Abdulaziz Tantik / İslamcılığın modernleşme ile yüzleşmesi
Abdulaziz Tantik / Åžarkul Avsat
Ä°slamcılığın modernleÅŸme ile yüzleÅŸmesi
Ä°slamcılığın, Ä°slam Medeniyetinin ve DüÅŸüncesinin gerilemesi dönemlerine matuf bir arayış olduÄŸunu bilerek cümleler kurmalıyız. Bu gerileme dönemlerinde yeni bir güç yükseliÅŸe geçmiÅŸti. Ve bu güç Ä°slam coÄŸrafyasında etkin bir güç haline dönüÅŸtüÄŸü gibi kendi dilini ve bilgisini de dayatmayı bir marifet addediyordu. Bu temel gerçekliÄŸi dikkate almadan Ä°slamcılığın modernleÅŸme ile iliÅŸkisini ve zaafını tartışamayız…
Bir yenilgi psikolojisi ile siyasal olana yönelmiÅŸ Ä°slamcılığın, düÅŸünce ve tarihsel müktesebat ile iliÅŸkisi de bu yenilgiden neÅŸet eden bir psikolojik vasat üzerinden açığa çıkmaktadır. Bilim ve felsefe vurgusu ile akla yapılan göndermelerde bu yenilgi travmasının etkisi olduÄŸu açıktır. Ä°slam düÅŸünce tarihinde akıl vahiy çatışması meselesinde akıldan yana tavır almak ve aslında düÅŸünce tarihi baÄŸlamında ise biraz uçta kalan bu yaklaşım öne çıkartılarak batılılara isim vermeden bir benzeme çabası ve aynı zamanda onların sahip olduÄŸu güce sahip olmanın bir imkânı olarak yorumlandığı bedihidir.
ModernleÅŸmenin, temel bir mesele olarak kendisinden önceki bütün kültür ve medeniyet havzalarını yok sayan ve kendisini kendisinden önceki tarih ile kopartan bir yaklaşıma sahip olduÄŸu gerçeÄŸini Ä°slamcılık dikkate almamıştır. Bilakis, batılılaÅŸma sürecinde Katolik Kilisesine yönelik sert eleÅŸtiri ve ProtestanlaÅŸma eÄŸilimini ise bir tevhidileÅŸme süreci olacak biçimde okumalara da yönelim saÄŸlanmıştır. Bu durum, modernleÅŸmeyi kabulü ve ondan yararlanmayı bir ilke olarak görmeyi normalleÅŸtirmiÅŸtir. Bu noktada yanlış özdeÅŸlikler kurmanın en temel yanı; modernleÅŸmenin getirdiÄŸi yeni bir sistemi, bakışı ve yöntemi doÄŸru tanımlayamamaktır.
Ä°slamcılığın baÅŸat karakterini oluÅŸturan öncü ÅŸahsiyetlerin tefsir baÄŸlamında dile getirdikleri ve mucize konusu baÅŸta olmak üzere rasyonel arayışlara giriÅŸmelerinin ana nedeni de budur. Bu özdeÅŸlik üzerinden çok yanlış çıkarsamalara dayanmışlardır. ÖrneÄŸin, demokrasiyi ÅŸura ile demokratlığı ‘senin dinin sana benim dinim bana’ ilkesi ile, Ä°slam’ın yayılışını ise emperyal güdü ile açıklama giriÅŸimleri bunu göstermektedir. Kölelik ve kadın meselesinde ise vahyi yeniden yorumlama arayışları ve bu konuda haklı olmakla birlikte yanlış bir eÄŸilimi taşıması baÄŸlamında makasıdı dillendirmeleri de bu çerçevede yorumlanabilir. Yani Ä°slamcılık, Ä°slam düÅŸüncesi ile iliÅŸkisini yeni durum/modernleÅŸmenin oluÅŸturduÄŸu aura içinden kurmaya çalışmıştır. Bu da doÄŸal olarak modern Ä°slam düÅŸüncesini sorunlu hale getirmektedir.
Ä°slamcılığın bu konuda iki temel gerçekliÄŸi ile yüzleÅŸmeyi baÅŸarması elzemdir. Birincisi, modernleÅŸmenin neliÄŸi meselesini bizzat kendi kaynakları üzerinden doÄŸru bir okumaya tabi tutması ve bu okuma sonucunda onu doÄŸru idrak ederek tutumunu belirginleÅŸtirmesidir. Ä°kincisi ise sahip olduÄŸu düÅŸüncenin ne kadarı modernleÅŸmenin epistemik unsurlarını taşımaktadır sorusuna bir cevap vermeye çalışmasıdır. Bu iki tutum netleÅŸtirilmeden yeni bir çıkış ve yeni bir yenilenme arayışı açığa çıkarmak gittikçe zorlaÅŸacaktır.
