Yeni bir anayasaya gerçekten ihtiyaç var mı?
Prof. Dr. Bengül Güngörmez / Bursa Uludağ Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü
Muhalefet partilerinden beklenen geriye deÄŸil, ileriye gidiÅŸtir, ileriye doÄŸru hamlelerdir. Bu hamlelerden birisi de denge ve denetimi saÄŸlanmış bir baÅŸkanlık sisteminin oluÅŸturulmasıdır. GeçmiÅŸte acı tecrübelerle öÄŸrendiÄŸimiz üzere koalisyonlar hiçbir ÅŸekilde yürümezken yeni anayasa süreciyle baÅŸkanlık sistemi çok daha etkin ve sorunsuz çalışabilir. Demagoji demokrasilerin en önemli niteliklerinden birisi. Anayasa ve baÅŸkanlık sistemi üzerine de bolca demagoji yapılıyor. Yeni kurulmuÅŸ bir sistemin tıkandığı yerler varsa eskiye dönmek yerine yeninin üzerinde çalışılabilir ve daha iyi hale getirilebilir. Anayasa eÄŸer toplumsal bir sözleÅŸmeyse anayasanın yapılma sürecine mümkün olduÄŸunca çok sivil ve siyasi aktörün katılımı ÅŸarttır. GeniÅŸ tabanlı toplumsal katılımı içeren müzakereci bir süreç olmalıdır yeni anayasanın yapım süreci. Kapalı kapılar ardında sivil bir anayasa, toplum sözleÅŸmesi yapılamaz. Halk siyasi temsilcileri ve sivil toplum örgütleriyle bu süreçte yer almalı, anayasa ile ilgili taleplerini dile getirerek süreci etkilemelidir.
Ä°kinci Dünya Savaşı'nın hemen ertesinde hazırlanan Federal Alman anayasasının ilk maddesi ÅŸu veciz sözle baÅŸlar: "insan onuru dokunulmazdır (die Würde des Menschen is unantastbar)" ve ÅŸöyle devam eder: "ona saygılı davranmak ve onu korumak bütün devlet iktidarının görevidir." Anayasalar ait oldukları toplumun Geist'ını ruhunu temsil ediyorlarsa eÄŸer bu söz oldukça anlamlıdır. Çünkü söz konusu cümleyle Yahudilerin onuruna dokunan, onları imha eden bir geçmiÅŸe atıfla insan onurundan bahsediliyor olabilir. Nitekim bahsediliyor. Aynı zamanda bu anayasanın Almanlara, Alman halkının isteÄŸi ve inisiyatifi doÄŸrultusunda deÄŸil de Amerikalılar ya da daha doÄŸru bir deyiÅŸle galip gelen müttefiklerin baskısıyla ve biraz da zorlamayla yaptırıldığı düÅŸünüldüÄŸünde aynı onura dokunma halinin Yahudilerin onuruna dokunan Almanlar için de geçerli olduÄŸu söylenebilir. Bir zamanlar dünyaya meydan okuyan Almanya maÄŸlup olarak galiplerin anayasasını benimsemiÅŸ ve böylece onuru zedelenmiÅŸtir. Hatta bu anayasayı yeni bir anayasayla deÄŸiÅŸtirme umuduyla Almanlar, "anayasa" kavramına karşılık gelen Almanca Verfassung kavramı yerine "temel yasa" anlamına gelen Grundgesetz kavramını kullanmayı tercih etmiÅŸlerdir.
Bizi kim yönetecek?
