Sosyal Medya

Siyasi pratik ve siyaset teorisi üzerine, İbn Haldun’dan dersler

Yasin Aktay / Yeni Akit



Siyaset hakkında, siyasi eylem veya pratik hakkında siyaset bilimcileri ve filozofların mebzul miktarda görüÅŸleri, teorileri vardır. Ä°deal siyaset, ideal devlet, ideal siyasi pratik vs. Ancak iÅŸ o teorileri, o felsefeleri yapanların siyasi pratiklerine gelince siyaset tarihi çok nadiren parlak örnekler ortaya koymuÅŸtur. Belki siyasetçinin aynı zamanda filozof olması gerektiÄŸi fikrinin, “filozof kral” tiplemesinin de babası sayılan Platon’dan daha iyi yapan olmamıştır. Zihninde tasarladığı Ä°deal Devlet pratiÄŸini ortaya koymak için eline hasbelkader bir fırsat da geçmiÅŸtir ama bu fırsatı deÄŸerlendirirken bir ay bile geçmeden Syracusse’dan apar topar kaçışı da bu tarihe dâhildir.

Ä°deal siyaset felsefecisi Platon’un siyaset pratiÄŸi o yüzden tam bir fiyasko ile sonuçlanmıştır ama elbette bu, siyaset ve felsefe veya bilgeler arasında her zaman bir mesafe olması gerektiÄŸini göstermiyor. Ancak belki bilgelik ile bilim adamlığı veya felsefi uÄŸraşı birbirinden ayırmak gerekiyor. Her bilim adamı bilge olmuyor ve bilgelik her zaman bir bilim adamınınki kadar malumatfuruÅŸluk gerektirmiyor. Belki tarihî istisnalardan birisi “Bilge Kral” unvanını herkesin kendisine teslim ederek yakıştırmış olduÄŸu Aliya Ä°zzetbegoviç’tir. Ama onun dışındaki âlim siyasetçilerin tarihi o kadar parlak deÄŸil.

Bugünlerde bazı bilim adamlarından veya felsefecilerden ideal siyaset veya ahlâk ve siyaset iliÅŸkisi üzerine okuduklarımız bizzat bu filozofların pratik bilgelikten de ne kadar uzak olduklarını düÅŸündürtüyor ve nasıl öyle olabildiklerini sorduruyor.

Tam bunun üzerinde düÅŸünürken Ä°bn Haldun’dan daha önce defalarca okuduÄŸum “Ä°nsanlar Ä°çinde Siyasetten ve Siyasî Yaklaşımlardan en Uzak Olanların Âlimler OlduÄŸu Hakkında” baÅŸlıkla karşılaÅŸmayayım mı? Tabii burada âlimler kelimesi Ä°bn Haldun’un kullanımında epeyce geniÅŸ bir anlama sahip.

Bilim adamlarını ve bilhassa sosyal bilimi tamamen siyasetten dışlamayı haklılaÅŸtıracak bir etki yapmasını asla istemem elbet. Hatta bugün en ciddi sorunlarımızdan birinin, epey zamandır sosyal bilimlerin müktesebatından eskisi kadar faydalanılmıyor olduÄŸunu düÅŸünürken böyle bir baÅŸlığa yer vermem kendimle çeliÅŸebilir ama diÄŸer sorun da azımsanabilecek türden deÄŸil. Yani bilim adamlarının siyasi öngörüleri veya melekelerinin neden az olduÄŸuna dair Ä°bn Haldun’a, ihtiyatı elden bırakmadan kulak verelim.

Bunun sebebi şudur diye başlıyor İbn Haldun:

“Âlimler teorik düÅŸünmeye, mânâların derinliklerine dalmaya, zihnen o mânâları, duyu organları ile idrak edilen ÅŸeylerden soyutlayıp bütünsel ve genel kurallar haline getirmeye ve bu kurallar ile -özel bir madde, kiÅŸi, nesil, toplum veya sınıf hakkında deÄŸil- genel hükümler vermeye alışkındır. Daha sonra bu bütünsel hükümleri, dış dünyaya uygularlar. Aynı ÅŸekilde fıkıhtaki kıyasa olan alışkanlıklarından dolayı karşılaÅŸtıkları meseleleri, onların benzerlerine kıyas ederler.

