÅŸefkati farkında olup, zayıf yanlarını ve yetersizliklerini bu ilahî ÅŸefkat ile sarmalamak.
Hz. Mevlâna, âlemi duygular ile idrak ettiÄŸimizi söyler ve insan varoluÅŸuna bahÅŸedilen ÅŸefkat, merhamet ve vicdan gibi duyguların ehemmiyetini ÅŸöyle aktarır: "Duygu nûrunu Hakk'ın nûru süsler: Bu da 'nûr üstüne nûr' olur." Tüketimle savaÅŸtığımız ÅŸu dünya düzeninde, belki de bakmamız gereken tek yer yüreÄŸimiz, faydalanacağımız tek ilaç Hakk'tan gelen ÅŸefkattir. Kim bilir?!
Müellif: Sümeyye Özdemir / Kaynak: Cins Dergi
Kaynakça
Zygmunt Bauman, Iskarta Hayatlar, Can Yayınları, 2018
Zümra Atalay, Åžefkat, Ä°nkılap, 2019
Henüz yorum yapılmamış.