Sosyal Medya

İsmail Kılıçarslan: Maarif davamızın zırt dediği yer

Bu yazıyı kesip saklayın. Böyle devam edersek on yıl sonra berberliğin kazancını daha iyi bulduğu için saç tıraş eden sosyologlar, tesisatçılığı daha kazançlı bulduğu için kombi takan edebiyat öğretmenleri göreceğiz.



Türkiye’deki her bir gencimizin üniversite okumasını saÄŸladığımızda iyi bir ÅŸey yapmış olur muyuz?

Bu burada bir dursun.

Türkiye, bidayetinden beri adına “maarif davamız” diyebileceÄŸimiz bir meseleyi çözüme kavuÅŸturamamış, dahası çözüme kavuÅŸturmak istedikçe bu davayı daha da karmaşık hale getirmiÅŸ bir ülkedir. Sonu gelmez, arkası kesilmez eÄŸitim politikaları deÄŸiÅŸiklikleri neticesinde hemen hiçbir nesil okullardan aynı yöntemleri kullanarak mezun olmamış, aynı sınavlara girmemiÅŸ, aynı temel bilgilerle bile donanmamıştır.

AK Parti hükümetlerinin “kalkınmacı” yaklaşımının “okullaÅŸma baÅŸarısı”nı tartışmaya yer yoktur. Hem okul sayısı, hem derslik sayısı, hem de okul ve dersliklerin fiziki geliÅŸimi her türlü takdirin üzerindedir. Cumhuriyet tarihi boyunca yakalanamayan fiziki kalite son yirmi yılda yakalanmıştır. Bunu “derslik başına düÅŸen öÄŸrenci sayısı istatistikleri”ne bakarak bile fark edebiliriz.

“AK Parti’nin geliÅŸtirdiÄŸi eÄŸitim politikaları” bahsi ise bir baÅŸka bahistir. Milli Kültür Åžurası’nda CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ın ifadesini ödünç alarak söyleyecek olursam “kültür ve eÄŸitim, baÅŸaramadığımız iki alandır.”

Kitabın ortasından konuÅŸmak gerekirse 12 yıl zorunlu eÄŸitim düzenlemesi de, “81 ile 81 üniversite” projesi de eÄŸitimde istenen baÅŸarıyı saÄŸlayan, saÄŸlayabilen iÅŸler olmamıştır, olacaÄŸa da benzememektedirler.

Ben bugün ÅŸu “81 ile 81 üniversite” bahsine deÄŸineyim. 12 yıl zorunlu eÄŸitim iÅŸini baÅŸka yazıda konuÅŸuruz.

Birincisi ÅŸudur. Açıkça görülüyor ki bu kadar üniversite mezunu gence ihtiyacımız yoktur. Belli ki ilgililer tarafından doÄŸru planlama yapılmaksızın açılan fakülte ve bölümler, finalde “mezun olduÄŸu alanda çalışamayan gençler” isimli devasa bir topluluk oluÅŸturmuÅŸtur. Bu topluluk “ne pahasına olursa olsun kapağı devlete atalım” isimli zorlu bir oyunun aktörleri olmaktan öteye gidememektedir.

Ä°kincisi ÅŸudur. Açıkça görülüyor ki Anadolu ÅŸehirlerindeki nevzuhur üniversitelerin kahir ekseriyetinin eÄŸitim kalitesi yerlerdedir. Bazı bölümlerin tek hocası vardır ve bütün derslere tek hoca girmektedir hala. Bazı bölümlerden herhangi bir “doçentin” dahi dersine girmeden mezun olan gençler vardır. Bu da Anadolu’daki nevzuhur üniversitelerden mezun olan çocukların niteliklerini ciddi ÅŸekilde düÅŸürmektedir.

Denilebilir ki “su akar yatağını bulur. Bu üniversitelerde kalite zamanla artar, mezun gençlerin istihdam planlaması doÄŸru düzgün yapılmaya baÅŸlanır.”

