Sosyal Medya

Bedeniyle kavga eden kuÅŸak yetiÅŸiyor

Kişinin kendi dış görünüşünü beğenmemesi ve takıntı haline getirmesi durumu olarak açıklanan Dismorfobi, kitlesel iletişim araçlarının etkisiyle birlikte bir dijital çağ hastalığına dönüştü.



Ä°lk dönemlerde hiçbir kaygı taşımadan paylaşılan fotoÄŸraflar yerini daha fazla beÄŸeni için küratörlü bir forma bıraktı.

Hayatımıza yaklaşık 15 sene önce giren sosyal medya platformları insanların anılarını paylaÅŸmaları, tutkularını bulmaları, ilham almaları ve harekete geçmeleri için kullanıldı. Ä°nsanlık tarihi açısından çok küçük bir zaman diliminde hayatımızda bulunan bu platformlar belki de tarihin en yıkıcı deÄŸiÅŸim ve dönüÅŸümünü saÄŸladı. Bundan önceki hiçbir iletiÅŸim aracı bu kadar kısa sürede bu denli büyük bir etki yaratmadı ve bu kadar büyük bir kitleye ulaşıp yayılmadı.

Bu platformlar baÅŸlangıçta bir ifade aracı olarak piyasaya sürüldü; resim göndermek, düÅŸünceleri paylaÅŸmak ve baÅŸkalarıyla iletiÅŸim kurmak için kullanıldı. Ancak sosyal medya artık harici bir varlık deÄŸil; kendimizin bir uzantısı haline geldi.

Sekiz milyarlık dünya nüfusunun internete ulaÅŸabilen 4,6 milyarının 4,2 milyarı sosyal medya kullanıyor. 84 milyonluk Türkiye nüfusunun ise internete ulaÅŸan 66 milyonunun 60 milyonu sosyal medya kullanıcısı. Türkiye’de bir kullanıcının internette geçirdiÄŸi ortalama süre 8 saat, sosyal medyada ise 3 saat.

Bu denli yoÄŸun kullanılan bu dijital platformlar elbette insan hayatındaki birçok ÅŸeyi de deÄŸiÅŸtirdi. Ä°nsanların olabildiÄŸince paylaşım yapmalarını saÄŸlamak için zekice tasarlanan bu platformların deÄŸiÅŸtirdiÄŸi en önemli kavramların başında ise estetik kavramlarımız geliyor.

SÄ°BER Ä°MAJ SINIR TANIMIYOR

Ä°lk dönemlerde hiçbir kaygı olmadan paylaşılan fotoÄŸraflar yerini insanların toplumsal öz-imaj standartlarını karşılamak, baÅŸkalarından onay almak ve en önemlisi çok daha fazla beÄŸeni almak için yapılan, fazlasıyla küratörlü bir forma bıraktı. Bu formun ortaya çıkardığı siber imajla, gerçek hayattaki imaj arasındaki fark da her geçen gün biraz daha açılmaya baÅŸladı. Bu yüzdendir ki sadece sosyal medyadan tanıştığımız insanları gerçek hayatta gördüÄŸümüzde tanıyamıyoruz.

Instagram baÅŸta olmak üzere bir sosyal medya platformunda fotoÄŸraf paylaÅŸmadan önce onlarca fotoÄŸraf çekip, fotoÄŸraf düzenleme uygulamalarını ve filtreleri çılgınlar gibi kullanmamızın sebebi yarattığımız bu siber imajı hep daha iyi hale getirmek. Sosyal medyada çok daha güzel ya da yakışıklı görünmek için kullanılan yöntemler sadece bunlarla da sınırlı deÄŸil. Amerika›da yapılan bir araÅŸtırmaya göre, 2019 yılında estetik ameliyat yapan doktorların yüzde 72’si, hastaların bu ameliyatları yapmasının sebebi olarak “selfie”lerde daha güzel çıkmak istemelerini gösteriyor. 2018 yılına göre ise bu oran yüzde 15 artmış ve her sene artmaya devam ediyor. Bu durumla karşı karşıya kalmamızın en büyük nedenlerinin başında ise sosyal medya ünlüsü olarak bilinen “Influencar”lara benzeme içgüdüsü geliyor. Sosyal medya öncesi insanlar ÅŸarkıcı ya da televizyon yıldızlarına benzemek istiyor ve onlar gibi olmak için çaba sarfediyorken bugün ise yüksek takipçili “Influencer”lara benzeme yarışındalar. Fakat geçmiÅŸle bugün arasında kocaman bir fark var. GeçmiÅŸte sadece çok küçük bir kitleye ulaÅŸabiliyorduk ve estetik kaygılarımızı bu küçük zümre belirliyordu. Bugün ise durum çok farklı. Hemen hemen ücretsiz olan sosyal medya platformları sayesinde herkes çok kısa sürede çok büyük kitlelere ulaÅŸabiliyor dolayısıyla estetik kaygıları bu kocaman kitle etkileyebiliyor.

