Gökhan Özcan / Gidenler
Gökhan Özcan / Yeni Şafak
Bu dünyadan gidenlerin hatırası, hayatın teninde açılmış bir yara gibi kısa bir süre kanıyor, sonra kuruyor ve daha sonra hiç orada deÄŸilmiÅŸ gibi kapanıp gidiyor. Ä°zler belirsizleÅŸiyor, sözler silikleÅŸiyor, birlikte yaÅŸananlar gün geçtikçe canlılığını yitiriyor. Gidenin hatırasını onunla birlikte yaÅŸamışlar bir süre saklıyor, sonra geriye bir isim, birkaç kırık dökük fotoÄŸraf kalıyor hafızalarda. Bazılarını daha çok insan tanıyor, ÅŸöhretleri onların isimlerinin, cisimlerinin diÄŸer gidenlerden biraz daha uzun hatırlanmasını saÄŸlıyor. Hatırlanıyorlar ama geçen zaman algısı içinde olduÄŸundan bir baÅŸka ÅŸeye dönüÅŸerek. Onları herkes kendi kafasında kesip biçtiÄŸi bir kalıba döküyor, kendi tasavvuruna göre yoÄŸuruyor, geriye kalanların biçimsiz gövdesinden tamamen keyfekeder yeni bir karakter yontuyor. Bu da unutulmanın, sessizce hafızalardan kaybolup gitmenin bir baÅŸka yolu... Ä°smini yaÅŸatmak isteyenler, hatırasını mermer bir kaide üstüne taÅŸtan eskimez bir heykel gibi oturtmak isteyenler için kulaklarını tıkadıkları kötü haber bu: Ä°nsan fani! Öyle ya da böyle unutuluyor, hatırlansa da hiç yaÅŸamadığı bir hayatla, bir kurmaca kiÅŸilikle hatırlanıyor. FaniliÄŸi içine sindirmeyenin insanlığını ayakta tutması zor... Birçokları, tırnaklarını dünyanın tenine geçirmek için yaptıklarıyla kendini gülünç duruma düÅŸürüyor. Gelip geçmek için geldik bu dünyaya, gerçek bu, kazık kakmaya çalışmak insanı kendi gerçekliÄŸindenr koparmak dışında bir ÅŸeyi deÄŸiÅŸtirmiyor.
Vladimir Nabokov’un, ‘Göz’ isimli kitabından insanın geçiciliÄŸine dair sarsıcı ifadeler: “Gün gelecek beni hatırlayan son insan da ölecek. Tersine geliÅŸen bir cenin gibi imgem de sadece yaÅŸamış olduÄŸum gerçeÄŸi dolayısıyla iÅŸlediÄŸim suçun son tanığının içinde büzüÅŸüp ölecek.”
Ä°nsanın gelip geçiciliÄŸi, hayatı sonsuz doÄŸurganlığı açısından gerekli, hatta olmazsa olmaz bir ÅŸey... Yoksa her ÅŸey donuklaşır, hayatın ihtimalleri kısırlaşırdı. Ä°nsanın görüp yaÅŸadıkları sebebiyle hayatının artalarından itibaren nasıl katılaÅŸtığı ortada. Bunu aÅŸacak olgunluÄŸa çok az insan eriÅŸebiliyor, onlar da bu geçiciliÄŸi içine sindirebilenler arasından çıkıyor. Çünkü geçiciliÄŸi bir ÅŸekilde içine sindirebilen, bu idrak ve irfanla yaÅŸayan insan için, hayatı dünya ile sınırlayan duvarlar ortadan kalkıyor, fanilikten sonsuzluÄŸa doÄŸru kapılar açılıyor. Bu gerçeÄŸi içine sindiremeyenler, çamura saplanmış bir arabanın tekerlekleri gaza ne kadar basarsanız basın sadece patinaj yapıyor ve büyük bir gürültüyle çaresizlik çukurunu derinleÅŸtiriyorsa, tıpkı öyle boÅŸa çırpınıp duruyor.
“GeldiÄŸin yer gitmiÅŸtir, gideceÄŸini sandığın yer asla orada deÄŸildir ve bulunduÄŸun yer, ondan uzaklaÅŸmadıkça hiçbir iÅŸe yaramaz. Senin olman gereken yer nerede? Yer yok. Senin dışında hiçbir ÅŸey sana yer veremez. Sahip olduÄŸun tek yer ÅŸu anda kendinde” diyor Flannery O’Connor, ‘Bilge Kan’ isimli kitabında.
Ä°yilik kaynağı bakımından sonsuzdur, eskimez, kaybolmaz, ölmez. Ä°yi insanlık, insanın cismi ölse bile ismini silinmez mürekkeple iyiler defterine yazdırır. Ä°nsan unutulur ve fakat iyiliÄŸi o defterde, unutması da, yanılması da olmayan ilahi hafızada ilanihaye mahfuz olur.
Hafızasını maksadıyla dolduran, baÅŸka her ÅŸeyi yele rüzgara savuran insanlar da var.
“Her unuttuÄŸumuzla kendi unutuluÅŸumuza biraz daha yaklaşıyoruz” dedi geçerken beyaz saçlı adam, taşında “Hüvelbakî” yazan sessiz mezarın yanından.
Henüz yorum yapılmamış.