Bunları bilmeden siyaset yapılmaz
Ayşe Böhürler / Yeni Şafak
Gençlerde siyasete girme isteÄŸi büyük. Bir kısmı idealist, bir kısmı kariyerist… Sebep her ne olursa olsun siyaset siyasete dair bir kültürü gerektirir. Siyasete meyilli ve yatkın olmak, bir baÅŸlangıç noktası olsa da, gerisi sizin elinizde. Bu da ancak içinde yaÅŸadığınız siyasal kültürü anlamlandıracak, temas ettiÄŸiniz toplumu anlayacak bilgiyle olur.
Tarih bilmeden siyaset yapılmaz. Tarih derken sadece Osmanlı tarihini kast etmiyorum. Cumhuriyet tarihini bilmeden Türk devletinin bugününü anlayamazsınız.
20. yüzyıla yön veren olayları, fikirlerini bilmeden siyaset yapılamaz. Ä°ki dünya savaşının etkilerini bilmek siyasete girmek için sınav sorusu olmalı.
Sanat tarihini bilmeden…
Batı düÅŸüncesinde aydınlanmayı bilmeden…
Ä°slam tarihi bilmeden…
Sosyalistleri, milliyetçileri, Ä°slamcıların fikir önderlerini tanımadan siyaset yapılmaz.
Latife bilmeden siyaset yapılmaz .
Espriyi anlamadan siyaset hiç yapılmaz.
Türkçe’yi bilmeden siyaset yapılamaz!!!
Sinema, tiyatro, edebiyat ya da az da olsa sanat veya sanat tarihi bilmeden hiç olmaz!
Türk düÅŸünürleri bilinmeden hiç siyaset yapılamaz. Bu liste uzar gider. Ama tavsiyem ÅŸimdilik bu kadar.
Siyaset siyasal kültür ve bilinç ile geliÅŸir. Bunun için tavsiyem aranızda bu baÅŸlıkları tartışacağınız okuma grupları oluÅŸturmanız. Zaman çok hızlı geçiyor siyasete baÅŸladığınızda zihniniz boÅŸ ise ilerleyen zamanlarda asla dolamaz. Tecrübe edinirsiniz ama siyasal kültür bilginiz hep eksik kalır. Vakit olmaz, psikolojiniz uymaz, hele de daha 30’larınıza gelmeden herkes size baÅŸkanım diyorsa aman dikkat!!!
TÜRK SÄ°YASETÄ°NÄ°N HANDÄ°KAPLARI
Türkiye’de din elden gidiyor ve laiklik elden gidiyor sarkacı arasında aklı-selim olanı, makul olanı konuÅŸamadık. Bu sınıflama ilericiler – gericiler gibi sınıflamalarla deÄŸiÅŸen isimlendirmelerle sürüyor.
Her ÅŸeyin din dahil kendi baÄŸlamından, zemininden koptuÄŸu bir evrede hâlâ modernleÅŸme ve dindarlaÅŸma kavgası sürüyor. Taraftarların arasındaki tartışmanın “romantik argümanları” devam ediyor.
“Ne Tanrı dağı kadar Türk ne de Hira dağı gibi Müslüman olmak …” zorunda deÄŸiliz… Bu iki kavrama sıkışmadan ikisini uzlaÅŸtıran bir siyasi merkez kurulabilir. “Milleti dinin içinde eritmek ya da dini milletin içinde eritmek” arasında kalmaktan vazgeçerek ikisini bir arada bir milletin unsurları olarak var eden bir siyasal kültürün imkanları bugün daha çok aranmalı!
MÄ°LLÄ°YETÇÄ°LÄ°K Ä°LE Ä°SLAMCILIK
Türk devletinin fikri zemini nereye, ne kadar yakın olacak? Türk siyasi tarihinde bu mücadele önceki kuÅŸakları olduÄŸu gibi bizim de ömrümüzü yedi.
Türkiye’de sol-saÄŸ kavgası ve solun ve sağın kendi içindeki ayrımları derin ve çetrefilli bir konudur. Her bir merkez kendini en doÄŸru ve en merkez sanır ama edebiyat, sanat ve fikri çevrelere hakim olan seküler ve sol kesimdir. Bu diÄŸer görüÅŸlerde eser verenlerin kendi sesleriyle tanınmasına mani olur. Tanınanlar da yine sol üst bakış açısıyla bilinir. Ä°slamcılar dinci ve gerici diye dışlanırken milliyetçiler de kafatasçı ya da ırkçı diye dışlanır. Toplum iki düÅŸünceyi de sol kesimde yazanlarla tanır. Oysa Türkiye’de ilk kafatası ölçümü Atatürk’ün emriyle manevi kızı Afet Ä°nan baÅŸkanlığında bir ekip tarafından yapılır. Dönemin fikri akımlarının, ırkçılık teorilerinin sosyolojiye hakim olması bunu gerektirir.
