Ekonomik sıkıntı…
Süleyman Seyfi Öğün / Yeni Şafak
Teolojinin basit bir ilkesi vardır: ‘Tanrı’nın emirlerine ve kanunlarına karşı gelemezsiniz. Modern kapitalist dünyânın, adına ekonomi denilen sahasında buna âdeta ÅŸirk koÅŸulmuÅŸ, ekonominin kanunları denilen bir seri kâide, karşı gelinemez, mutlak sûrette uyulması gereken hususlar olarak târif edilmiÅŸtir. Ekonominin kânunları denildiÄŸinde akan sular durur, insan îrâdesi susar. Herkes ekonominin ruhbanları olarak gördüÄŸüm ekonomistlerin ne dediÄŸine kulak kesilir.
Bu aslında fetiÅŸ bir durumdur. Zaman içinde, arkasına bakmadan, sorgulamaksızın insanlığın kâhir ekseriyeti tam bir teslimiyet içinde bu kâidelere baÄŸlanmıştır. Bu disiplinin dışında konuÅŸan kim varsa ÅŸu veyâ bu ÅŸekilde taÅŸlanır.
Aslında ekonominin neticelerine bakacak olursak tablo hiç de iç açıcı deÄŸildir. EÅŸitsizlik oranları seneden seneye artmaktadır. Bir bakıma ekonomiye inanmak için ortada hiçbir sebep kalmış deÄŸildir. Ama meselenin iliÅŸkisel olduÄŸunu gizlemek için ekonominin ruhbanları ellerinden geleni yaparlar. Açalım… Belirli bir merkezde saÄŸlanan refah artışının, en hafifinden baÅŸka yerlerdeki refah umudunun ertelenmesinin veyâ sönümlenmesinin bir iÅŸlevi olduÄŸu gerçeÄŸinin anlaşılmaması için iliÅŸkisizlik üzerine yükselen parçalı analizler yapılır. Meselâ eÄŸer Avrupa veyâ Amerika refaha eriÅŸtiyse, bunun sebebi onların kendi baÅŸarıları olarak parlatılır. Onlarda iÅŸ kurma kabiliyetleri, çalışma azim ve örgütsel akılcılıkları, bilimsel-teknolojik düÅŸünce gelenekleri, felsefî derinlikleri, san’atsal incelikleri, demokrasi ve hukûk sahâlarındaki titizlikleri sıralanır. Evet, belki öyledir. Ama onların bu sahalardaki tekmil kabiliyet ve kapasitelerinin esaslı bir dünya yaÄŸmasından geçtiÄŸi çok defâ ihmâl edilir. Ay’ın sâdece aydınlık yüzü sergilenir; karanlık yüzünde olup bitenler ise gösterilmez. Basit olarak misâllendirelim. Meselâ Batı bilimi diye taçlanan, kutsanan bir müktesebâtın ağırlıklı olarak bu yaÄŸmanın bir dinamosu olduÄŸu ifâde edilemez. Haydi bir teferruat verelim: Meselâ botanik bilimi bugünkü seviyesine geldiyse, yerküredeki tekmil bitkilerin adlandırılmasına ve sınıflandırmasına sâhip olduysak bunun en esaslı sâiki botanikçi bilim insanlarının sâfiyâne çalışmaları olmaktan çok, yaÄŸmaya açılan dünyânın bilgisine sâhip olmak arzusuyla çok çeÅŸitli menfaat çevrelerinin bu alanlara yaptığı yatırımlardır. Modern bilim târihi zannedildiÄŸi kadar mâsum deÄŸildir.
Tabiî ki bu yanılsamayı kolaylaÅŸtıran ve olaÄŸanlaÅŸtıran baÅŸka bir mesele daha var: Refah ideolojisi…Kendisi yok ama ideolojisi çok saÄŸlam.. EÅŸitisizliÄŸin bolluk ve refah tarafını kendisinden îbâret kılan, ondan mâsun kalmış taraflardan ayrıştıran bu bakışın imleyici ve terbiye edici bir yüzü daha vardır. Kamyon kasalarında yazan “Nazar etme ne olur, çalış senin de olur” kabilinden bir mesaj taşıdığını söyleyebiliriz. EÄŸer yine de olmuyorsa, bu senin târihsel zaafların, eksikliklerin, hatâların yüzündedir.
Otur; tâlihine ve târihine küs…
Sistemci Okul modern dünyâyı ekonomi dünyâ olarak târif ederken çok isâbetlidir. Modern insan, tekmil istikâmet ve faaliyetleriyle, ister üretirken, ister tüketirken ekonomi dünyânın nesnesidir. Ekonomik mukadderat, âdeta “kaderlerin üzerindeki kader” havasına bürünmüÅŸtür. Bu, refahtan en fazla pay alan toplumlar için de böyledir. Ama refah öyle tesirli bir yanılsama ve perdelemedir ki meselenin esâsını unutturur. En derin tesirini ondan mâsun ve uzak olan toplumlar üzerinde gösterir. Yarı-merkez ve kenar toplumların hâlini, hareketli bir çemberin basamaklarına yerleÅŸtirmiÅŸ deney fârelerinin nâfile hareketlerine benzetirim. Hayvancağız onca gayretlerine raÄŸmen çemberin devr-i dâimi içinde yerinde saymaktadır. Garibim, arada bir, bir-iki basamak tırmandıysa ne kadar da mutlu olur.. Modern refah toplumlarının “baÅŸarıları”, kalan dünyanın iliklerine kadar sömürülmesine dayanır. Asla unutmamalı, bu yolda güzellemeler yapanların yüzüne vurulmalıdır.
Bugünlerde yaÅŸanan ekonomik krizi, mevcût iktidârın izlediÄŸi siyâsetlere baÄŸlayanları da düÅŸünmeye dâvet etmek gerekir. Hepsi, iktidârı, bilhassa aldığı son fâiz kararları üzerinden yoldan çıkmış olmakla, ekonominin kânunlarına karşı gelmekle ithâm ediyor. “Biz gelince ekonominin çarklarını yeniden düzene koyacağız” diyorlar. Ağız birliÄŸi etmiÅŸçesine “Para bulacağız, sermâyeyi yeniden Türkiye’ye çekeceÄŸiz” diyorlar. Türkiye’yi yeniden aynı sarmalın içine sokacağız demek bu. Hâlbuki artık yeni bir evreyi idrâk ediyoruz. Bu evrede hatâ, pardon, error veren bizzat çarkın kendisi. BoÅŸuna beklemeyelim; fâizi en üst seviyede arttırsak bile beklenen sermâye gelmeyecektir. Ekonomi dünyânın küresel çarkları artık eskisi gibi dönmüyor. Genel çevrimlerin aksadığı bir eÅŸikte Türkiye yeni bir teÅŸebbüste bulunuyor. Netice ne olur bilemem. Ama belki de ilk defâ bildik çemberin dışında bir teÅŸebbüs bu. Acı tarafları var. Kabûl ediyorum.. Çok da riskli.. 2023 gerçekten de kritik bir târih. EÄŸer bu adımı uygun yapısal dönüÅŸümlerle desteklemek sûretiyle baÅŸarılı olursak, yukarıda izah ettiÄŸim temel meselenin ne olduÄŸunu gözden kaçırmadan diyebilirim ki kaynaklarını daha fazla kendisi üreten bir Türkiye’yi inÅŸâ edebilmenin yolu açılacaktır…
Henüz yorum yapılmamış.