Sosyal Medya

İslâm Milleti'nin meseleleriyle ilgisiz bir tartışmadır laiklik!

Selahaddin E. ÇAKIRGİL / STAR



Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanı'nın, Yeni Adlî Yıl'ın baÅŸlaması münasebetiyle, Yargıtay'da CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan'ın huzurunda 'dua' etmesi üzerine, son zamanlarda daha bir azgınlıkla saldırıya geçen ve ateizmle kol kola giden 1930'lar modeli 'laisizm'in hasretiyle yanıp tutuÅŸanlar konusunda, yazar Resul Tosun bey, geçen hafta ele aldığı bir yazısında, 'laiklik ilkesi, ya anayasadan çıkarılmalı, ya da istismarı engelleyecek netlikte tarif edilerek yer almalıdır.' ÅŸeklinde bir görüÅŸ açıklayınca, bir gürültü koparıldı ki, evlere ÅŸenlik... Gerekçesi de, onun, AK Parti'de bir dönem milletvekilliÄŸi yapmış olması.
 
Hâlbuki o, milletvekili olmadan önce de, sonra da bu görüÅŸleri genel çerçevesiyle dile getiriyordu.
 
*
 
Resul'ü, 1975'lerden beri tanırım... DüÅŸündüklerini, görüÅŸlerini 30-35 yıl öncelerden beri Ä°slâmî tebliÄŸ kaygıları taşıyan yayın organlarında yazıp açıklayan ve savunabilen bir arkadaşımızdır. Güçlü Arapçası da vardır ve Arap TV kanallarında dış siyaset alanlarında da görüÅŸlerine sık sık baÅŸvurulur. Son yıllarda da, özel birçok TV kanallarındaki tartışma programlarının da daimî ismi durumundadır.
 
TV kanalları her ÅŸeyden önce 'reyting' denilen 'çok izlenir olmak özelliÄŸi'ni esas alırlar, daha fazla reklam almak için... Onun için, bazılarının TV ekranlarında kavga çıkarmak istercesine bağıra-çağıra tartıştıklarını görürüz. Ama, Resul, bu tartışmalarda yatıştırıcı bir itidal unsuru olarak temayüz eder, daima...
 
*
 
Resul Bey'in deÄŸindiÄŸi görüÅŸün benzerini, Ä°smail Kahraman aÄŸabey, hem de Meclis BaÅŸkanı sıfatıyla dile getirmiÅŸti de, muhalefet kanadından ne gürültüler kopmuÅŸtu.
 
Resul Bey'in bu görüÅŸlerini açıklamasına zemin hazırlayan o tartışma günlerinde, MHP Genel BaÅŸkanı Devlet Bahçeli de bir çoklarınca beklenmedik ÅŸekilde ilginç ve geçmiÅŸ dönemlerdeki laiklik uygulamasının mahiyetini ortaya koyan çarpıcı tesbitlerde bulundu. Biz de o açıklamayı 15 Eylûl tarihli yazımıza alkışlayarak aldık.
 
*
 
Ancak, hemen ertesinde Bahçeli'den, bazı çevrelerce beklenen ve önceki mesajında yaptığı tesbitleri âdetâ etkisiz hale getirmek ister gibi bir baÅŸka açıklama geldi.
 
Devlet Bey'in, laiklik ve geçmiÅŸ laik uygulamaları konusundaki ve bütünüyle katıldığım ilk beyanatıyla tezad teÅŸkil eden bu beyanını karşılaÅŸtırınca, nerede durduÄŸunu ve duracağını anlamakta zorlandım, doÄŸrusu... Çünkü, Devlet Bey, -özetle- 'Bilinmelidir ki, ne dinimize laf söyletiriz, ne de Cumhuriyet'in laiklik sütununu kırdırırız.' diyordu.
 
