Suyumuzu bulandıran ne?
Gökhan Özcan / Yeni Şafak
Dereden aldığımız suyu içmeden önce bir süre dinlendirmemiz gerekir; bulanıklığı gitsin, kumu, kiri, tortusu dibe çöksün, su en berrak haliyle ortaya çıksın diye. Aklıselim de böyledir; akışı, hareketi ve harareti sürmekte olan fikir ve duyguların sükûnet kabında dinlendirilmesi, dingin hale gelmesi ve durulaÅŸması ile hayatiyet kazanır. Fikir ve duyguların demini almış halidir. Sükûnetle demlendiÄŸinden sakin bir dille konuÅŸur aklıselim. Sesin ihtirasla, iddiayla, tekebbürle yükseltilmesine ihtiyaç duymaz, kendinden, hakikatinden, kemalinden emindir; suhulet ve uhulet kazanmış kelimelerle anlatır meramını. Bunun aksine; yüksek sesin, ihtiraslı tavırların, kibirle karışık bir lisanın; kirin, kumun, tortuların bulandırdığı suya iÅŸaretler taşıdığını fark etmemiz ve zihnimize böyle iÅŸaretlememiz herhalde abesle iÅŸtigal olmasa gerektir.
“Daima hakikati, hareketlerimizin yaptığı seçimin açısında ararız. Yani kendi hakikatimizi müthiÅŸ bir egoizm ile kendimiz tayin eder, sonra elimizi âleme açarak doÄŸru düÅŸündüÄŸümüzü ispat edici delilleri âlemden dileniriz ve böylelikle davranmada oluÅŸumuzun asla farkında olmayarak fikirler, haklar, hakikatler savunuruz. Varlığımızı esir ederek arkasından sürükleyen zavallı ihtiraslarımızı göremeyiz de fezada muhteÅŸem bir uçuÅŸ veya ÅŸahane bir yarış yaptığımızı iddia ederiz” diyor merhum Nurettin Topçu, ‘Var Olmak’ isimli kitabında.
Seslerin yükseltildiÄŸi, hararetin hiç düÅŸmediÄŸi, iddiaların havada uçuÅŸtuÄŸu hiçbir tartışmadan aklıselimin galip çıktığı görülmemiÅŸtir. Aksine, böylesi hırgürü bol, sözlü itiÅŸ kakışın hakim olduÄŸu tartışmalar nefsaniyetin hükümranlığı altında geçer, bu kaçınılmazdır. Ä°nsan, herhangi ber meselede aklıselimin sesini iÅŸitmek istiyorsa, fikirlerinin ve duygularının demini almasını bekleyecek sabrı ve dirayeti gösterebilmelidir. Günümüzde, hararetin hiç düÅŸmediÄŸi o tartışmalarda, galip gelmenin temel öncelik olduÄŸu yanlış ve tahripkâr bir müsabaka kültürü hakim vaziyettedir. Bugün, kamuoyunun gözü önündeki medyatik tartışmalardan, eÅŸ dost meclisindeki sıradan konuÅŸmalara kadar hemen her zeminde, kendi üste çıkma hedefimizi aklıselimin icabı olan sözü, kararı, kanaati arama idealinin önüne koyar hale geldik hemen hepimiz. Bu hali, nefsaniyetimizin fikir ve duygularımızın üstüne ipotek koymaya baÅŸladığının bir göstergesi olduÄŸunu idrak etmek ve hasbî tedbir arayışlarına girmek durumundayız. Aksi halde, hakiki olan ÅŸeyleri görmekte giderek zorlanmamız ve nihayet tamamen körleÅŸmemiz kaçınılmaz hale gelecektir.
“Kulaklarımızın arasındaki 1300 gramlık et parçası, geometrik ÅŸekillerin ortalama özelliklerini hiç ter dökmeden yarım saniyede hesaplayabilir. DiÄŸer insanları düÅŸünürken beynimizin muhteÅŸem istatistikçisini yoldan çıkaran ÅŸey nedir? Bu sorunun kısa cevabı, karar bilimcisi Robin Hogarth’ın ‘acımasız çevre’ diye adlandırdığı, muhteÅŸem istatistikçinize hatalı veriler sunan bir yerde yaşıyor olmanızdır. KliÅŸelerimizin nerede yanlış yaptığını anlamak noktasında önem taşıyan üç acımasız yöntem var: Çok az bilgi edinmek, grupları farklılıklarına göre tanımlamak ve grup farklılıklarının gerçek nedenlerini doÄŸrudan gözlemleyememek” diye yazmış ‘Aklıselim’ kitabında Nicholas Epley.
“Durmadan etrafına bakan göz” dedi beyaz saçlı adam, “bir gün kendini görmeyi tamamen unutacaktır!”
Henüz yorum yapılmamış.