Mustafa Kutlu / Kadri bilinmeyenler ile abartılanlar
Mustafa Kutlu / Yeni Åžafak
Ülkemizde hemen her sahada kadrini bilmediÄŸimiz kıymetler yaşıyor; buna mukabil medya ve diÄŸer zorlayıcı unsurların reklamı ile pek çok kiÅŸi hiç de hak etmediÄŸi bir ÅŸöhrete ulaşıyor.
Seneler önce bir gazete “Kadri Bilinmeyenler ile Abartılanlar” baÅŸlıklı bir soruÅŸturma yapmış idi. Benim de fikrimi almak istediler. Abartılanları bir yana koydum, onlardan söz etmek istemiyordum. Kadri bilinmeyen pek çok kiÅŸi vardı; bunlardan bir kısmı ölmüÅŸ, bir kısmı yaşıyordu. Ä°çlerinden üç kiÅŸi seçtim ve sadece sanat hayatını gözettim.
Bunlar: Hattat Hamit Aytaç, Bekir Sıdkı Sezgin ile NeÅŸet ErtaÅŸ idi.
Bu üç sanatçının üzerinde niçin durulması lazım geldiÄŸini, bunların sanat dünyamıza ne gibi zenginlikler kattığını izah ettim. Rahmetli Hamit Aytaç’ın Sirkeci’de Ankara Caddesi üzerindeki bir handa, tek göz bir odada nasıl bir sefalet içinde son günlerini geçirdiÄŸini görmüÅŸtüm. Zaten bir süre sonra da vefat etti.
Bekir Sıdkı Sezgin Klasik Türk Musikisi’nin en önemli icracılarından biri idi. Bu alanda çok büyük birikimi vardı. Bu birikimin hocanın titizliÄŸine uyularak derlenmesi çok yerinde olacaktı. Bu iÅŸ galiba kısmen yapıldı. Hollanda’dan gelen bir ekibin aylar süren bir çalışma sonucu projeyi tamamlayıp, ses kayıtlarını alarak ülkelerine döndüÄŸünü duymuÅŸtum. Bilmem ki gerçek midir? Bekir Sıdkı Bey de Hakk’ın rahmetine kavuÅŸtu. “Bozkır’ın tezenesi” NeÅŸet ErtaÅŸ rahatsızlanarak Almanya’ya gitmiÅŸ, yıllarca orada kalmıştı. Halk müziÄŸimizin bu derya gibi ustası neyse ki Kalan Müzik-Bayram Bilge Tokel iÅŸbirliÄŸi ile birikimini gelecek nesillere aktardı. Ä°lerleyen yaşına raÄŸmen memlekete döndüÄŸünde konserler verdi, çaldı-söyledi. Yeni nesiller onu bir nebze tanımış oldu. Gazetenin yaptığı soruÅŸturma yayınlanmadı. Çünkü gazete kapandı. Ama bu mühim mesele uzun yıllar zihnimi kurcaladı.
Ä°ÅŸte ÅŸimdi satırlara döküyorum. GeçmiÅŸ zamanlardan beri bu dramatik durum hakkında çok yazılmış, çok söylenmiÅŸtir. Akılda kalsın diye bir kaçını aktarıyorum: Kadrini seng-i musallada bilip ey Bâkî / Durup el baÄŸlayalar karşında yâran saf saf. Neyleyeyim ki Bâdı harâbu’l-Basra / Gevherî’nin kadrin bilirsin güzel (Gevherî), Ä°tibar olmazmış yüze gülene / Canım kurban olsun kadir bilene (Erzurumlu Emrah), Ä°zmit’in köprüsü betondur beton / Nasıl kadrin bilmez yanında yatan / Sensin gece gündüz gözümde tüten (Orhan Veli), Ah kadrini bilmediÄŸim günler / Koklamadan attığım gül demeti (Cahit Sıtkı). Elbette ki öncelikle insan kadri bilinmelidir. Ancak iÅŸ bununla bitmiyor. Ötekilerin de bir kısmını sayalım. SaÄŸlığın kadri bilinmelidir. Hastalık gelince iÅŸ iÅŸten geçer. GençliÄŸin kadri bilinmelidir. YaÅŸlılıkta “eyvah” demek iÅŸe yaramaz. Ana-babanın, eÅŸin, sevgilinin, kardeÅŸin-bacının, hısım-akrabanın kadri bilinmeli; bununla kalmayıp iyi komÅŸunun, dostun, arkadaşın hakkı verilmelidir. Hocanın, öÄŸretmenin, ustanın kadri bilinmelidir. Ä°nsan bahsi bir yana çevrenin, otun, aÄŸacın, çiçeÄŸin, böceÄŸin kadri bilinmelidir. Toprağın, suyun, havanın kadri bilinmelidir. Cenab-ı Hakk’ın insanoÄŸluna ihsan ettiÄŸi her güzellik korunmalı, hor kullanılmamalıdır. Elimizde bulunan nimetin kadrini bilmeliyiz. Kadir bilen ÅŸükür de bilir. Åžükretmesini bilmeyen hoyrat olur, müsrif olur, hovarda olur, açgözlü olur. Kanaat sahibi olmayan sonunda yokluÄŸa-açlığa mahkûm olur.
Kadrini bilmeden harcadığımız, bir kalemde üzerini çizdiÄŸimiz, saÄŸlığında gereken deÄŸeri vermediÄŸimiz nice kıymet; öldükten, elden çıktıktan sonra birden deÄŸerlenir ama ne çare “ay, vah!” demek yarar saÄŸlamaz. Bu ÅŸuurla etrafımıza, hayatımıza bir kez daha bakalım, iÅŸ iÅŸten geçmeden kıymeti bilinmesi gerekenleri el üstünde tutalım. Kıymet bilmeyenin kıymeti bilinmez. (Yayın tarihi: 06.08.2008)
Henüz yorum yapılmamış.