Fitne/fiten hadislerini nasıl anlayacağız?
Faruk BeÅŸer / Yeni Åžafak
Gayb ile ilgili meselelerde saÄŸlam bilgiye sahip olmamızın birinci önemli sebebini söylemiÅŸtik. Ä°kinci önemli sebebi de ÅŸudur: Bunlar hakkında doÄŸru bilgiye sahip olmayan müslümanların bu konularda nereden geldiÄŸi belli olmayan haberlerle sıradan insanları saptırıp akidelerini bozması ve onları birbirilerine düÅŸürmesi mümkündür, bu hep olagelmiÅŸtir ve olmaktadır. Ä°ÅŸte bunun için imanın taklitle, yani kulaktan dolma bilgilerle olamayacağı söylenir. Tarih boyunca müslümanların en çok böyle gayb ve fiten haberleriyle, bir de rüyalarla sapıp yoldan çıktıkları, çatışan fırkalara ayrıldıkları bir gerçektir.
Daha birkaç gün önce tanıdığım ve Ä°slami duyarlılığına güvendiÄŸim bir dostum, kitaba ve Sünnete uygun yaÅŸamadığını iyi bildiÄŸim bir ‘ÅŸeyh’ için, ‘rüyamda hep onu görüyorum, bana kendisine gelmemi söylüyor, ne yapayım’ diye sordu. Åžeyhin istikametini anlayabilme bilgisine sahip olmayan birisi bunu büyük bir ÅŸeref sayar, bununla taltif edildiÄŸini, onurlandırıldığını düÅŸünür. O ÅŸeyhi de artık sandığından daha büyük bilmeye baÅŸlar. Oysa bu durum, rüyasına müdahale ederek ÅŸeytanın onu yoldan çıkarma tuzağı olabilir. Bu durum böyle rüyaları görenlerin Ä°slam adına iyi ÅŸeyler yapmakta olduklarına, bu sebeple ÅŸeytanların onları saÄŸdan vurmak istediklerine de iÅŸaret eder. Ä°bn Sîrin’nin dediÄŸi gibi, “rüyalar üç türlüdür: ya Rahmani beÅŸaretlerdir ya ÅŸeytani saptırmalardır ya da nefsi zaaflardan kaynaklanan mal-i hülyalardır”. KiÅŸi, rüyasının bunlardan hangisi olduÄŸunu bilemez, bilse de yorumunu doÄŸru yapamayabilir. Bu yüzden rüyalarla amel edilmez denmiÅŸtir.
O halde avam bir müminin ‘ben âmentü’deki altı esasa kesin inanırım, gerisine karışmam, onları Allah’a havale ederim, öyledir ya da böyledir, onlar konusunda kimseyle tartışmam’ diyebilmesi doÄŸru bir anlayış ve en selametli yoldur.
Hadis edebiyatında, ‘gelecekte ÅŸunlar olacak, bunlar zuhur edecek’ diyen haberlerden oluÅŸan bölümler vardır, bunlar ‘fiten ve melahim hadisleri’ diye bilinir. Ä°ÅŸte mesele bunları nasıl anlayacağımız meselesidir.
Fitne (ç: fiten) kök anlamı ile altını eritip diÄŸer karışımlarından ayırma ameliyesidir. Fitne denen böyle olaylar da kiÅŸinin imanını yanlış düÅŸüncelerden ayıklayan zor sınavlar olduÄŸu için onlara fitne denmiÅŸtir. Melahim de fitneler sonucu ortaya çıkan çatışmalardır. Kur’an-ı Kerim kiÅŸinin çoluk çocuÄŸunun, servetinin ve eÅŸinin de fitne olabileceÄŸini söyler. Bakalım, zanlara ve yanlış bilgilere kapılmadan onların hukukuna riayet edebilecek mi, yoksa onlar sebebiyle yoldan mı çıkacak?
GeçmiÅŸ milletlerde de böyle büyük fitneler zuhur etmiÅŸtir. Kur’an-ı Kerim onların bazılarını bize nakleder. Mesela hendeklere doldurulup yakılan, buna raÄŸmen istikametlerinden sapmayan müminlerden söz eder. “Siz de öncekiler gibi denenmeden cennete girebileceÄŸinizi mi sanıyorsunuz” diye uyarır.
Bu fiten hadisleri aynı zamanda kıyametin yavaÅŸ yavaÅŸ görülmeye baÅŸlayacak belirtilerine de iÅŸaret eder. Mesela Rasûlullah Efendimiz (sa) “Ä°nsanlar yüksek binalar yapma yarışına girmeden kıyamet kopmaz”, “zaman katlanıp yaklaÅŸmadan kıyamet kopmaz” buyurmuÅŸtur. Görüntülü telefonları düÅŸünün. Daha bizim tarihimizde bile biz buna ihtimal bile vermiyorduk. “Öyle bir zaman gelecek ki, bir buÄŸday danesinden elde edilen ürün, bir koyunun sütü, bir nar meyvesi bir tabur insana yetecek kadar olacak” (Müslim). GenetiÄŸin harikalarını ve GDO’yu düÅŸünün. Bizzat Kur’an-ı Kerim’in iÅŸaret ettiÄŸi Yecuc-Mecuc da muhtemelen böyle bir fitnedir. Kıyametin yaklaÅŸtığı zamanlarda bozguncu bir kavim ortaya çıkacak, her tepeden her delikten, her menfezden sızıp herkese ulaÅŸacak ve ortalığı fesada verecek. Ä°nsanın aklına interneti getirmiyor mu? Olabilir.
Böyle olaylardan bahseden hadisi ÅŸerifler pek çoktur ve insanları düÅŸünmeye de yoldan çıkmaya da sevk edebilir. O halde mesele bunlara nasıl bakacağımız meselesidir.
Önce hadis diye nakledilen böyle binlerce sözün sahihini sakiminden ayırabilmek birinci adımdır ve bu bir ihtisas iÅŸidir. Sonra sahih olanları doÄŸru ve bütüncül anlama aÅŸaması gelir. Çünkü böyle haberler, Kur’an-ı Kerim kavramıyla, müteÅŸabihtir ve bunları ancak ‘ulü’l-elbâb’ bir nebze anlayabilir. Ulü’l-elbâb, bilgide ve tefekkürde derinleÅŸip durulan ve Kur’an-ı Kerim’de hep çoÄŸul olarak zikredilen, aklıselim alimlerdir. Çünkü bunlar tek kiÅŸinin anlayabileceÄŸi ÅŸeyler deÄŸildir. Rüya gibi tevile muhtaçtırlar.
Bazen kötü gelecekten söz edenleri ile iyi gelecekten söz edenleri çeliÅŸir, demek ki, ayıklanması gerekir.
Mehdi gelmek üzere, bekleyin.
Henüz yorum yapılmamış.