''Lübnan yeni bir iç savaşa sürükleniyor''
1975 ile 1990 tarihleri arasında kanlı bir iç savaşa sahne olan ve bu tarihsel hafızanın henüz canlılığını koruduğu Lübnan'da yeni bir iç savaş çıkma tehlikesi baş gösterdi.
Ä°ki yılı aÅŸkın süredir farklı krizlerle mücadele eden Lübnan’dan son aylarda arka arkaya patlama, hükümet kurulamaması, sokak çatışmaları ve diplomatik kriz haberleri ile sardılıyor.
En son ekim ayında Beyrut Limanı patlaması ile ilgili yürütülen soruÅŸturma üzerinden yaÅŸanan karşılıklı restleÅŸmelerin kısa sürede baÅŸkent sokaklarında çatışmalara dönüÅŸmesi, ülkede yeni bir iç savaÅŸ ihtimalini tekrar akıllara getirdi.
15 yıl boyunca OrtadoÄŸu’nun en kanlı iç savaÅŸlarından birine sahne olan Lübnan’da ilk elden iç savaÅŸ senaryoları üzerinde durulması olaÄŸansa da aslında ülke iç savaÅŸ koÅŸullarını belli oranda yaşıyor.
Lübnan halkı bugün aynı anda hem 19. yüzyılın ortalarından bu yana dünyanın en ÅŸiddetli üç krizi arasında sayılan ekonomik çöküÅŸü hem artık iflas etmiÅŸ bir sistem içinde bireysel çıkarları peÅŸine düÅŸmüÅŸ iç savaşın bakiyesi siyasetçilerin eseri siyasi krizleri hem de 200’den fazla insanın ölümüne ve büyük bir maddi yıkıma sebep olan Beyrut Limanı patlamasıyla ilgili soruÅŸturmanın durdurulması krizini yaşıyor.
Ä°NSAMER'den Kadriye Sınmaz'ın ''Yerel ve Bölgesel Mücadelelerin Kıskacında Lübnan'' analizine göre:
2019 yılından bu yana Lübnan para birimi %90’dan fazla deÄŸer kaybetti. Ekonomisi büyük oranda ithalata bağımlı olan ülkede para birimindeki bu deÄŸer kaybı, yüksek enflasyona ve ciddi döviz sıkıntısına yol açıyor. YaÅŸanan krizin etkileri en ağır ÅŸekilde yakıt, elektrik, su ve ilaç temininde hissediliyor. Ülkeye hizmet veren iki büyük elektrik santralinin kapanması ve jeneratörlerin daha yoÄŸun kullanılması, hâlihazırda var olan yakıt ihtiyacını daha da artırmış durumda. Devletin akaryakıta yönelik sübvansiyonu kaldırması ve karteller tarafından daha sonra yüksek fiyattan satılmak üzere mevcut yakıtın stoklanması, Lübnan’daki benzin istasyonları önünde uzun kuyruklara, trafik sıkışıklıklarına ve hatta ölümle sonuçlanan kavgalara sebep oluyor.
Dünya Bankası verilerine göre Lübnan’ın gayrisafi yurt içi hasılası (GSYÄ°H) 2018’de 55 milyar dolar iken 2021’de 20,5 milyar dolara gerilemiÅŸ görünüyor. Yine aynı veriler ülkede kiÅŸi başına düÅŸen GSYÄ°H’nın dolar bazında yaklaşık %40 azaldığını, nüfusun %60’ından fazlasının yoksulluk sınırı altında yaÅŸadığını, gençler arasındaki fakirlik oranının %40’ı, iÅŸsizlik oranının ise %35’i aÅŸtığını ortaya koyuyor.
Temel gıda maddelerine eriÅŸimin oldukça zorlaÅŸtığı Lübnan’da krizden sorumlu tutulan siyasetçiler Ekim 2019’dan bu yana zaman zaman sokaklarda protesto ediliyor. Kısa sürede sistem eleÅŸtirisine dönen ilk protestolar sonucu dönemin baÅŸbakanı Saad Hariri istifa etti ancak bu durum ülkede yeni krizlere kapı araladı. Mevcut siyasi aktörlerin desteÄŸi ve uzlaşısıyla kurulabilen Hasan Diyab’ın teknokratlar hükümeti de 4 AÄŸustos 2020’de Beyrut Limanı’nda yaÅŸanan patlamalardan sonra istifa etti, akabinde 13 ay süren siyasi krizin ardından 10 Eylül’de Necip Mikati hükümeti kuruldu.