Bundan dolayı verdikleri hükümlerin ve deÄŸerlendirmelerin tamamı zihinde kalır ve (uygulanabilirliÄŸi açısından) dış dünyadaki meselelere uygunluÄŸu ancak (uzun ve ayrıntılı) araÅŸtırma ve deÄŸerlendirmelerden sonra saÄŸlanır. Veya genel olarak bu uygunluk hiç söz konusu deÄŸildir. Çünkü dışarıda olan zaten zihinde olanın dalları olarak görülür. Tıpkı (Kur’ân ve Sünnetten çıkarılan) ÅŸer›i hükümlerin durumu gibi. Bu hükümler Kur’ân ve Sünnette bulunan (temel ilkelerin ve hükümlerin) dallarıdır ve esas olan dış dünyadaki meselelerin onlara uygun olmasıdır. Ancak aklî ilimlerdeki görüÅŸlerin ve deÄŸerlendirmelerin durumu farklıdır. Çünkü aklî ilimlerde esas olan bu görüÅŸlerin ve deÄŸerlendirmelerin dış dünyadaki meselelere uygun olmasıdır.

Âlimler her türlü görüÅŸ ve deÄŸerlendirmelerinde, (soyut) zihnî ve fikrî düÅŸünmeye alışkındırlar ve bunun dışında bir ÅŸey bilmezler. Siyasi kiÅŸilik ise hâriçteki (zihnin dışındaki) ÅŸeyleri ve onlarla ilgili durumları gözetmek ve dikkate almak zorundadır. Bunlar ise oldukça belirsizdir. Belki de onlarda, onları benzerlerinin hükmüne tâbi kılmaya ve bütünsel hükümlerin kendilerine tatbik edilmelerine engel olacak hususlar vardır. Toplumsal durumlardan hiçbiri, diÄŸerine kıyas edilemez. Çünkü iki durum bir açıdan birbirine benzese bile, baÅŸka açılardan birbirine benzemeyebilir. Ancak âlimler, hükümleri genelleÅŸtirme ve meseleleri birbirine kıyas etme alışkanlığına sahip olduÄŸu için, siyasî meseleleri de bu düÅŸünce ve deÄŸerlendirme kalıpları içinde ele alırlar ve çoÄŸu zaman yanlışlara düÅŸerler. Onun için bu konularda onlara güvenilmez.

Buna karşılık saÄŸlam bir tabiata ve orta seviyede bir zekâya sahip sıradan biri ileri derecedeki düÅŸünme kapasitesinden uzak olduÄŸu için her maddeyi kendi hükmü içinde ele almakla yetinir. Yine kiÅŸiler ve durumlarla ilgili her hususu kendi özel ÅŸartları içinde deÄŸerlendirir. Kıyas ve genellemeler yoluyla birinin hükmünü diÄŸerine taşımaz. ÇoÄŸu zaman deÄŸerlendirmelerinde duyu organlarıyla algılanan somut çerçeveyi aÅŸmaz ve soyut zihnî düÅŸüncelere geçmez. Tıpkı denizin dalgalı olduÄŸu zaman, yüzücünün karayı (kıyıyı) terk etmemesi gibi. Åžair ÅŸöyle diyor: Yüzerken çok uzaklara açılma / Çünkü kurtuluÅŸ sahildedir.

Ä°ÅŸte bu yüzden saÄŸlam bir tabiata ve orta seviyede bir zekâya sahip sırdan biri, siyasî deÄŸerlendirmelerinden emin, insanlarla iliÅŸkilerindeki görüÅŸlerinde isabetli olur. Sonuçta belalardan ve zararlardan uzak bir ÅŸekilde, güzel bir yaÅŸama sahip olur. Her ilim sahibinin üzerinde bir bilen vardır. Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, genellemelerin ve soyutlamaların çokluÄŸundan dolayı, mantık sanatında yanlışlığa düÅŸülmeyeceÄŸinden emin olunamaz.”

Ä°bn Haldun’un bu sözleri aslında karizma hakkındaki çaÄŸdaÅŸ sosyolojik bulgularla da fazlasıyla örtüÅŸüyor. Daha önce Karizma Zamanları isimli kitabımda yer alan “Karizma, Popüler Kültür ve FaÅŸizm” baÅŸlıklı bir makalemde bunları uzun uzun tartışmıştım.

Karizmatik siyasi ÅŸahsiyette de bir felsefi veya entelektüel performans arayıp bulamayınca dışarıdan gazel okumaya kalkışan siyaset bilimcisi veya felsefecilerin hiçbirinin siyasi bir baÅŸarı kaydetme ÅŸansı veya istidadı olmaması yeterince anlamlı deÄŸil midir?

Bu paradoks daha çok felsefe götürür.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.