Cumhuriyet'in 'laiklik' diye bir sütunu yoktu, 1937'de devreye sokuldu. Böyleyken, nasıl geçmiÅŸi yansıttığını kendi ilk beyanatında açıklayan Devlet Bey, sonrasında ise, o geçmiÅŸ 100 yıla yaklaÅŸan laik uygulamaya sahip çıkar gibi veya 'cici bir laiklik' varmışçasına baÅŸka bir kapı aralamaya çalışıyor havası veriyordu.
 
Hem Ebû Cehl'in, hem de Hz. Peygamber (S)'in takipçilerini memnun etmeye çalışmak gibi bir tablonun ortaya çıkmasını herhalde Devlet Bey de istemiyordur.
 
*
 
Bu vesileyle, bir hâtıramı aktarayım... 1974 yılında Alpaslan TürkeÅŸ, o zaman yazdığım gazete olan 'Bâb-ı Âli'de SABAH'ı ziyarete geldiÄŸinde, 'laiklik' konusundaki görüÅŸlerini genel olarak ÅŸahsen bilsem bile, gazetenin yönetici ve yazarları birlikteyken, bir daha belirtmesini' istemiÅŸtim. TürkeÅŸ, bizi o akÅŸam Ataköy'de vereceÄŸi bir yemeÄŸe davet etmiÅŸ ve cevabı orada vereceÄŸini söylemiÅŸti.
 
AkÅŸam gittik...
 
TürkeÅŸ'in sağında Ahmed Kabaklı olmak üzere, 30-35 kiÅŸilik bir grup... Edebiyat Fakültesi'nden Prof. M. Kafalı ayran içerken, 'BaÅŸbuÄŸum, kendimi Ötüken Ormanı'nda kımız içen birisi gibi hissediyorum...' deyince tebessümler açmıştı bazı yüzlerde, ama, TürkeÅŸ hiç tebessüm etmedi ve tam karşısında olan 'fakir'i göstererek; 'Sabahleyin bu genç kardeÅŸim bana laiklik hakkındaki görüÅŸümü sordu. O zaman fırsat yoktu, ÅŸimdi söyleyeyim... Laiklik, yani, buzağıyı ineÄŸin altından zorla uzaklaÅŸtırıp, domuzun memelerini istemek gibidir.' demiÅŸti.
 
Bunu o zaman da, sonra da çeÅŸitli vesilelerle yazdım.
 
*
 
Yani, Devlet Bey, eÄŸer insanların inancına asla müdahale edilemeyeceÄŸini anlatmak istiyorsanız, elbette biliyorsunuzdur ki; Müslüman tarihinde, baÅŸkalarına zorla inanç dayatmak, baÅŸka kiÅŸi veya toplumların inançlarına baskı yapmak yoktur ve bu asil davranış, ferdî veya sosyal bir fıtrî fazilet duygusundan da deÄŸil, Kur'an-ı Kerîm'in, 'Dinde zorlama yoktur...' meâlindeki 'La ikrahe fî'd-dîn' âyetinden kaynaklanmaktadır.
 
Laiklik ise, Avrupa'da sadece Yahudilerin ateÅŸe atılması, Yahudi mahalleleri getto'ların ateÅŸe verilmesi gibi zulümlere karşı deÄŸil; hele de 500 yıl önce tam da bu sıralarda, Kilise'nin tahakkümüne ve Ruhban sınıfının inanç teftiÅŸi yapmak zorbalığına bayrak açan Luther'ciProtestanlık Hareketi arasında baÅŸlayan ve 'kâfir' denilen 'karşı mezheb'dekilerin canlı canlı yakıldığı korkunç uygulamalara son vermek için ancak 200 küsur yıl öncelerde bulunmuÅŸ bir ara çözümdür. Müslümanların tarihinde ise, baÅŸka din ve inançların mensuplarına karşı böyle bir baskı ve zulüm örneÄŸi, inanç ilkeleri açısından da asla olamayacağı için, sadece 'ateist'lerin hayalî korkularını topluma da yansıtmak adına, farazî bir gulyabanî korkusuyla dayatılan bir düzenlemedir, laiklik...
 
*

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.