2005 ve 2011 yıllarındaki kriz dönemlerinde de kısa süreli baÅŸbakanlık tecrübesi bulunan Mikati, böylece üçüncü defa bu koltuÄŸun sahibi oldu. Ne var ki önceki yönetimlerin bir parçası olması ve milyarder iÅŸ adamı profili, Mikati’yle ilgili halkta güvensizliÄŸe ve yeni yönetime dair beklentilerin düÅŸmesine yol açtı. Keza akaryakıt krizinin çözümünde ve Beyrut patlamasıyla ilgili soruÅŸturmayı yürüten savcı Tarık Bitar’a yönelik gösterilerin çatışmaya dönüÅŸmesinde hükümetin etkisiz kalması, Mikati yönetiminin de sorun çözme konusunda önceki hükümetlerden farksız olduÄŸunu kanıtlamış oldu.
Lübnan halkını derinden etkileyen yakıt krizine ilk çözüm ise eylül ayında Hizbullah’tan geldi. Ä°ran petrolünü Suriye üzerinden ülkeye sokan ve petrolün ülkeye giriÅŸiyle ilgili herhangi bir devlet organından izin almayan örgüt, bir yandan Karz-ı Hasen DerneÄŸi aracılığıyla ekonomik krizle mücadele eden halka sosyal yardım saÄŸlıyor bir yandan da petrol tedarik ederek devletin boÅŸluÄŸunu doldurmaya çalışıyor. ABD’nin Sezar Yasaları’na meydan okuyarak atılan ve baÅŸarılı olan bu adım, aynı zamanda Hizbullah’ın ülkedeki en etkili aktörlerden biri olduÄŸunu da tescillemiÅŸ oldu. Keza hemen akabinde Ürdün elektriÄŸinin Suriye üzerinden Lübnan’a aktarılacağı ve ABD’nin de buna yeÅŸil ışık yaktığı duyuruldu. Ekim sonunda varılan anlaÅŸmaya göre projeye Dünya Bankası da finansman saÄŸlayacak. Ayrıca Mısır gazının Ürdün üzerinden Lübnan’a ihraç edilmesine yönelik de anlaÅŸmaya varıldı.
Lübnan’da kurulan hükümetler geleneksel olarak bölgedeki aktörlerin rekabetinden beslenip dış yardımlara baÄŸlı olarak varlıklarını sürdürdüklerinden tek baÅŸlarına ülkenin sorunlarını çözme kabiliyeti ve kapasitesinden uzaktır. Bu durum yukarıda aktarıldığı üzere zaman zaman halkın ihtiyaçlarının giderilmesine imkân saÄŸlasa da çoÄŸu zaman ciddi gerginliklere sebep olmaktadır. Bu baÄŸlamda Ä°ran-Suudi Arabistan rekabetinin yansımaları da Lübnan’da sık sık kendini göstermektedir.
GeçtiÄŸimiz haftalarda Lübnan Enformasyon Bakanı George Kardahi bir televizyon programında Yemen’de Husilerin kendi topraklarını koruduÄŸunu ve bu savaşın artık bitmesi gerektiÄŸini söyleyerek Riyad yönetimini suçlayıcı ifadeler kullandı. Bunun üzerine Suudi Arabistan, Bahreyn, Kuveyt, BirleÅŸik Arap Emirlikleri ve Yemen Lübnan’daki büyükelçilerini geri çağırdı. Ayrıca Suudi Arabistan öncülüÄŸündeki Körfez ülkelerinin 2016 yılından bu yana Hizbullah’ın bölgedeki etkinliÄŸini artırmasından rahatsızlık duyduÄŸu ve Hizbullah’a ılımlı yaklaÅŸan bir isim olduÄŸu için BaÅŸbakan Mikati’nin kurduÄŸu yeni hükümete de mesafeli durduÄŸu biliniyor. Bunlar dışında Lübnan’dan Riyad’a yapılan uyuÅŸturucu sevkiyatının devam etmesinin de krizde etkili olduÄŸu belirtiliyor. Suudi Arabistan, askerî angajmanlarının sorgulanmasını engellemeyi ve Hizbullah’ın politikalarının etkisinde kalan Lübnan’dan diÄŸer ülkelerin de desteÄŸini alarak hesap sormayı hedefliyor.