DoÄŸrusunu söylemek gerekirse bu iki mesele hızla halledilse bile bunca üniversite açmanın getirdiÄŸi o devasa sorun taÅŸ gibi ortada durmaktadır. O sorunun tam adı “nitelikli ara eleman, tekniker, usta bulamama” sorunudur ve Edirne’den Erzurum’a, KahramanmaraÅŸ’tan Antalya’ya hangi ÅŸehre gidip hangi masanın etrafında otursam iÅŸin dönüp dolaşıp geldiÄŸi yer burasıdır.

Sorum ÅŸu oluyor genellikle: “Åžehrinizde iÅŸsizlik var mı abiler?” Cevap deÄŸiÅŸmiyor: “Elbette var.”

Sonra mesela ÅŸunu soruyorum: “Pekala nitelikli genç tesisatçılar, iyi ve genç elektrik ustaları, gencecik ve iÅŸinde uzman mobilyacılar var mı ÅŸehrinizde?”

Ä°ÅŸte cevabın çetrefil hale geldiÄŸi yer burasıdır. Çünkü bu sorunun cevabı “yok” olmaktadır her seferinde. Daha dün Siirt’te bir abimiz yerel bir gazetenin “eleman aranıyor” sayfasını açıp ilanları gösterdi. 3 bin liradan 7-8 bin liraya kadar maaÅŸla kaynakçılar, tesisatçılar, mobilya boyacıları vd. aranıyor. Dedi ki “abi Siirt’te ne kadar yerel gazete varsa hepsi böyle ilanlarla dolu. Çalışacak adam bulamıyoruz.”

Ä°ÅŸte Ä°stanbul’da ofisimin karşısındaki berber dostum Murat, tam iki ay aradı bir berber kalfasını. Emin olun Ä°stanbul’da bir berber, iÅŸinde biraz iyiyse herhangi bir “yeni mezun üniversiteli”nin kazandığının 2, belki de 3 mislini kazanır. Ama yok. Berber yetiÅŸmediÄŸi gibi elektrikçi de yetiÅŸmiyor, eczası kalfası da yetiÅŸmiyor, terzi de yetiÅŸmiyor.

Türkiye’deki genç iÅŸsizliÄŸin kahir ekseriyeti “devlette ya da özel sektörde masa başı çalışmak isteyen” insanların iÅŸsizliÄŸidir. Bunun adını tam böylece koymak gerekir.

Türkiye’ye o kadar iletiÅŸimci lazım deÄŸil. O kadar mimar lazım deÄŸil. O kadar avukata ihtiyacımız yok. Zanaatına hakim ustalara, iyi ara elemanlara ihtiyacımız var.

Åžu an Türkiye’de Suriyeli ve Afgan göçmenler olmasa inÅŸaat, konfeksiyon, deri, gıda, hayvancılık gibi sektörlerde çalışacak adam bulamayacağız. Tanıdığım en iyi mobilya ustalarından biri olan abimin dükkanında çalıştırdığı 10 elemanının 8’i Suriyeli mesela.

Dolayısıyla ya Türkiye’deki baÅŸ döndürücü üniversiteleÅŸme iÅŸinde, ya istihdam politikalarında ya da “evladım mutlaka üniversite bitirmeli” fikrine saplanıp kalmış ebeveynlerde ciddi sorunlar var. Aslında doÄŸru cevap “hepsi sorunlu” olacak.

Bu yazıyı kesip saklayın. Böyle devam edersek on yıl sonra berberliÄŸin kazancını daha iyi bulduÄŸu için saç tıraÅŸ eden sosyologlar, tesisatçılığı daha kazançlı bulduÄŸu için kombi takan edebiyat öÄŸretmenleri göreceÄŸiz.

Türkiye’nin önemli “dip dalga” sorunlarından birinin bu olduÄŸuna ve gelecekte de bu olacağına hiç ÅŸüphem yok.

Kaynak: YeniÅŸafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.