Sosyal Medya

Mustafa Kutlu: Ä°stanbullu olmak

İstanbul; dili, kültürü, geleneksel unsurları, mimari dokusu, hayat tarzı ile belki bundan 70 yıl öncesine kadar hem yerli nüfusunu, hem de dışarıdan gelenleri massetmek, yoğurmak, ona kendi damgasını vurmak hususunda kendine yeten bir güç taşıyordu.



Bu mesele hakkında ne kadar çok konuÅŸma tartışma yapıldı. Bir ara BüyükÅŸehir Belediyesi “Kentim Ä°stanbul” diye bir proje yürüttü; sokaklara bazı ünlü kiÅŸilerin üzerinde “Ben Ä°stanbulluyum” yazan posterleri asıldı. Bu çerçevede yapılan faaliyetler cümlesinden olmak üzere geçtiÄŸimiz günlerde Kadıköy-Barış Manço Kültür Merkezi’nde bir “Kent Konferansı” düzenlendi.

Konferansa konuÅŸmacı olarak yazar Mario Levi ile sanatçı Neco katılmış. Gazetelerin yazdığına göre yirmi kiÅŸilik dinleyici topluluÄŸuna hitap eden Neco, ünlülerin “Ben Ä°stanbulluyum” yazılı resimlerinin bilboardlara asılmasının hata olduÄŸunu dile getirdikten sonra; “Çünkü onlar Ä°stanbullu deÄŸil… Sayın Sabancı Ä°stanbullu deÄŸil, asıl Ä°stanbullu benim” demiÅŸ.

SormuÅŸlar: “Sabancı neden Ä°stanbullu deÄŸil?” diye; “Çünkü ben de Adanalı deÄŸilim” cevabını vermiÅŸ. Ä°sterseniz önce ÅŸuradan baÅŸlayalım: Toplantıya yirmi kiÅŸi katılmış. Bu rakam çok manidar. Bana aynı çerçevede yapılan baÅŸka bir toplantıyı hatırlattı. Birkaç yıl önce, sanırım Lütfü Kırdar konferans salonlarında Ä°stanbul’un meselelerini tartışmak için pek çok ünlü ismin katıldığı bir toplantı yapılmıştı. Salon bomboÅŸtu. Ertesi gün aynı salonda “1. Ufo Kongresi” mi ne, öyle bir faaliyet gerçekleÅŸtirildi; salon hıncahınç dolmuÅŸtu.

Demek ki bu ÅŸehirde yaÅŸayanlar bu ÅŸehrin umumi meselelerine ilgi göstermiyorlar. BüyükÅŸehir Belediyesi de haklı bir kaygı duyarak, Ä°stanbul hakkında bir “kentlilik bilinci” uyandırmak için kolları sıvamış.

Netice pek parlak deÄŸil.

Neden? Bu konudaki düÅŸüncelerimi bu sütunda defalarca belirttim.

İlgililer sebepleri zaten biliyor, bir kez daha tekrarlayalım.

Ä°stanbul; dili, kültürü, geleneksel unsurları, mimari dokusu, hayat tarzı ile belki bundan 70 yıl öncesine kadar hem yerli nüfusunu, hem de dışarıdan gelenleri massetmek, yoÄŸurmak, ona kendi damgasını vurmak hususunda kendine yeten bir güç taşıyordu. Bu tarih boyunca imparatorluÄŸun her köÅŸesinden türlü vesileler ile göç alan Ä°stanbul için hep böyle olmuÅŸtu. Åžehrin kimlik edindirme gücü ile nüfusu arasında bir oran vardı ve bu makul bir orandı. Ne zaman ki göçler sele dönüÅŸtü, sel önüne çıkan bentleri yıktı, ÅŸehir bir iÅŸgal ve istila karşısında kaldı: bu yetmezmiÅŸ gibi gücünü teÅŸkil eden unsurları (baÅŸta mahalleler olmak üzere) bir bir kaybetti; o zaman teslim bayrağını çekti.

Onun artık yeni gelenleri Ä°stanbullu kılmak için nefesi yetmiyordu; aksine yeni gelenler ona kendi damgasını vurdu. Mesela Ä°stanbul’da hiç olmayan ve ÅŸehre hiç yakışmayan kavak nüfusu zamanla arttı. (Neyse ki son yıllarda bu iÅŸe yaramaz Kanada kavaklarını kestiler de, yerine çınar, kestane, çitlembik, erguvan, servi vb. gibi Ä°stanbul’un aÄŸaçlarından dikmeye baÅŸladılar). Ä°stanbul’da yaÅŸayan birinin Urfa aÄŸzı, Karadeniz ÅŸivesi veya Azeri lehçesi ile “Ben Ä°stanbulluyum” demesi komiktir. Åžehirlilik ÅŸuuru kolay kazanılmaz. Birkaç nesil geçmesi gerekir.

Ayrıca o ÅŸehrin o kiÅŸiye, aileye, öncelikle bir güvenlik alanı açması, onu mesut ve müreffeh kılması, dilini-müziÄŸini-kültürünü, âdâbı muaÅŸeretini öÄŸretmesi lazımdır.

Bu da saÄŸlıklı insan iliÅŸkileri ile olur. Ä°stanbul’a gelenler böylesi bir tablo ile karşılaÅŸmak bir yana; can derdine, geçim derdine düÅŸüp hemÅŸehrilerine, köy ve kasaba derneklerine, taÅŸrada kalan “memleket havası”nın nostaljisine tutunup var olmaya çabalıyorlar.

Bu varoluÅŸ elbette ki Ä°stanbullu kimliÄŸi ile vücut bulmuyor; herkes doÄŸup-büyüdüÄŸü yere bir biçimde baÄŸlanan aidiyet duygusunu -bu duygunun verdiÄŸi güveni- muhafazaya çabalıyor. Åžimdi geldik zurnanın zırt dediÄŸi yere. Meraklanmayın, mesele sadece Ä°stanbul’un meselesi deÄŸildir. Erzurum’un, Malatya’nın, Kayseri’nin, Tokat’ın da meselesidir. Onlar da kendi ÅŸehirlerinde ülkenin topyekun altüst oluÅŸundan kaynaklanan problemleri yaşıyor. Geçenlerde memleketim olan Erzincan’a gitmiÅŸtim. Sordum, öÄŸrendim. Åžehrin en eski sakinlerinin, yani köken olarak ÅŸehirli öz Erzincanlıların umum nüfusa oranı %3’e düÅŸmüÅŸ. Åžimdi böyle bir erozyon sonunda o beldede hangi ortak-kültürel kimlikten bahsedebiliriz? Åžehirlerimiz maziden gelen ve sakinlerine “oralı” olmanını ÅŸuurunu veren karakteristik özelliklerini bir bir kaybetti. Åžimdi hepsi tek örnek olma yolunda yarışıyor. Hipermarketler, yüksek binalar, uyduruk parklar ve yapmacık havuzlar, bulvarlar, marka satan dükkânlar, benzin istasyonları, tüp bayileri falan filan. 

(Bu yazı 31.03.2004 tarihinde bu sütunda yayımlandı. Önemine binaen yeniden yayımlıyorum)

Kaynak: YeniÅŸafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.