Tarihinin en büyük ekonomik krizlerinden biriyle mücadele eden Lübnan yönetimi IMF’den destek almayı henüz baÅŸaramamışken Hizbullah’ın son hamlesiyle birlikte Körfez ülkelerinin zaten azalmış olan desteÄŸini de neredeyse tamamen kaybetmiÅŸ oldu. Körfez sermayesi 2016 yılından bu yana kademeli olarak Lübnan’dan çekilse de son diplomatik krizin daha büyük bir kırılmaya sebep olacağı ve bu durumdan da özellikle Körfez ülkelerinde yaÅŸayan 400.000’i aÅŸkın Lübnanlının etkilenebileceÄŸi tahmin edilmekte. Elçilerini Lübnan’dan çeken Körfez ülkelerinde yaÅŸayan Lübnan vatandaÅŸlarına yönelik yaptırım uygulanması veya sınır dışı edilmeleri ihtimali yakın zamanda pek mümkün görünmese de bu geliÅŸmelerin Lübnan ekonomisini derinden etkileyeceÄŸine ÅŸüphe yok.
Mevcut krizlere geçici çözümlerle tampon uygulanan Lübnan’da gelecek yıl yapılacak seçimler yeni kriz ihtimallerini daha da artırıyor. Ülkede genel seçimlerde mezhepsel kotalar ve kadrolaÅŸmış siyasiler sebebiyle kayda deÄŸer bir deÄŸiÅŸim yaÅŸanması beklenmese de cumhurbaÅŸkanlığı seçimi için aynı durum geçerli deÄŸil. Seçim için mevcut baÅŸkan MiÅŸel Avn’ın damadı, Özgür Yurtseverler Hareketi lideri Cibran Basil ve Lübnan Kuvvetleri’nin lideri Samir Caca’nın isimleri öne çıkıyor. Basil’i hâlihazırda ittifak hâlinde olduÄŸu Hizbullah-Suriye ekseninin desteklemesi beklenirken Samir Caca’yı da Suudi Arabistan’ın destekleyeceÄŸi tahmin ediliyor. Suudilerin 2016’dan bu yana Hizbullah’ın yükseliÅŸi karşısında etkili bir politika ortaya koyamayan Saad Hariri yerine Maruni lider Caca ile iliÅŸkilerini geliÅŸtireceÄŸi yönünde deÄŸerlendirmeler yapılıyor.
Cibran Basil’in cumhurbaÅŸkanı seçilmesi hâlinde Hizbullah’ın ülkedeki imajını ve gücünü arttıracağı, dolayısıyla bu durumda Körfez ülkeleri ve ABD’nin Lübnan’a yönelik yaptırımları sıkılaÅŸtırabileceÄŸi belirtiliyor. Seçimleri Caca’nın kazanması hâlinde ise Körfez sermayesinin ülkeye giriÅŸinin ve Körfez’in bölgeye ilgisinin artacağı tahmin ediliyor ancak böyle bir durumda da Hizbullah’ın politikalarının agresifleÅŸme ihtimali bulunuyor.
Kırılgan bir yapı üzerinde çok hızla deÄŸiÅŸebilen bir siyasi gündeme sahip olan Lübnan’da seçimlere kadar farklı dinamiklerin ortaya çıkması kaçınılmaz görünüyor. Zira mevcut siyasi sistemde yapısal bir deÄŸiÅŸikliÄŸe gidilmeden ortaya çıkacak bütün geliÅŸmelerin daha evvel yaÅŸananların türevi; aktörlerin de aynı isimler olacağına ÅŸüphe yok. Hasılı cumhurbaÅŸkanlığı seçimleri için biri savaÅŸ suçlusu diÄŸeri savaÅŸ aÄŸalarından birinin varisi olan iki ismin anılması, Lübnan halkının ülkede yaÅŸanan krizlerin çözümüne dair umudunu iyice azaltıyor.
kaynak: https://www.ortadoguhaber.com/haber/lubnan-yeni-bir-ic-savasa-surukleniyor
Henüz yorum yapılmamış.