Bugün çaÄŸdaÅŸ demokrasilerin kendisine mutlaka sorduÄŸu en önemli sorulardan birisi "bizi kim yönetecek?" sorusundan ziyade "nasıl daha iyi yönetiliriz?" sorusudur. Bu soruyu ileri liberal demokrasiler dahi "demokrasiyi daha fazla demokratikleÅŸtirmek" adına kendilerine sorarlar. "Nasıl daha iyi yönetiliriz?" sorusu anayasal yönetimin nasıl olacağı sorusunu da içine alır baÅŸka soruları da. Dolayısıyla hangi yasal deÄŸiÅŸikliklerin yapılacağı ve nasıl yapılacağı sorularını da içine alır. Bu soruyu millet olarak biz de kendimize sormak durumundayız. Bilhassa 28 Åžubat hadisesinden bu yana Türkiye'de vesayet sistemleri ile güçlü bir siyasi ve sivil mücadele gerçekleÅŸti. Askeri, bürokratik, hukuki ve the Cemaat vesayetleri önemli ölçüde geriletildi. 15 Temmuz baÅŸarısız darbe giriÅŸiminin ardından yeni bir sisteme, yani BaÅŸkanlık sistemine demokratik bir yöntem ile, referandum yoluyla hızla geçildi. Bununla birlikte yeni sistemi taşıyacak güçlü ve demokratik bir anayasa henüz yapılamadı. Ä°ktidar ve muhalefet partileri bu konuda çeÅŸitli giriÅŸimlerde bulundular. Kimileri kamuoyuna açık anayasa toplantıları düzenledi kimileri kapalı kapılar ardında anayasa taslakları hazırladı.
Nasıl birlikte yaşayabiliriz?
Anayasa temel yasadır. Aslında kanunların kendisinden türetildiÄŸi bir kaynak deÄŸildir, siyasal olana iliÅŸkin olanı, yani insan hakları ile devlet örgütlenmesinin dayandığı temel ilkeleri gösterir. Tarihsel örneklere de baktığımızda kanunlar anayasadan önce gelirler. Kanunlar anayasalardan çıkmamıştır, onlardan önce de vardırlar. Yine anayasalar özel iliÅŸkileri düzenlemezler. Temel fonksiyonları devlet iktidarını sınırlandırmak, birey hak ve özgürlüklerini güvence altına almak, yönetenleri hukuka baÄŸlamaktır. Türkiye'de yeni bir anayasa ihtiyacı eskiden beri dile getirilir. Hatta 2011 yılında pek çok sivil toplum örgütü bu konularda halkın görüÅŸünü almak üzere toplantılar düzenlediler. Bunlardan birisi olan Yeni Anayasa Platformu (YAP)'a ben de katılmış ve o dönemde toplantılarda pek çok sosyolojik gözlem yapma imkanı bulmuÅŸtum. Yaklaşık 24 il ve ilçede 6 bin civarı kiÅŸinin katıldığı bu toplantılarda toplumun her kesiminden insanın davet edildiÄŸini söyleyebilirim. Toplantılarda bu insanların yeni bir anayasadan beklentilerinin ne olduÄŸunu anlattıklarını, anayasayla ilgili fikirlerinin alındığını gördük. Çok ilginç fikirler öne sürenler oldu. Bununla ilgili yayınlanan kitapçığa göz atılabilir. Kıssadan hisse, bu platformlarda taleplerini dile getiren insanlar aslında birlikte nasıl yaÅŸayacaklarının imkanını da araÅŸtırmaktadırlar. Farklı etnisite, sosyal sınıf ve cinsiyetten gelen insanlar kendilerine nasıl birlikte yaÅŸayabiliriz diye soruyorlardı.
GeniÅŸ tabanlı müzakere
Yeni anayasa giriÅŸimi, bizler için, bu çaÄŸda yaÅŸayan bizler için büyük önem taşıyor. Çocuklarımıza daha güzel bir gelecek bırakabilmek için bireyin haklarını ve özgürlüklerini koruyan demokratik bir anayasaya süratle ihtiyacımız var. Bu anayasanın nasıl ve ne ÅŸartlarda yapılacağı da oldukça önem taşıyor. Anayasa eÄŸer toplumsal bir sözleÅŸmeyse anayasanın yapılma sürecine mümkün olduÄŸunca çok sivil ve siyasi aktörün katılımı ÅŸarttır. GeniÅŸ tabanlı toplumsal katılımı içeren müzakereci bir süreç olmalıdır yeni anayasanın yapım süreci. Kapalı kapılar ardında sivil bir anayasa, toplum sözleÅŸmesi yapılamaz. Halk siyasi temsilcileri ve sivil toplum örgütleriyle bu süreçte yer almalı, anayasa ile ilgili taleplerini dile getirerek süreci etkilemelidir. Anayasanın bir zümrenin, siyasi, etnik bir grubun veya sınıfın anayasası deÄŸil, herkesin anayasası olması için geniÅŸ tabanlı katılımın olduÄŸu bir müzakere süreci gerekmektedir.
