Hüseyin Akın / Bizden iyi kim ola ki?
Hüseyin Akın / Milli Gazete
Ä°smail Karakurt okuyun. Åžiirin fıtratla iliÅŸkisine tanık olacaksınız. DoÄŸa bir kolaj çalışması gibi durmayacak bir ÅŸiirde. Åžiirin kendisi tabiat gibi canlı ve dingin hayatınıza girecek. Belki de damarlarınızda dolaÅŸan bir ÅŸey olacak ÅŸiir. Ä°yi ÅŸair Ä°smail. Ä°yi ÅŸair olmanın iyi insan olmakla iliÅŸkisini getiriyor akla. Böyle bir ÅŸart yok elbette. Ne zaman iyi ve iyi olmak üzere bir bahis açılsa hemen aklıma Ezra Pound’un “Tavan Arası” ÅŸiiri gelir. Ä°yi olmanın ekonomiye ve piyasaya endeksli hali bütün diÄŸer anlamları yaÄŸmalayıp geçer.
Buyurun okuyun: “Gel, bizden iyi olanlara acıyalım. /Gel, dostum, hatırlayalım: Zenginlerin uÅŸakları var, dostları yok; / Bizim dostlarımız var, uÅŸaklarımız yok. / Gel, evlilere, bekârlara acıyalım. / Küçük ayaklarla girer ÅŸafak, / Yaldızlı bir Povlova gibi /Ben tutkunun yanındayım. / YaÅŸamada daha iyisi yok/ Bu duru serinlik saatinden, / Beraber uyanmanın saatinden.”
Ä°yi olmak tabiri ne kadar ucuzladı deÄŸil mi? Ä°smail Karakurt’un iyiliÄŸi harbi, hasbi ve katışıksız iyilik. Yani hali vaktine denk düÅŸenlerden deÄŸil. AÄŸaçlar üzerine yazıyor kaç zamandır. Geçen yine onu Hacıosman’da 1000 yıllık bir zeytin aÄŸacının gölgesinde dinlenirken görmüÅŸler. Ona sorsanız muhtemelen “dinlenmiyordum, dinliyordum” diyecektir. AÄŸaçların mesajını birinci ağızdan almak için onu Fethi PaÅŸa Korusu’nda, Sarıyer ormanlarında yahut Çekmeköy kırsalında, Aydos’ta dolaşırken görebilirsiniz. Geçen gün sosyal medya ormanında dolaşırken yine Ä°smail’e rastladım. KurulmuÅŸ bir cümlenin başında öylece bekliyordu. Belli ki cevabını arayan bir sorunun ipleri vardı elinde. “Bu aÄŸaç aÅŸkı nerden gelip bulaÅŸtı bana?” kabilinden bir soru soruyordu. Ona Pir Sultan Abdal gibi cevap vermek istedim: “Öt benim sarı tamburam/ Senin aslın aÄŸaçtandır/ AÄŸaç dersem gönüllenme/ Kırmızı gül aÄŸaçtandır.”
Hepimiz biraz aÄŸaç deÄŸil miyiz bu dünyada yarı zamanı ayakta geçen. Öyledir elbette; topraÄŸa baÄŸlıyız, yani topraktanız. Su ve toprak müÅŸterek kimyamız. Lakin aÄŸaçla aramızda dünyadaki ikametimiz bakımından bir farkımız var: Bir aÄŸaç kadar bile bu dünyaya ait deÄŸiliz. Biz gideriz, gölgesinde dinlendiÄŸimiz aÄŸaçlar kalır. Bir genellemeye sapmak istemem, ama dikkatimi çeken bir durumu da söylemesem olmaz: Tabiatı ÅŸiirinde yaÅŸar gibi bütün doÄŸallığıyla kullanan ÅŸairlerin “iyi” ile iliÅŸkisi çok baÅŸka. Yani “sahici iyi” diye bir ÅŸey varsa ÅŸu dünyada sanki o. Modern ÅŸiirin tabiatla iliÅŸkisi tabiata nesne gibi yaklaÅŸma sebebiyle cılız düzeyde.
Dış tabiat iç tabiatımızın teminatıydı bir zamanlar. Ontolojik olarak da tabiatın böyle bir tarafı vardır. “Hulk” köken itibariyle “yaratılış” anlamına gelmekle birlikte ahlâkın temel hedefine iÅŸaret eder. Yaratılış da tabiatla ilintili bir olgu olmak üzere doÄŸal bir durumun tezahürüdür. Yaratılışın tabiatla anlamsal insicamı aynı zamanda ÅŸiiri ahlaki bir metin, ÅŸairi farkında olmadan deÄŸerler insanı haline avdet ettirmektedir. Bütün sanat dallarında olduÄŸu gibi ÅŸiirde de buna baÄŸlı olarak “öze dönüÅŸ” vardır.
Peki, fıtratla ve tabiatla irtibatı kopuk olan ÅŸairlere nasıl bakacağız bu durumda? Amelin imandan bir cüz olup olmaması tartışmasını akla getiren bir sorudur bu. Åžairin ameli ÅŸiirine uygun olmayabilir diyenlerin tarafında yer alıyorum. Aslına bakarsanız her insanda nasıl inanma yatkınlığı varsa ÅŸiir yazma yatkınlığı da vardır. Ä°nanmayı nasıl ailesi ve çevresi daha filizlenir filizlenmez yok edip baÅŸka taraflara eÄŸip bükebiliyorlarsa insanın doÄŸasında var olan ÅŸiir yazma eÄŸilimini de aile efradı baÅŸta olmak üzere, toplum ve kamusal iliÅŸkiler baÅŸka mecralara doÄŸru itekleyebilirler.
Tabiat ve yaradılışta var olan cevherler ahlâkla temas ederek “iyi biri” olmanın önündeki engelleri kaldırabilir. Nuri Pakdil, “Ä°çimizde 24 saat ahlâklı kalmayı becerebilen kaç kiÅŸi var? diye soruyordu. Ä°smail Karakurt’un “Benim bu aÄŸaç sevgim” diye sorduÄŸu soru bu sorunun cevabı olsa gerektir. Yani tabiatla dost olarak kendine yakın olmak; kendine yakınlığını yaratıcıya yakınlığa vesile kılmak.
Dedem Korkut ruhuyla konuÅŸan Pir Sultan Abdal’a dönelim:
“Yeter Pir Sultan’ım yeter/ Dertlilere derman katar/ Türlü türlü meyve biter/ O da yine aÄŸaçtandır.
Hüseyin
Henüz yorum yapılmamış.