Organ naklini ve beyin ölümünü yeniden düşünmek
Follow @dusuncemektebi2
Faruk BeÅŸer / Yeni Åžafak
Fıkıh, Kur’an-ı Kerim ve Sünnet ışığında hayatı ve fiillerin hükümlerini anlamanın ve anlamlandırmanın adıdır. Bir ÅŸeyin hükmü naslarda açıkça bildiriliyorsa biz ona olduÄŸu gibi inanır ve alırız. Naslarda bulunmakla beraber hükmü açık deÄŸilse, bilimden de yararlanarak o nassı yorumlamaya çalışırız. Bu da olmazsa hükmünü vereceÄŸimiz ÅŸeyin kâr-zarar yani maslahat-mefsedet hesabını yaparız. Zararlı olana haram, zararı kârına eÅŸit olana mekruh, kârı/maslahatı çok olana da mubah/helal deriz.
Meselenin anlaşılması ilave bilgiye, mesela bilime ihtiyaç duyuruyorsa iÅŸin ehline sorarız. Bilim bize kesin ya da kesine yakın bilgi veriyorsa hükmümüzü o bilgiye göre veririz. Ancak bilimin ürettiÄŸi bilgi de her zaman kesin deÄŸildir. Bilim de bazen yeni bulgularla kanaatini deÄŸiÅŸtirir. O halde bilimin her ulaÅŸtığı bilgi mutlak doÄŸru kabul edilemez.
Bu usul bilgilerine göre organ nakli meselesini yeniden düÅŸünürsek, konunun naslarda bulunmadığını, o halde bilimden bilgi almak zorunda olduÄŸumuzu anlarız. Uzun zamandır bilim bize organ naklinin hem mümkün olduÄŸunu hem de insan hayatını kısmen de olsa kurtarıp uzattığını söylüyor. Buna binaen fukaha da: “Öyleyse organ nakli caizdir, hatta gereklidir, çünkü bir insanın hayatını kurtarmak bütün insanlara hayat vermek gibidir” diyor. Biz de böyle diyoruz. Ancak bilim ilerledikçe ve hür düÅŸünce derinleÅŸtikçe meselenin baÅŸka boyutlarının olduÄŸunu da görüyoruz. Anlatalım:
Organ nakli ameliyesi büyük ölçüde beyin ölümü esası üzerine kuruludur. Organı alınabilmesi için kiÅŸinin beyin ölümü gerçekleÅŸmiÅŸ ama kalbi hala çalışıyor olmalıdır. Beyin ölümü gerçekleÅŸenlerden ÅŸu ana kadar geri dönen olmamıştır. O halde beyin ölümü gerçek ölümdür. Böyle bir hastanın henüz kalbi durmadan bazı organlarını alır, yaÅŸayabilmesi bu organlara baÄŸlı olan diÄŸerlerine verir, onların yaÅŸamasını saÄŸlarız. Bir bilim olarak tıbbın söylediÄŸi budur. Biz de tabiplere, öyleyse buyurun yapın diyoruz. Tıbbın böyle söylüyor olması, bir insanın organı tamamen ölmeden alınmaz kabulünü de içerir.
Acaba mesele bu kadar basit midir? Akla gelen soruların ve sorunların ikna edici ve insan onuruna yakışır cevaplarının bulunması gerekmez mi?
Bir defa beyin ölümünün nihai ve tartışılmaz ölüm olduÄŸu düÅŸüncesi bugün artık kuÅŸkuyla bakılır hale gelmiÅŸtir. Çünkü aksini söyleyenler de vardır. Sonra var sayalım ki, beyin ölümü gerçekleÅŸenlerden ÅŸimdiye kadar geri dönen olmadı. Önce bu, mantıksal olarak bundan sonra da olmayacağı anlamına gelmez. Ä°kinci olarak, bu halden geri dönen olmaması beyin ölümünün gerçek ölüm olduÄŸunu da göstermez. Mesela uçaktan düÅŸenlerden ahiç kurtulan olmamış olmaması, birisinin uçaktan düÅŸer düÅŸmez öldüÄŸü anlamına gelmez. O yere düÅŸüp parçalanıncaya kadar canlıdır. Beyin ölümü, ölüm sürecine girildiÄŸi anlamına gelebilir ama o gerçekleÅŸse de diÄŸer bütün organları istop edinceye kadar insan neden canlı sayılmasın? O sadece beyinden ibaret midir? Ondan sonra da zaten organları alınamaz. Bunda da bir hikmet aramak gerekir. Sonra beyin ölümünün gerçek ölüm olduÄŸunu söyleyen tıp bilimidir. Oysa ölümün sadece tıbbi yönü yoktur. Hukuku da dini de biyolojiyi de hatta psikolojiyi de ilgilendirir. Onların da bu duruma ölüm demiÅŸ olması gerekir. Oysa bugün için bunu söylememiz mümkün deÄŸildir.
Mesele insan denen varlığın deÄŸeri ile de ilgilidir. Ä°nsan nedir? Ölmek üzere olan bir insana, ölen bir diÄŸerinin organı takılıp onu birkaç yıl daha yaÅŸatmak mı, yoksa mükerrem ve her biri biricik olan insanın öldükten sonra bile bir organının yedek parça gibi alınmaması mı ona daha çok deÄŸer verme anlamına gelir. Çünkü organ nakli ameliyesi ölen insanın bittiÄŸi ve artık bir cüsseye dönüÅŸtüÄŸü düÅŸüncesine dayanır. Ölüm bir bitiÅŸ ve yok oluÅŸ mudur, yoksa baÅŸka bir varlık boyutunda yeni bir hayatın baÅŸlangıcı mıdır?
Biz ÅŸahsen kalp çalışırken beyin ölümünün nihai ölüm sayılamayacağı kanaatindeyiz. Bunu tıp bilim adamlarından da dile getirenler, az da olsa bulunduÄŸuna göre, burada en azından bir ihtimal vardır. Böyle bir ihtimal bulundukça insan nasıl öldürülebilir? Çünkü kalbini almak onu nihai olarak öldürmektir. Kur’an-ı Kerim kalbe beyinden çok daha fazla fonksiyon yükler. Bu sadece dini bir kabul deÄŸildir. Bugün artık beynin bilgi edinme ve depolama fonksiyonuna karşılık son kararın verilmesinde duyguların da devreye girdiÄŸi bilinmektedir. Duyguların mekânı da kalptir. O halde kalp durmadan hayatın sona erdiÄŸine karar verilmemelidir.
Bu görüÅŸlerimiz elbette din deÄŸildir, dini anlamak için bir sesli düÅŸünmeden ibarettir.
Henüz yorum yapılmamış.