Darbe anayasası
Mevcut anayasamız, gayri meÅŸru yöntemlerle hazırlanmış, darbe koÅŸullarının üretimi bir anayasadır. DoÄŸal olarak eskimiÅŸ vesayetçi yapıları destekleyen bir anayasadır. Sivil hükümetler tarafından vesayet odakları ne kadar geriletilirse geriletilsin bu anayasal koÅŸullar altında söz konusu odaklar uygun siyasi iklimi bulur bulmaz eski konumuna geri dönecektir. Ä°htiyacımız olan anayasa seçilmiÅŸ baÅŸkanı ve parlamentoyu fonksiyonlarını yerine getirmede hem serbest bırakacak hem de denetlenmesini saÄŸlayacak bir anayasa olmalıdır.
SeçilmiÅŸlerin anayasası deÄŸil, demokratik iradenin anayasası. Türkiye'de sürekli olarak toplumsal kutuplaÅŸmadan söz edilmektedir ve bu durumdan herkes ÅŸikayetçidir. Bununla birlikte herkes yapılmış yeni anayasaya güvendiÄŸinde mevcut toplumsal kutuplaÅŸmanın da önüne geçilecektir. Neticede yeni anayasanın halkın iktidarını bürokratik vesayetten kurtarması beklenir bir durumdur. Yeni anayasa mevcut baÅŸkanlık sistemi için de oldukça önem arz etmektedir. Demokratik ilkelerle, hukuk ve insan hakları ölçeÄŸiyle çaÄŸdaÅŸ bir ÅŸekilde sınırlanan bir lider kendisine de güven duyar. Milleti de ona güvenir. Anayasaya, demokrasiye, millete güvenen bir lider daha kolay karar alır ve hareket eder. Aktif, hızlı ve doÄŸru karar alabilen bir lider bölge dinamiklerine de uygun düÅŸecektir. Bugün muhalefet partileri güçlendirilmiÅŸ (!) parlamenter sisteme dönüÅŸ için toplantılar yapıyor olsalar da geçmiÅŸle ilgili ÅŸu gerçeÄŸi hiçbir ÅŸekilde deÄŸiÅŸtiremezler: yeterli çoÄŸunluk elde edilemediÄŸinde kurulan koalisyonlar sonrası baÅŸarısızlığın faturasının kimseye kesilememesi gerçeÄŸi. Siyasi ve ekonomik kriz vuku bulduÄŸunda ve koalisyonlar dağıldığında sorumlu kim olacaktır? Millet kimden hesap soracaktır? Her bir koalisyon üyesi diÄŸerine suçu attığında fatura kime kesilecektir? Cevap basittir: daha önce olduÄŸu gibi fatura yine millete kesilecektir. 2001 siyasi ve ekonomik krizinde millet acı bedeller ödemiÅŸtir. BaÅŸkanlık sisteminde ise kötü ya da iyi gidiÅŸten tek sorumlu baÅŸkanın kendisidir. Adres bellidir. Kim olduÄŸu bellidir, hesap sorulacak kiÅŸi bellidir.
Demagoji demokrasilerin en önemli niteliklerinden birisi. Anayasa ve baÅŸkanlık sistemi üzerine de bolca demagoji yapılıyor. Yeni kurulmuÅŸ bir sistemin tıkandığı yerler varsa eskiye dönmek yerine yeninin üzerinde çalışılabilir ve daha iyi hale getirilebilir. Muhalefet partilerinden beklenen geriye deÄŸil, ileriye gidiÅŸtir, ileriye doÄŸru hamlelerdir. Bu hamlelerden birisi de denge ve denetimi saÄŸlanmış bir baÅŸkanlık sisteminin oluÅŸturulmasıdır. GeçmiÅŸte acı tecrübelerle öÄŸrendiÄŸimiz üzere koalisyonlar hiçbir ÅŸekilde yürümezken yeni anayasa süreciyle baÅŸkanlık sistemi çok daha da etkin ve sorunsuz çalışabilir.
kaynak: açık görüÅŸ
Henüz yorum yapılmamış.