Taha Kılınç: Ortadoğu ve krizler silsilesi
Suudilerin kızgınlık ve panikle attığı beceriksiz adımlar, İran’ın sahadaki gücünün pekişmesinden başka bir netice doğurmuyor. Riyad’daki karar alıcıların bu mühim noktayı göremiyor oluşu, Ortadoğu’nun tamamını bundan sonraki on yıllar boyunca etkisi altına alacak önemli handikaplar ve kırılmalar meydana getiriyor.
Suudi Arabistan DışiÅŸleri Bakanı Faysal bin Ferhan, geçtiÄŸimiz hafta Körfez ülkelerinin Lübnan’ın baÅŸkenti Beyrut’tan büyükelçilerini çekmeleriyle baÅŸlayan sürecin bir “kriz” olmadığını açıkladı. Amerikan CNBC televizyonuna konuÅŸan Bakan Faysal, “Sadece Beyrut’taki mevcut yönetimle ÅŸu anda yakın iliÅŸkide bulunmanın semereli veya yararlı olmadığına kanaat getirdik” dedi.
Suudi Bakan “kriz yok” dese de, Lübnan’la Suudi Arabistan ve onunla birlikte hareket eden ülkeler arasında ciddi bir diplomatik ve hatta ideolojik krizin yaÅŸandığını herkes biliyor. Söz konusu kriz, Lübnan Enformasyon Bakanı George Kurdahi’nin, geçtiÄŸimiz aÄŸustos ayında yaptığı bir açıklamanın televizyon ekranlarına -Katar merkezli El Cezire- sürülmesiyle patlak vermiÅŸti. Suudi Arabistan ve ortaklarının Yemen’de sürdürdüÄŸü savaşı “fuzuli” olarak niteleyen Kurdahi, Ä°ran destekli Hûsîlerin “yabancı bir devletin düÅŸmanlığına karşı kendilerini savunduÄŸunu” söylüyordu.
Eski bir televizyon sunucusuyken, milyarder iÅŸadamı Necîb Mîkâtî’nin eylül ayında kurduÄŸu yeni Lübnan hükümetine katılan George Kurdahi, Suudilerin öfkeden küplere binmesine yol açan açıklamayı yaptığında henüz bakan deÄŸildi. Ancak buna raÄŸmen, diplomatik krizin göbeÄŸine yerleÅŸmekten kurtulamadı.
Lübnan’ın her yönden yardıma ve desteÄŸe ihtiyaç duyduÄŸu bir dönemde zengin Arap ülkelerinin Beyrut’tan büyükelçilerini çekmesi, görünüÅŸte, OrtadoÄŸu’nun bu küçücük ülkesi üzerindeki Ä°ran ve Hizbullah tasallutunu protestoya yönelik bir tavır. Ancak Lübnan’da devletin kılcal damarlarına kadar çoktan nüfuz etmiÅŸ bulunan Hizbullah’ın tesirini diplomatik gösterilerle kırmaya çalışmak, çocukça bir hayalden fazlası deÄŸil. MeÅŸhur atasözünde olduÄŸu gibi, “tavÅŸan daÄŸa küsmüÅŸ, dağın haberi olmamış.”
Her alanda uçlara savrulan Suudi Arabistan’ın mevcut yönetiminin 2015’te baÅŸlattığı Yemen müdahalesi, altıncı yılını çoktan doldurdu. Bu süreçte, Ä°ran’ın silah, mühimmat ve gıda yardımı yaptığı, ayrıca ideolojik yönden de beslediÄŸi Hûsîlere geri adım attırılamazken, Ä°ran’ın geleneksel bir Sünnî Arap baÅŸkentinde daha kök salmasına zemin hazırlandı. Böylece Beyrut, Åžam ve BaÄŸdat’tan sonra, Sanaa’da da ipler Tahran’ın eline geçti.
Suudilerin kızgınlık ve panikle attığı beceriksiz adımlar, Ä°ran’ın sahadaki gücünün pekiÅŸmesinden baÅŸka bir netice doÄŸurmuyor. Riyad’daki karar alıcıların bu mühim noktayı göremiyor oluÅŸu, OrtadoÄŸu’nun tamamını bundan sonraki on yıllar boyunca etkisi altına alacak önemli handikaplar ve kırılmalar meydana getiriyor.
Faysal’dan Faysal’a…
Kabile sisteminin hâlâ yaÅŸadığı Arap toplumlarında erkek çocuklarına konulan “Faysal” isminin kelime manası, “doÄŸru ile eÄŸriyi birbirinden dikkatle ve maharetle ayıran”dır. OrtadoÄŸu yakın tarihine meraklı olanlar, baÅŸlıca iki Faysal’ı hatırlar. Bunlardan ilki, 1921’de Ä°ngilizler tarafından BaÄŸdat’ta tahta çıkarılan, 1933’teki ölümüne kadar da Londra’nın emrinden hiç çıkmayan, Åžerif Hüseyin’in oÄŸlu Faysal’dır. Ä°kinci Faysal ise, 1964’te müsrif aÄŸabeyi Suud’un kraliyet ailesi ve ulemâ meclisinin ortak kararıyla tahttan indirilmesinden sonra Suudi Arabistan kralı olan, ABD ve müttefiklerine karşı baÅŸlattığı petrol ambargosunun direkt bir neticesi olarak da 1975’te Riyad’daki sarayında yeÄŸeni tarafından vurularak öldürülen Faysal bin Abdülaziz’dir.
Dün -2 Kasım- Kral Faysal’ın Suudi tahtına oturmasının 57’nci yıldönümüydü. Riyad yönetiminin doÄŸru ile eÄŸriyi birbirinden dikkatle ve maharetle ayırmaya mecbur ve muhtaç olduÄŸu böyle bir dönemde, Kral Faysal’ın iktidar yıllarındaki Suudi Arabistan’ın çizgisini hatırlamamak ve kıyaslamalar yapmamak mümkün deÄŸildi doÄŸrusu.
Kral Faysal suikastı, “Suudi Arabistan bir daha haddini aÅŸmasın” diye ve petrol zengini bütün ülkelere “ibret için” gerçekleÅŸtirilmiÅŸti. Bugün ÅŸahit olduklarımıza bakınca, bu mesajın alındığı ve gereÄŸinin fazlasıyla yapıldığı görülüyor. Maalesef.
Kaynak: YeniÅŸafak
Henüz yorum yapılmamış.