Sosyal Medya

Afrika'da Osmanlı izlerini takip etmek...

Sibel ERASLAN / STAR GAZETESÄ°



Avrupalı adam sordu Afrikalıya;
 
Sizde atom bombası ve roket var mı?
 
Afrikalı cevap verdi;
 
Yok, bayım, biz vahşi bir milletiz...'
 
Bu dörtlüÄŸü ÅŸair Ä°smail Joubert kaleme almış. 1920-2002 yılları arasında geçen zorlu hayatını zaman zaman bukalemuna benzetmiÅŸ bir ÅŸair o. Mısır kökenli Osmanlı bir babayla, Osmanlı Türk'ü bir anneden dünyaya gelmiÅŸ, Mısır'da. Ardından Güney Afrika'ya göç etmek zorunda kalan ailesini bir salgın hastalık dolayısıyla kaybedince, 3 yaşında yetim kalmış. Onu bir Ä°ngiliz aile yetiÅŸtirmiÅŸ, artık ismi John Carlton imiÅŸ ve Hristiyan olarak büyütülmüÅŸ. Edebiyata ilgisi yoÄŸun olduÄŸundan ilk romanını 17 yaşında yayımlamış. 20 yaşında Güney Afrika Ordusu'na katılır savaşın tam ortasındadır, 2. Dünya Savaşı sonrası bu kez de ona Namibyalı bir aile sahip çıkar. Ä°smi bu sefer Jouza Joubert olur. 37 yaşındayken kimliÄŸiyle ilgili derin sorgulamalara girer ve 1960 yılında Güney Afrika'ya geri döner. Apartheid rejiminin en sert olduÄŸu bu dönemde, 'beyaz vatandaÅŸ' olarak kayıt edilir. Ama 1964'te Müslüman olunca, Apartheid hükümeti tarafından yeniden 2.sınıf vatandaÅŸ haline getirilir. YaÅŸadığı mahalle, hükümet tarafından yıkılınca, sivil itaatsizlik eylemlerine öncülük eder. Hak ve hürriyetler adına mücadele veren bir cemiyet kurar ve bu cemiyet daha sonra Nelson Mandela'nın özgürlük hareketiyle aynı kulvarı paylaşır. Hatta Mandela, Ä°smail Joubert'e Afrika'nın dedesi manasına gelen; 'Tatamkhulu Afrika' ismini verir... Pek çok romanı ve ÅŸiir kitabı olan bir sanatçıdır. Ömrü, kaptan kaba boÅŸaltılan sular misali, oradan oraya geçerek, deÄŸiÅŸerek, dönüÅŸerek, sorgulayarak geçmiÅŸtir...
 
Dr. Halim GençoÄŸlu, ''Bree Sokağı, No 122, Afrika'ya Hayat Veren Türkler' adlı kitabında, Afrika'nın Ä°slam ile tanışmasında kilometre taşı olmuÅŸ Osmanlıları anlatıyor... Kayıt altına alınmış olmaları çok deÄŸerli bu kiÅŸiler, Afrika ile olan tarihi bağımızı da ortaya koyuyor. Åžimdilerde Afrika ile olan iliÅŸkilerimiz genellikle insani yardım ve insani dayanışma eksenli yürüyor. Ama geçen iki yüzyılda Afrika ile olan iliÅŸkilerimiz çok daha çeÅŸitliydi, sivil toplumculuktan, gazete ve dergi yayımcılığına, sanattan bilime, eÄŸitime, kurumsallaÅŸmaya, özgürlük mücadelesine kadar çok farklı alanlarda ve köklü iliÅŸkilerdi bunlar... Mesela: 1863 yılında Ä°ngiltere'nin egemenliÄŸindeki Güney Afrika'daki Müslümanların dini konularda birbirlerine düÅŸmüÅŸ olmaları sebebiyle Osmanlı Devletinden, olayları yatıştırıp sahih dini bilgiyi öÄŸretecek bir din âlimi talep edilmiÅŸ, Ümit Burnu Müslümanları için, Müderris Ebubekir Efendi tayin edilmiÅŸti. Ebubekir Efendi, 1880 yılında vefat edinceye kadar Ümit Burnu Müslümanlarıyla birlikte yaÅŸadı, kabri de oradadır... Din âlimi olmasının yanı sıra, bir profesör, bir diplomat gibi çalışmıştır. EÄŸitim, okullaÅŸma, edebiyat, sanat, basın, sivil toplumculuk, meslek edinme gibi pek çok kurumsallaÅŸmayı Ümit Burnu'nda yaÅŸamış ve yaÅŸatmış bir kiÅŸiydi.
 
Ahmet Ataullah Bey (1865-1903), HiÅŸam Nimetullah Efendi (1867-1945), Mahmut HaÅŸim PaÅŸa (1881-1931), Havva Hayrunnisa Hanım (1888-1962), Afrika'da yaÅŸamış Osmanlı münevverlerinden sadece bir kaçı...
 
Halim GençoÄŸlu'nun Afrika ile ilgili bu kitabının son bölümünde 'Protrelerden Geriye Kalan' kısmı ise, özellikle siyasetçilerin, diplomatların, eÄŸitimcilerin okumasına ve çözümlemesine ihtiyacı olan sorgulamalarla dolu. Güney Afrika ile ilgili olarak iliÅŸkilerimizin tazelenmesi, ihya edilmesi gerektiÄŸini kalem alan yazar, sabırla, alicenaplıkla ve dostlukla, hatıralar ve yâd ediÅŸler üzerinden canlandırılacak yeni ve sıcak bir diplomasiden bahsediyor: Mesela, Mısır'da medfun Osmanlı alimi Kürt Sinan Efendi'nin kabristanını bulup ihya edebiliriz... Sudan sınırı yakınlarında Özdemir PaÅŸa'nın yaptırdığı tek minareli camiyi ihya edebiliriz... Nijerya'da Sultan Abdülhamit'ten niÅŸan alan Muhammed Åžitta Efendi gibi, yine Abdülhamit Han'ın takdirine ÅŸayan olmuÅŸ Liberya'dan Edward Wilmot Blyden gibi ÅŸahısların aileleriyle görüÅŸüp, torunlarla irtibata geçmek, bu ülkelerle yeni bir dostluk kapısı açmamıza vesile olacaktır... Mozambik'te, Madagaskar'da, Morityus'ta pek çok Müslüman lider, Osmanlı Devleti'nden Hicaz Demiryolu madalyası almıştır, bu madalyaların verildiÄŸi kiÅŸilerin aileleriyle irtibatlar kurulabilir... Ebubekir Efendi'nin anısına Cape Town'da bir müze açılabilir. Afrika'daki Osmanlı evrakını, birer hatıra olarak kaybolmaktan kurtarıp, arÅŸivcilik esaslarına göre hafızaya dönüÅŸtürmek gerekmez mi? Bu temennilerden bir kaçı...
 
Sayın Emine ErdoÄŸan Hanımefendi'nin Afrika seyahatleri ile ilgili olarak izlenim ve deÄŸerlendirmelerini kaleme aldığı kitabı, bu yazıyı bitirdiÄŸim sırada elime geçti. Tüm dünyanın dikkatini, talan ve sömürü dışında, saygı duyulacak bir medeniyet olarak Afrika'ya çevirecek bu giriÅŸim için, büyük gurur duyduk.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.