Geçen hafta “Ben bir Türk milliyetçisiyim” diyen Prof. Dr. Ä°skender Öksüz’ü konuk etmiÅŸtim. Milliyetçi düÅŸüncenin bilimsel geliÅŸmelerle, teorilerle fikri takibini yapıyor. “Bilimden kaçınmak, endiÅŸe etmek için hiçbir sebep yoktur. Erol Güngör’ün yıllar önce dediÄŸi gibi, “Gerçekler ancak sahtekâr ve geri zekâlıları korkutur…” diyor. Uzun yıllar Töre Dergisi’ni yönetmiÅŸ, Türk MilliyetçiliÄŸi Fikir Sistemi’ni yazmış önemli bir isim.
Ä°skender hocaya göre Irkçılık, milliyetçiliÄŸe zıt ve düÅŸman bir anlayış... Milliyetçilik kucaklar, birleÅŸtirir. Irkçılık, iter ve ayrıştırır. Milliyetçilerin önde gelen isimlerinden Dündar TaÅŸer’in bir tespitini ÅŸöyle aktarır: “Bizim milliyetçiliÄŸimiz kendimizi büyük gördüÄŸümüzdendir; onların milliyetçiliÄŸi baÅŸkalarını aÅŸağılık gördüklerindendir.” “Biz tarihimizi, dilimizi, kültürümüzü sevdiÄŸimiz için Türk milliyetçisiyiz. Onlar, bizi ve Batı’nın dışındakileri aÅŸağılık gördükleri için kendi milliyetçiliklerini yaparlar. Irkçı geçmiÅŸleri hafızalarında henüz tazedir ve tekrar ortaya çıkmak için fırsat kollamaktadır. Tom Nairn’in dediÄŸi gibi ‘MilliyetçiliÄŸin altın çağı henüz gelmedi bile”. diyen Öksüz mikro milliyetçilikleri de ayrı bir kategoride deÄŸerlendiriyor.
“O ırkçıydı, ÅŸu Ä°slamcıydı gibi hükümler vermeden önce, hangi dönem, hangi tarih, hangi toplum için konuÅŸmakta olduÄŸumuza dikkat etmeliyiz. Bu terimlerin tarih içindeki farklı anlamlarını istismar edenler de var. Fakat en vahimi, milletin ırk, milliyetçiliÄŸin ırkçılık olduÄŸunu iddia ederek Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini hedef almaktır. Türkiye Cumhuriyeti Türk milliyetçiliÄŸi üzerinde yükselmiÅŸtir.”
Bugün geldiÄŸimiz noktada “millet ırka deÄŸil kültüre dayanır” tezleriyle bu konu dünyanın gündeminde olduÄŸu gibi bizde de yeni baÅŸlıklarla gündeme geliyor. Önce tarihine sonra bugüne sonra da dünyaya bakarak konuÅŸmak gerekiyor.
MÜSTAKÄ°L
Müstakil olmak hele de bizim gibi ülkelerde kolayca baÅŸarılacak bir iÅŸ deÄŸil.
Sezai Karakoç bunlardan birisiydi. Åžahsına münhasır müstakil bir adamdı. Mefkûresi vardı; fikri, dili, kalbi, yaÅŸantısı bununla uyumluydu.
Üç yıl önce kasım ayında kaybettiÄŸimiz KürÅŸat Bumin de öyle bir yazardı.
Yine bu ay kaybettiÄŸimiz Ömer Lütfi Mete de müstakil bir adamdı.
Müstakil olarak bir çekim merkezi olmayı baÅŸaran bu üç yazarı rahmetle anmak istiyorum.
Her biri elbette bambaÅŸka kulvarlarda, bambaÅŸka etki ve özelliklere de sahip.
Ancak onları buluÅŸturan müstakil olma özelliÄŸinin kıymetli olmasının altını çizmek istiyorum.
Henüz yorum yapılmamış.