Güncel
Cumhuriyet’in kadınları
Ayşe Böhürler / Yeni Şafak
Tarihi bir süreklilik olarak görmek gerekiyor. Cumhuriyet’i ortaya çıkaran koÅŸulları deÄŸerlendirirken, dönemin ve çağın ruhunu anlamaya çalışırken tarih kitapları kadar anı kitaplarını da okumak gerektiÄŸine inanıyorum. Hayatın içine, evlerde ne yaÅŸandığına, ne konuÅŸulduÄŸuna bakmak dönemi anlamaya, en azından gözümüzün önüne getirmeye katkı saÄŸlıyor.
Buralardan baktığımızda özellikle kadınların hayatı bize çok ÅŸey söylüyor. Fedakâr, cefakâr, cesur ve sorumluluk sahibi kadınlar… Bir taraftan Batı’daki hemcinslerinden, geliÅŸmelerden etkileniyor, kendi haklarına dair mücadele veriyorlar. DiÄŸer taraftan da çöken bir imparatorluÄŸun altında ailelerini, toplumu sırtlanıyor ellerinden geleni yapmaya çalışıyorlar. Fonda; Tanzimat’tan baÅŸlayarak BatılılaÅŸma, sanayileÅŸme, pozitivist akımlar, eÄŸitimin geliÅŸmesi, imparatorluÄŸun mücadelesi, savaÅŸlar var. Balkan bozgunu, Kırım Harbi, Kafkaslar derken milyonlarca Müslüman Türk evsiz barksız kalıyor, önce payitaht Ä°stanbul’a ardından da Anadolu’ya göç ediyor, yerleÅŸtiriliyor.
Namık Kemal nutuklar atıp kitaplar yazarken eÅŸi Nesime Hanım bayram için cephedeki askerlere gönderilmek üzere çorap örüyor. Ahmet Cevdet PaÅŸa’nın kızı Fatma Aliye Hanım bir taraftan Fransızcadan roman çeviriyor diÄŸer taraftan gazete çıkarıyor, bir yandan da cephedeki askerler için dikiÅŸ atölyesi kuruyor. Cepheye gidenleri saymıyorum bile. Büyük bir sorumluluk bilinci ve ayakta kalma çabası. Bunu yaparken de elinden gelen her ÅŸeyi yapmak; gerekirse sokaklarda çöpçülük yapmak, gerekirse hemÅŸirelik, gerekirse fabrikada iÅŸçilik… Bu dönemin kadınları Cumhuriyet’e insan yetiÅŸtiren kadınlar…
Cumhuriyet’in ilk dönemlerini anlatan Ülker Fırtınası, Kadıköyü’nün Romanı ve CiÄŸerdelen romanlarının yazarı Safiye Erol bir Cumhuriyet kadını. Cumhuriyet kurulmadan lise eÄŸitimi için Almanya’ya gitmiÅŸ, Almanya ve Ä°sviçre’de eÄŸitim görmüÅŸ. Almanya’dayken sınıf arkadaşı bir Hint mücahidine aşık olmuÅŸ, ancak vatan sevgisi nedeniyle onunla gitmeyip vatanını tercih etmiÅŸ bir yazar. Bu kırık aÅŸk hikâyesini romanlarında yaÅŸatmış.
Mehmet Nuri Yardım’ın onun hayatını anlattığı Safiye Erol kitabında naklettiÄŸi bir çocukluk hatırasını dönemin kadınlarını anlamak ve anlatmak için alıntılamak istiyorum: “Balkan Harbi’nin korkunç yılları… Yaşım küçük olduÄŸu için hatırladıklarımı büyüklerimden dinlediklerimle birleÅŸtiriyorum. O zaman Beyazıt’ta Mithat PaÅŸa’nın ailesinden bir zatın evinde oturuyoruz. Balkan bozgunu olunca KeÅŸan’daki tüm akrabalarımız Gelibolu’ya göç etmiÅŸler. Babam o zaman anneme demiÅŸ ki ‘Bütün soyu sopu Ä°stanbul’a davet edeceÄŸim, yanımıza ne dersin? Evin düzenini feda eder misin? Annem ‘Feda olsun’ demiÅŸ. Babam devam etmiÅŸ ‘Ama rahat, huzur, perde, halı, mobilya, feÅŸmekan arama’. Annem ‘Feda olsun’ demiÅŸ. Sonra gidip ev sahibimize sormuÅŸ. Belki kırk elli muhaciri evimize almak istiyorum. Buna muvafakatınız var mı?’ Ev sahibimiz ‘Feda olsun’ demiÅŸ. Babam devam etmiÅŸ ‘Ama kapı, duvar, boya bacada hayır kalmaz.’ Ev sahibimiz ‘Feda olsun dedik ya beyim, feda olsun’ demiÅŸ…”
Safiye Erol, Balkanlar’dan gelen kırk-elli muhacirin yaÅŸadığı bir evde büyür. “14-18 arası farklı yaÅŸlarda çocuk vardı” evde diye anlatıyor. Afacanlıkta yarışan bu çocukları merdivenlerde koÅŸuÅŸtururken durduran tek ÅŸey evin ekabirine ayrılmış olan, ekabirin üst kattan açılan kapısı olurmuÅŸ.” En koyu afacanlık çağının coÅŸkunluÄŸuna raÄŸmen aile içinde hüküm süren bir nevi hiyerarÅŸi, sıkı bir mertebeler silsilesi sıra ve saygı kanunu hüküm sürüyordu. Üçüncü kata pek adım atmazdık. Orada babam, amcalarım ve akrabadan büyükler vükela meclisi gibi tekellüf ve merasimle otururlardı. Çiftlik, çubuk mal, mülk her ÅŸeyi bırakıp üzerlerindeki yıpranmış elbiselerle göçmüÅŸlerdi. Yine de hal ve tavırlarına bakınca derdiniz ki hepsi birer ‘uç beyi.’ Bu tutumdan öÄŸrenilecek çok ÅŸey olduÄŸunu daha o zaman sezmiÅŸtim. Sanki ecdadım topla, tüfekle yıkılmayacak bir ÅŸeye sahip olduklarını bana o zaman duyurmuÅŸlardı…”
Evini elli muhacire açan Safiye Erol’un annesi KeÅŸanlı Ä°kbal Hanımı, Samiha Ayverdi Abide Åžahsiyetler kitabında anlatır. O’na göre Ä°kbal Hanım bir BektaÅŸi derviÅŸi idi. Arifti, aşıktı, zarif ve nazikti. Hamil olduÄŸu aÅŸk ve irfanı kızına nakletmeyi bir analık borcu saymıştı. Kızı gibi yıllar yılı mürekkep yalamış birisi deÄŸildi. Ama asırların birikintisi olan ÅŸifahi bilgisiyle, muhabbetiyle hem Allah karşısında hem de insanlık karşısında hesap verme alışkanlığı ile arınmış birisiydi… Ayverdi “Bir hikaye yazsam onu mevzu seçerdim; bir efsane donatsam onu alır iÅŸlerdim. Zira o ÅŸiir de olur, masal da olur kıssa da…” der.
Cumhuriyet’i kuran ekibin arkasındaki ruha bir hatıradan bir not düÅŸmek istedim. Gelecek nesillerin bilgi daÄŸarcığında, Cumhuriyet’in kuruluÅŸ hikâyesindeki kadınların da yer bulması dileÄŸiyle. Cumhuriyetimizin kadın erkek tüm kurucularına ÅŸükranla…
Henüz yorum yapılmamış.