Ayşe Böhürler / Daha berbatı yok mu?
Ayşe Böhürler / Yeni Şafak
Popüler yarışmaların ve realty ÅŸovların mucidi yapımcının hikâyesini anlatan bir film izlemiÅŸtim. Bu yapımcı bir hayalperestti. Uzun süre kimse yüzüne bakmamış. Ne zamanki CIA ile iÅŸbirliÄŸi yapmayı kabul etmiÅŸ, o zaman tasarladığı program formatları televizyonlarda kabul görmüÅŸtü.
Bu formatlar bugün hâlâ dünyanın her yerinde yayınlanıyor. Formatın mucidinin hayalindeki programın merkez fikri en iyisini bulmak deÄŸil en kötüsünü bulmaktı! Bir keresinde Amerika’nın kırsalından gelen ÅŸarkı söylemek isteyen yarışmacıların arasından en iyisini seçmek amaçtı. Ama o ÅŸovu etkili hale getirmek için en kötüsünü arıyordu. Yapımcının rejiden “Daha kötüsü, daha berbatı yok mu” diye bağırıp kendini parçaladığı sahne hâlâ aklımdadır.
Aynı ses eminim birçok program ekibinin kulaklarında yankılanıyordur. “Daha berbatı, berbatın berbatı yok mu?” Olmaz böyle ÅŸey diyebileceÄŸimiz ahlaksızlıklar dipsiz bir kuyuda gibi her gün giderek irtifa kaybederek televizyon ekranlarında karşımıza geliyor. Gerçek mi gerçek! Dünya hali bu, cinayet iÅŸleyen de, paragöz aile bireyleri de binbir iÅŸkenceden geçmiÅŸ anne de, kötülükte iÅŸbirliÄŸi yapan aile de toplumun bir parçası… Bu olaylar da hayatın gerçeÄŸi…
Amma velâkin topluma her gün (canlı yayın kuÅŸaklarında hem de her kanalda) bunları izletmek ne kadar doÄŸru. Toplumun en kirli halinin örneklerini haberlerde görürsünüz, en uzunu birkaç dakika gösterilir. Ama bunlar öyle deÄŸil ki… Saatlerce, günlerce biz bu kirliliÄŸi derinliÄŸine öÄŸreniyoruz, anlamaya çalışıyoruz, olabilecek en iyi haliyle “tatlı sona baÄŸlanmış” hallerini de izliyoruz. Elbette kimseyi ekran karşısında zorla tutmuyor kanallar, ama izleniyor. Böylece baÅŸarılı iÅŸlere imza atılıyor! Kötülük ilgi görüyor, kitlelere en büyük kitle iletiÅŸim aracı olan televizyon vasıtasıyla ulaşıyor, sıradanlaşıyor.
Her gün evdeki çocuk kayından mı komÅŸudan mı, mahalle bakkalından mı, DNA testlerini arkası yarında bekliyor izleyici. Geçenlerde tesadüf ettim, böbrek hastası kızına böbreÄŸini vermeyen bir baba canlı yayına gelen (merhamet mi reklam amacıyla mı olduÄŸu belli olmayan) bir telefondan aldığı 50 bin liralık teklif ile böbreÄŸini kızına satmaya ikna oluyor. Sunucu da böylece bir genç kızın hayatını kurtarıyor, ekran başındaki izleyiciler de alkışlıyor.
Cinayetlerden her türlü ahlâksız iliÅŸkilere ÅŸov yönetmeninin “Daha kötüsü yok mu” çığlıkları altında bulunup getirilen hikâyeleri toplum her gün izliyor. Ne kadarı gerçek ne kadarı oyuncu bilinmez… Lakin aile içi tecavüz meselesini telaffuz etmekten çekinen din adamlarına, bu konuyu kötü emsal teÅŸkil etmesin diyerek gündeme getirmeyen büyüklere selam olsun. Biz her gün bunları televizyonlarda izliyor ve giderek “Aaaa…!” demek yerine “Hımmm” deyip geçiyoruz. Nasıl olur böyle ÅŸeyler, bu nasıl bir ahlaksızlıktır dediÄŸimiz her ÅŸeyin daha da berbatı bir sonraki bölüme bulunup geliyor.
Berbatın berbatı, kötünün kötüsü yok mu arayışları gündüz ÅŸovlarında da bitmiyor, yemek, moda yarışmalarının hepsine sirayet ediyor. AÅŸağılama, her ÅŸeyi en basite deÄŸil berbata indirgeme, bunun takdir toplaması sizce sorun deÄŸil mi? Åžov bu, elbette ismi koyan anlamı da içine koyuyor. Lakin bir durup düÅŸünmek gerekiyor. Toplumu bunlar mı temsil ediyor?
Arz-talep iliÅŸkisinde sadece programcıları deÄŸil, izleyiciyi de iki taraflı sorgulamalıyız. Sonra da kalkıp “Vay gençler neden ateist oluyor” gibi spekülatif söylemelere kıymet veriyoruz.
Toplumun en berbat hikâyelerinin peÅŸinde bir televizyonculuÄŸu dayatan serbest piyasa ekonomisini konuÅŸmadan da bunları konuÅŸmak mümkün deÄŸil…
KÄ°TLELERÄ° EBLEHLEÅžTÄ°REN YIKIM
Her sahada olduÄŸu gibi burada da “filistinizm” kavramı devreye giriyor. Alev Alatlı yıllar önce bu kavramı “paçozluk” ve “ eblehleÅŸme” tercümesiyle gündeme getirmiÅŸti. Buna dikkat çekerken de halka “kültürel ve entelektüel etkinliklerden korunması gereken çocuk” muamelesi yapanların “üstenciliÄŸi”nin büyük bir tehlike olduÄŸunu söyleyerek, böyle bir durumda başımıza gelecekleri de ÅŸöyle özetlemiÅŸti: “Kitlelerin ‘eblehleÅŸme’ ÅŸeklinde tezahür eden evrensel yıkıma (blight) uÄŸramaları kaçınılmazdır.“
Yine onun deyiÅŸiyle, “Umursamazlığın toplumun üzerine sihirli bir pus gibi çöktüÄŸü durumlarda tahrifat kural olmakta, iyi / kötü, rasyonel / irrasyonel gibi kavramlar, gündemden düÅŸmektedirler.“
Fikirlerin açık ve net çarpışmasından hakikat güneÅŸi doÄŸabilir, saÄŸlıklı bir toplum ortaya çıkabilir. Lakin kötülüklerin ve kirliliÄŸin yarıştırılmasından hakikat güneÅŸi de saÄŸlıklı bir toplum da çıkmaza. Ekranlar vasıtasıyla aÅŸinası olduÄŸumuz ÅŸeyler içimizdeki hangi parçayı harekete geçiriyor dikkat etmekte fayda var.
Henüz yorum yapılmamış.