Sosyal Medya

Güncel

Müminin hayatında dünya-ahiret dengesi

Hayrettin Karaman / Hayrettin Karaman



Geçen haftadan kalan iki soru vardı, bu soruların da algı oluÅŸturmaya yönelik olduÄŸunu anladım; çünkü bunlara birden fazla defa cevap vermiÅŸ, gerekli açıklamaları yapmıştım. Bu sebeple bir baÅŸka soruya cevap vermeye çalışacağım.

Soru

Hocam ben dâhiliye uzmanlığı için asistanlık sürecinde olan biriyim. Ä°badetlerimi yapan, uygun zaman olduÄŸunda Kur’an okumaya çalışan birisiyim. Son zamanlarda nöbetler, iÅŸ yoÄŸunluÄŸu derken yaptığım iÅŸ dolayısıyla kendimi çok dünyalık konularla meÅŸgul oluyor gibi hissediyorum. Bu da içimde “Acaba bu ÅŸekilde bir meslek seçerek yoÄŸun bir hayatım geçecek ve ahiret hayatım için daha müsait vaktimin olduÄŸu bir meslek ya da pratisyen hekimlik-aile hekimliÄŸi gibi iÅŸ yükünün daha az ve çalışma saatlerinin düzenli olduÄŸu bölümlerde olmam uygun mu olurdu?” diye düÅŸünmeye sevk ediyor.

Aslında bölümümü seviyorum, bana uygun bir branÅŸ olduÄŸunu düÅŸünüyorum. Ä°nsanlara faydalı olmak da beni tatmin eden bir duygu. Fakat yoÄŸunluk dolayısıyla bazen sadece farzları yerine getirmek ve gün boyunca Kur’an okuyamamak ya da zikir ile meÅŸgul olamamaktan dolayı “Yanlış bir yolda mıyım?” diye düÅŸünmeye baÅŸladım.

Bir diÄŸer sebep de iyi niyetli olarak, insanlara faydalı olmak düÅŸüncesi ile mesleÄŸimi yapsam bile yaptığım iÅŸin karşılığı olarak maddi bir kazanç saÄŸladığım için bu niyetimden ecir kazanamam düÅŸüncesi oldu.

Tüm bu düÅŸünceler içinde ÅŸunu sormak istiyorum;

Hocam ahiret hayatımız için dünyada bu ÅŸekilde yoÄŸun olduÄŸumuz, bizi nafile ibadetlerden alıkoyan iÅŸlerde olmak boÅŸ bir uÄŸraÅŸ mıdır? Bunu öÄŸrenmek ve öÄŸütlerinizi istiyorum hocam.

Cevap

Kur’an-ı Kerim öncelikle amel etmek (dediklerini hayatımızda uygulamak) için okunur. Okumaya vadedilen sevap da bunu teÅŸvik içindir; yani “okuyun, öÄŸrenin, dediklerimi yapın ki Allah’ın rızasına eresiniz” demektir. Anlama ve amel olmaksızın Kur’an okumanın bu maksadı elde etmeye yetmeyeceÄŸi açıktır.

Zikir Allah’ı unutmamaktır. Allah’ı unutmamanın bir ÅŸekli de her ne yaparsak yapalım bunun, Allah’ın emirlerine, talimatına uygun olduÄŸu, eÄŸer uygun olmasaydı yapmayacağımız bilinci içinde olmaktır.

Nur suresinin (24) 37. âyetinde “alışveriÅŸ, ticaret vb.’nin Allah’ı anmaktan alıkoyamadığı kiÅŸiler övülüyor ve onlara verilecek büyük ödülden söz ediliyor.” Kur’an Yolu isimli tefsirimizde bu âyetin açıklamasını ÅŸöyle noktalamışız:

“Ä°nsanların çoÄŸu, fâni olan imtihan dünyasında ticarete, zanaata, zevk ve safaya dalarak Allah’ı unuturlar, namazları vaktinde kılmazlar, mala düÅŸkünlükleri sebebiyle zekâtı ya hiç vermezler yahut da eksik verirler. Bunlar imtihan için verilmiÅŸ, âdeta imtihan sorusuna benzeyen dünya malına ve menfaatine aldanarak servet ve nimet imtihanını kaybeden gafillerdir. Allah’ın örnek gösterdiÄŸi, övdüÄŸü, yaptıklarının karşılığını fazlasıyla vereceÄŸi, ayrıca karşılığı olmayan hesapsız lütuflarda bulunacağı kulları ise dünya-âhiret dengesini iyi kuranlar, ebedîyi fâniye, devamlıyı geçiciye, deÄŸerliyi deÄŸersize deÄŸiÅŸmeyenlerdir.

Mutasavvıflar bu âyetten “fenâ” dedikleri hal için bir delil çıkarmışlar ve ‘Allah’ta fâni olanlarda âdeta bir çifte ÅŸuur oluÅŸur; dışa, dünya iÅŸlerine, mâsivâ ile iliÅŸkiye ait olan ÅŸuur, devamlı Allah ile meÅŸgul ve O’na mahsus bulunan ÅŸuura perde olmaz’ demiÅŸlerdir.”

HER HÂLÄ° Ä°BADETE DÖNÜÅžTÜRMEK

Bana bir dostum güzel yazılmış bir levha hediye etmiÅŸti. Levhada müminin övgüye layık hâli ÅŸöyle ifade edilmiÅŸti:

“El kârda gönül yârda”.

Levhanın arkasında da bu sözün hayatında gerçekleÅŸtiÄŸi bir genç ile onun zıddı anlatılıyordu:

Kalb gözü açık bir zat pazarda dolaşırken iÅŸiyle (alışveriÅŸiyle) çok meÅŸgul bir genç görüyor, içinden “Yazık, bu güzel yaÅŸta ömrünün tamamını dünya iÅŸine vermiÅŸ” diyor, bir de kalb gözü ile bakıyor ki, genç bir an bile Allah’ı unutmadan (zikrederek) iÅŸini yapıyor. Sonra hacca gidiyor, tavaf esnasında yaÅŸlı bir zat dikkatini çekiyor ve dış görünüÅŸündeki teslimiyete imreniyor, bir de iç dünyasına bakıyor ki, adam yaptığının farkında bile deÄŸil, memleketinde bıraktığı iÅŸleri düÅŸünüyor ve onları yaşıyor.

Bu konuda bir mürÅŸidin ÅŸu sözü de meÅŸhurdur:

“PîÅŸ-i menî der Yemenî

Der Yemenî pîÅŸ-i menî”

Yani:

Yanımdasın Yemen’desin

Yemen’desin yanımdasın”.

Bir Müslüman meÅŸru iÅŸinden ücret ve maaÅŸ alır, ahiret için sevaba ihtiyacımız olduÄŸu gibi dünya için de ihtiyacımızı karşılayacak, hatta mâlî ibadet yapacak, geniÅŸ çerçeveli nafaka borcumuzu eda edecek… paraya, mala ihtiyacımız vardır. Helal-haram çizgisine riayet ederek meÅŸru iÅŸleri yapan, bu iÅŸleri güzel ve düzgün yapan, mecbur olduÄŸu, ücretinin karşılığı olanı da alan, bütün bunları yaparken Allah’ın rızasını gözeten, ibadetlerini (duruma göre farz ve vacipleri) aksatmayan kimse maksadı itibariyle “Kur’an okuyor ve zikir yapıyor” demektir.

Nice Kur’an okuyan vardır ki, okurken bile aklı-fikri baÅŸka yerde ve ameli Kur’an’a ters olduÄŸu için Kur’an ondan ÅŸikâyetçidir.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.