Ä°slamcılık, kendisini var eden koÅŸulları bir tarafa bırakarak koÅŸulsuz bir bakış üzerinden kendi gerçekliÄŸini ve bu gerçekliÄŸi inÅŸa eden yaklaşım biçimlerini ele almayı öncelemelidir ki doÄŸru bir nokta yakalanarak kurucu bir iÅŸlevsellik açığa çıkartılabilinsin…
Ä°slamcılık, Abduh, Afgani, ReÅŸit Rıza çizgisi baÄŸlamında modernist eÄŸilimler taşırken, Hindistan alt kıtasında Sör Ahmet Han ve onun uzantısı olabilecek farklı coÄŸrafyalardaki izdüÅŸümleri zaten açık bir ÅŸekilde moderndirler. Protestanlığın farklı bir zeminde kendini yeniden inÅŸa etmesi ile izah edilebilecek bir bakışı iÅŸaret eder. Bizim ülkemizde de bu Kuran Ä°slam’ı, mealcilik baÄŸlamında öne çıkartılabilir. Bu yaklaşımların kendi içinde sorunlu olmaları bir tarafa beslendikleri epistemik tutum alış ise baÅŸka bir tarafadır.
Meseleyi doÄŸru bir zeminde ele almanın temel öncülü; modernleÅŸmenin getirdiÄŸi bakışı içselleÅŸtiren yaklaşımı devre dışı tutarak din ve dini düÅŸünce ile yeni bir iliÅŸki biçimi gerçekleÅŸtirmeye çalışmaktır. Bunun içinde gerekli olan ÅŸey; modernliÄŸi kendi tutarlılığı içinde doÄŸru kavramak ve ondan bağımsız bir ÅŸekilde kendi dini düÅŸüncemiz ile iliÅŸkiyi yeniden kurmaya çalışmaktır.
ModernleÅŸme, her ne kadar hem Ä°slam düÅŸüncesinden etkileÅŸim içinde var olmuÅŸsa da ve her ne kadar Hıristiyanlığından etkilenmiÅŸliÄŸi kabul edilirse de kendi içinde total olarak kendisi olarak tanımlanabilecek bir sistem, bakış ve yönteme sahiptir. Bu çerçeve içinde ne Hıristiyanlığa ve ne de Ä°slam’a ve ona dayanan düÅŸünceye benzemektedir. Bu temel gerçekliÄŸi en baÅŸa almak bir sorumluluk ve zorunluluktur. O zaman Ä°slamcılığın ondan aldığı etkiyi devre dışı bırakma imkânı kazanılabilir.
Batı, felsefi bakışını geliÅŸtirirken, epistemik bir unsura dayandığını açıkça kabul eder. Yani ontolojik olandan epistemolojik olana yönelmiÅŸtir. Bu noktada batı içindeki tartışmalarda bu konu ele alınmıştır. Pre-modern kabul edilen Martin Heidegger modern düÅŸünceyi ontolojiyi bıraktığı için eleÅŸtirerek tekrar ontolojiyi kurmaya çalışmıştır. Ayrıca düÅŸünceyi klasik dönemden ayrıştırarak, klasik düÅŸüncenin sahip olduÄŸu bakışı tamamen terk etmiÅŸtir, benzer tarafları ise tamamen özdeÅŸlik üzerinden kurulduÄŸu bilinmelidir. Yani modern düÅŸüncede düÅŸünme ve akıl vurgusu klasik dönemdeki vurguyu taşımaz…
Modern düÅŸünce bugünü eksene alır. Olanı öncelediÄŸi için geçmiÅŸi/tarihi ise bugün/olan üzerinden yeniden tasarımlar. Bu yüzden modern olanın tarih ile iliÅŸkisi kurmacadır. Benzer bir hata Ä°slamcılık tarafından da yapılmaktadır. Ä°slam tarihini bugün üzerinden okuyarak tarihi siyasal bir tarih olarak algılayarak eleÅŸtiriye tabi kılar ve peygamberin ölümü ile baÅŸlayan tarihi sorunlu bir tarih algısı içinden okur. Böylece tarihte doÄŸru bir ÅŸey yoktur. Bugün biz kendi göbeÄŸimizi kendimiz keseceÄŸiz ilkesine varılmaktadır. O zaman da Ä°slam bugünün kültürel ve epistemik kodları üzerinden okunmaya baÅŸlanmaktadır. Bu da üzerinde uzlaşılması mümkün olmayan farklılıklar doÄŸurarak Ä°slam düÅŸüncesini zaafa uÄŸratmaktadır. Yeni yetiÅŸen nesil ise bu zaafı dikkate alarak artık dinin geçersizliÄŸini ilan edebilme cüretine sahip olmaktadır. Ä°ÅŸte bu yüzden Ä°slamcılık, içinde sızdırılmış, -birçok farklı etkenler üzerinden bu sızmanın varlığı bugün daha rahat bir ÅŸekilde açığa çıkartılabilir- bu unsurlardan temizlenmeyi bir ilke olarak önüne koymalıdır. O zaman modernleÅŸme ile bir yüzleÅŸmeyi gerçekleÅŸtirme imkânı ve istidadı kazanabilir.