BEDENİYLE KAVGALI BİR KUŞAK YETİŞİYOR

Dünya genelinde milyonlarca insanı estetik operasyon geçirmeye iten ‘Bende bir eksiklik var.’ ya da ‘Sosyal medyaki ÅŸu ünlü gibi olmalıyım.’ kaygısının yarattığı problemli durumlar da var elbette. Adına “Sosyal Medya Dismorfobisi” diyeceÄŸimiz bu kavram kabul etsek de etmesek de birçoÄŸumuzun yaÅŸadığı ve hatta kendimize bile itiraf edemediÄŸimiz bir durum. Hadi dürüst olalım. Hangimiz bir fotoÄŸraf paylaÅŸmak için birçok alternatif çekim yapmıyor ya da galerimizinden özenli bir seçim yapmak için dakikalarca uÄŸraÅŸmıyoruz?

KiÅŸinin kendi dış görünüÅŸünü beÄŸenmemesi ve takıntı haline getirmesi durumu olarak açıklayacağımız Dismorfobi, kitlesel iletiÅŸim araçlarının etkisi ile birlikte bir dijital çaÄŸ hastalığına dönüÅŸtü. Bu hastalığın ortaya çıkardığı sonuçlar özellikle Z kuÅŸağı açısından hiç de iç açıcı deÄŸil. Instagram’ın kamu politikası baÅŸkanı Karina Newton yaptığı açıklamada, Instagram’ın her üç genç kızdan birinin beden imajına iliÅŸkin yaÅŸadığı sorunları daha da güçlendirdiÄŸini ve bu durumun depresyona ve kaygı bozukluÄŸuna kesinlike katkı saÄŸladığını ifade ediyor. Wall Street Journal’a göre ise Amerikalı kullanıcıların yüzde 6’sı ve Ä°ngiliz kullanıcıların yüzde 13’ünün intihar etme arzusunun Instagram’dan kaynaklandığına inanıyor.

Amerika’da yapılan bir diÄŸer araÅŸtırmada ‘Vücudunuz hakkında nasıl hissettiÄŸinizi etkileyen en önemli faktör hangisidir?’ sorusuna hem kadınlar hem de erkekler yüksek oranda sosyal medya cevabını veriyor. (https://fherehab.com/news/bodypositive/)

Peki bu problemli durumla nasıl baÅŸ edebiliriz? Adına dijital çaÄŸ dediÄŸimiz bu çaÄŸda insanlar genellikle medya aracılığıyla ütopik bir dünya görüÅŸüne maruz kalıyor. Öncelikle bunun farkına varmamız ve davranışlarımızı buna göre planlamamız gerekiyor. Hayatın sosyal medyadan ibaret olmadığını, oradaki paylaşımların göründüÄŸü kadar ışıltılı olmayabileceÄŸini, eksiÄŸi ve fazlasıyla her insanın benzersiz olduÄŸunu bilmeliyiz. En önemlisi de kendimizi yargılayıcı olmayan insanlarla kuÅŸatmalıyız. Böyle insanlarla ne kadar çok zaman geçirirsek, kendimizi o kadar iyi hisseder ve kusurlarımızla o kadar az meÅŸgul oluruz…

Müellif: OÄŸuzhan Saruhan / Kaynak: DüÅŸünce GünlüÄŸü
 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.