Hayrettin Karaman / Birliğimizin düşmanları
Hayrettin Karaman / Yeni Åžafak
Siyasi veya ideolojik baÄŸnazlık, hırs ve kin yalnız gözlerini deÄŸil, vicdanlarını da kör etmiÅŸ olan fitne-fesat taifesi yıllarca önce yazılmış yazıları çarpıtarak piyasaya sürüyor, Sünnî-Alevî ihtilafını kaşıyarak birliÄŸimizin bozulması pahasına menfur emellerine ulaÅŸmak istiyorlar.
Son günlerde sosyal medya dedikodu ortamında bana izafe edilen böyle bir çarpıtmaya cevap olarak yine yıllarca önce yazdığım bugün de altına imza attığım bir yazımı sunuyorum:
SÜNNÎ-ALEVÎ Ä°HTÄ°LAFI
ÇocukluÄŸumu ve ilk gençliÄŸimi Çorum›da yaÅŸadım. ArkadaÅŸlarımın birçoÄŸu, ortak kültürümüzün Alevî rengine mensup aile çocukları idi. Yaramazlıkları da beraber yapardık, teravihe de beraber gider, çocukluk idraki içinde eÄŸlenceli bir ibadet olan bu namazı birlikte kılardık. Dinî bayramlar hepimizin bayramı idi, büyüklerimiz Sünnî’si, Alevî’si bayram namazını birlikte kılar, ayrım gözetmeden bayramlaşırlardı. Büyüklerimizin ÅŸuurlarının derinliklerinde bir ayrım belki vardı, daha çok kız alıp vermede bu ayrımın su üstüne çıktığı da olurdu, ama yine de dile getirilen baÅŸka bahaneler olurdu.
On sekiz yaşımda okumak için memleketimden ayrıldığımda halkımızın sosyokültürel havası bu idi.
12 Eylül darbesinden önce bazı yazarlar arasında, Sünnîlik-Alevîlik konusu etrafında tartışmalar olmuÅŸ, bunlar gazete ve dergilerde neÅŸredilmiÅŸti, ancak bu tartışmaların halk tabanına bir ihtilaf, hele de bir tefrika kıvılcımı olarak düÅŸmesi vaki olmamıştı. Darbeden sonra bazı üniversite hocaları ve gazeteciler, Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı’nda AlevîliÄŸin de bir ÅŸekilde temsil edilmesi talebini dile getirdiler ve bu talep zaman zaman tekrarlandı. Ancak bunun da tabandan geldiÄŸine dair bir alamet mevcut deÄŸildir.
Ülkemizde Sünnî-Alevî ihtilafı, saÄŸ-sol çatışmasıyla birlikte ve onun içinde geliÅŸtirildi: Solcular, Alevî kardeÅŸlerimizi kendi saflarına çekerek saÄŸcılara karşı kullanmak istediler. Derken 1978 MaraÅŸ ve 1980 Çorum olaylarına kadar gelindi.
Åžimdi yeni dünya düzeni diye bir oyunun içine girdik, Sovyet Rusya›nın dağılması, solculuÄŸa önemli bir darbe vurdu. Dağılan solcuların bir kısmı radikal Kemalizm’in içinde yer aldılar; laiklik, demokrasi, insan hakları gibi yükselen deÄŸerleri kullanarak, bunlara karşı gibi gösterdikleri bir kısım Sünnî Müslümanları mücadele hedefi olarak seçtiler, SünnîliÄŸi «Ä°slam›Ä±n Arap yorumu», AlevîliÄŸi ise “Ä°slâm’ın Türk yorumu» olarak ayırmaya, insanımızı parçalayıp birbirine düÅŸürmeye teÅŸebbüs ettiler. Her iki zümre arasında eksik olmayan cahil, heyecanlı, mutaassıp tipleri tahrik ederek çatışmalara sebep oldular.
Biz Alevî’si, Sünnî’si, Türk’ü, Kürd’ü, Çerkez’i, Laz’ı... ile bu ülkenin Müslüman milletiyiz, asırlardır kardeÅŸlik ÅŸuuru içinde yaÅŸadık ve hem nimeti, hem külfeti paylaÅŸtık. Birlik ve beraberliÄŸe, dayanışmaya ve paylaÅŸmaya en muhtaç bulunduÄŸumuz bu günlerde oyuna gelip parçalanacak mıyız, birbirimize düÅŸüp düÅŸmanı güldürecek miyiz?
NEYÄ° PAYLAÅžAMIYORUZ?
Niçin azami müÅŸtereÄŸimizi (yüzlerce ortak deÄŸerlerimizi) göz ardı ediyor da aslında dinin özü ile alakası bulunmayan farklı noktalarımızı kaşıyor, büyütüyor ve -tarihin küflü sayfalarında bırakacak yerde- yeniden tartışma gündemine çekiyoruz?
Türkiye’de yaÅŸayan her vatandaÅŸ Sünnî veya Alevî olsa ülkemizin dertleri, meseleleri çareye ve çözüme kavuÅŸacak mı?
Ben çocukluk ve ilk gençliÄŸimi aynı dinin mensupları, bir bütünün ayrılmaz parçaları olarak birlikte yaÅŸadığım Alevî kardeÅŸlerimle paylaÅŸtığımız duyguların hasretini çekiyorum. Köprünün altından akan sular bu duyguları alıp götüremez. Yeter ki, liderler, âlimler, ârifler, aydınlar, eÄŸitimciler akıllarını baÅŸlarına dersin, küçük hesaplar peÅŸinde büyük deÄŸerleri heba etme gafletinden vazgeçsin ve oyuna gelmesinler!
Henüz yorum yapılmamış.