Ayrıca modernleÅŸmenin bir temel unsuru daha vardır ve bu da Ä°slamcılığı derinden etkilemektedir. ModernleÅŸme aÅŸkınlığı yok saymaktadır. Yer yer inkâra yeltense de ağırlıklı olarak yok saymayı tercih etmektedir. BaÅŸlangıcından itibaren modernleÅŸme, aÅŸkınlığı akla ve dolayısıyla hem rasyonel zemine hem de bilimsel tecrübe zeminine indiremediÄŸi için askıya almaktadır. Yani yok saymaktadır. Ä°ÅŸte bu aÅŸkınlığı yok saymanın Ä°slamcılığı bugüne hapseden bir taraf olarak hayatımızda yer aldığını söylemek mümkündür. ÖrneÄŸin; kadın ve kölelik mevzuu gibi… Ä°slam’ın kendi döneminde ele alarak iyileÅŸtirdiÄŸi ve süreçte de olumlayarak sorun olmaktan çıkardığı iki temel olguyu, modernleÅŸmenin kadını erkek ile eÅŸitlemesi ve köleliÄŸin kaldırılması meselesini bir üstünlük aracı ve müslüman düÅŸünce açısından bir nakısa gibi algılayarak bugünü kutsallaÅŸtıran, ya da aÅŸkınlaÅŸtıran bir yaklaşım öne çıkmaktadır. Bu yaklaşım, mevcudu dikkate aldığı kadar müslüman düÅŸüncenin hedeflerini dikkate almadığı gibi yeni durumun siyasal baÄŸlamını da dikkate almaktan kaçınmaktadır. Yani eÅŸitliÄŸin modernleÅŸmenin en temel tutucu tutumu olmasına raÄŸmen, Ä°slamcılar ve Ä°slamcılık bu meselede de eÅŸitleme konusunda bir zaaf taşımaktadır. Hâlbuki saÄŸlıklı bir eÅŸleÅŸtirme yapılabilmesi için eÅŸ deÄŸer ÅŸekilde iki düÅŸünceyi, olayı, olguyu ve durumu ele alarak karşılaÅŸtırma yapılmalıdır. Bu da aslında Ä°slamcılığın olup bitenin neliÄŸi konusunda bir kafa karışıklığı yaÅŸadığını göstermektedir.
Bu durum bizi modernleÅŸmenin oluÅŸturduÄŸu sorunları Ä°slam düÅŸüncesinden hareketle çözme giriÅŸimlerini ve bu giriÅŸimlerin zaafa uÄŸraması üzerine yetersizliÄŸini ilana götürmektedir. Hâlbuki temel bir usul vardır: farklı bir dünya görüÅŸünün ürettiÄŸi kültürel ve siyasal zeminden hareketle oluÅŸmuÅŸ sorunları bir baÅŸka dünya görüÅŸü üzerinden çözüme kavuÅŸturmak imkânsızdır. Bu imkânsızlığı bir tarafa bırakarak, modernliÄŸin ürettiÄŸi sorunları Ä°slam’a çözdürme giriÅŸimleri hep hüsranla sonuçlanmaktadır. Artık ÅŸunun altını kalın harflerle çizmeliyiz; farklı bir dünya görüÅŸüne ait sosyal, siyasal veya psikolojik vasatta meydana gelen sorunlar ancak kendi dünya görüÅŸü içinde çözülebilir. Ancak modernlik bugüne kadar hangi sorunu çözmeye yeltendiyse yeni bir sorunu üretmeyi de baÅŸarmıştır. Bu yüzden Müslümanlar batılı modernleÅŸmenin ürettiÄŸi sorunları çözme yerine bu sorunların varlık kazanamadığı kendi dünya görüÅŸlerini sistematik bir ÅŸekilde anlamaya, algılamaya, kurmaya çalışmaları daha elzem bir durumu iÅŸaret eder.
Ä°slamcılık, yeni bir baÅŸlangıç için kendi içinde tutarlı bir ÅŸekilde modernleÅŸmenin felsefi ve bilimsel özelliÄŸini doÄŸru kavramalıdır. ModernleÅŸmeden uzak durarak onu doÄŸru anlamayı öncelemelidir. ÖnceliÄŸi kendi dünya görüÅŸünün temel parametrelerini bağımsız bir ÅŸekilde kendi usulüne uygun bir halde öÄŸrenmeye vermeli ve ona göre düÅŸünce ve davranışlar geliÅŸtirmeyi baÅŸarmalıdır. Daha sonra nereden, neden ve nasıl bir iliÅŸki kuracağına kendisi karar verebilir hale gelecektir zaten!
Henüz yorum yapılmamış.