Kürsü
Abdülaziz Tantik: Müslümanların karşı karşıya kaldığı durumu okumak…
Müslüman bugün iki seçenek ile karşı karşıya kalmıştır; ya modern düşünceyle uyumlu ve seküler bir yaşamı tercih edecektir, ya da modern düşüncenin işaret ettiği yaşam alanlarını terk ederek kendi yaşam alanını inşa ederek müslüman kalacağı bir sosyal gerçeklik irat edecektir. Biri helakine, diğeri ise kurtuluşuna medar olacaktır.
Neyle karşılaÅŸtığımızı bilmeden yol almanın imkânsız oluÅŸunu artık kavramalıyız. Mevcut hal içinde sürekli debelenerek ulaÅŸtığımız bir sonuç yok. UlaÅŸtığımız sonuçların hayatımızı düzene koymaktan çok bir düzensizliÄŸi normalleÅŸtirdiÄŸini anlamalıyız. Ä°slam CoÄŸrafyası içinde mevcut MüslümanlaÅŸma eÄŸilimlerinin ulaÅŸtığı konumu dikkate aldığımız zaman saÄŸlam bir temsiliyeti iÅŸaret etmediÄŸi aÅŸikârdır.
Temsiliyet sorunu son üç yüzyılın sorunu olarak önümüzde durmaktadır. Ortaya çıkmış bütün hareketler temsiliyet sorununu aÅŸmada zaaflar taşımış ve süreç içinde iyice temsiliyeti kaybetmiÅŸlerdir. Hangi Ä°slami hareketi ele alırsak alalım; bütünü kuÅŸatan bir yaklaşım geliÅŸtiremediÄŸi gibi iman ve amel arasındaki korelâsyonu da doÄŸru bir zeminde inÅŸa edememiÅŸtir. Sonuç itibarı ile mevcut Ä°slami hareketler ya düÅŸünce zemini üzerinden veya Salih amel baÄŸlamında sorunlar yaÅŸamıştır. Bu sorun Ä°slam’a yönelik ilgiyi zaafa uÄŸrattığı gibi savunması baÄŸlamında da sorunlar üretmektedir. An itibarı ile Müslümanların kahır ekseriyetinin seküler bir yaÅŸam ve kültürü onaylamasa da içselleÅŸtirdiÄŸi gözlemlenebiliyor. Bu durum müslüman olmayı daha da sorunlu hale getirmektedir. Tasavvuf hareketlerinin dünyevi tabiatının fazlaca öne çıktığı bir zeminde uhrevi olana dair umudu ve eÄŸilimi gittikçe zayıflatmaktadır. Ezcümle bütün olarak meseleye yaklaşıldığı zaman; içinde bulunulan mevcut durum gittikçe sekülerleÅŸmekte ve müslüman olmayı neredeyse imkânsız gele getirecek bir vasatın kurulmasına zemin oluÅŸturmaktadır.
Bu durumu seküler kültürün bir baÅŸarısı olarak kayıtlara geçirebileceÄŸimiz gibi Müslümanların kendi dinleri ile saÄŸlıklı ve sahici bir iliÅŸki kuramamanın getirdiÄŸi zaafa da iÅŸaret edebiliriz. Seküler kültürün iktisadi, siyasi, bilimsel ve teknolojik gücü ile kendini bütün dünyaya dayattığı bilinen bir gerçeklik. Bu gerçekliÄŸin oluÅŸumunda Müslümanların zaaf taşımaları da ayrı bir doÄŸru olarak önümüzde durmaktadır.
Müslüman zihin, kendi dışındaki kültüre o kadar odaklanmak zorunda kalıyor ki kendisine ait bir düÅŸünceyi bile ancak kendi dışındaki ‘onay’a bakarak ileri sürmek durumunda kalmaktadır. Bu durum ise müslüman için sahiciliÄŸin kayboluÅŸunu ima etmektedir. Yani bir müslüman bir ÅŸey söylemeye yeltendiÄŸi zaman kendi düÅŸünce sistematiÄŸi içindeki yerinden çok seküler kültür ve bilginin ürettiÄŸi sistematiÄŸi dikkate alarak dillendirdiÄŸi için süreklileÅŸen bir olgu olarak kendisine yabancılaÅŸmaktadır.
Müslüman zihnin içinde bulunduÄŸu keÅŸmekeÅŸliÄŸin birden fazla sebebi olduÄŸu tartışılamaz bir gerçekliktir. Bu keÅŸmekeÅŸliÄŸin en önemli amili; kendi epistemik düÅŸünce zemininden ve tarihsel sürekliliÄŸi saÄŸlayacak olan düÅŸünce tarihi mirasından kopuk oluÅŸudur. Kendisi üzerine düÅŸünmekten kaçınan bir zihnin ulaÅŸacağı menzil kendisi olmayacaktır. Ä°ÅŸte bu yüzden müslüman zihin kendi menzilinin dışında ulaÅŸtığı bu yeni menzili kendisine ait kılmaya çalışırken hem ironik bir durum oluÅŸturmakta ve hem de komik bir olguya neden olmaktadır. Ä°yi kötü son iki yüzyılın çözüm önerilerine bakıldığı zaman saÄŸlıklı ve sahici bir öneri bulmakta zorlanıyoruz. Elbette ki istisnai çözüm önerileri bulunur. Bu istisnai çözüm önerilerinin hem doÄŸru bir idraki saÄŸlanamamakta ve hem daha önemlisi de, bir çoÄŸunluÄŸa ulaÅŸma imkânı ve istidadı taşımamaktadır. Ä°ÅŸte bu yüzden sürekli çözüm önerileri sınırlı bir zeminde açığa çıkarılmakta ve hesaba katılan durumlar, olgular yüzünden ise yabancılaÅŸmayı koyulaÅŸtırmaktadır.
Kabaca çözümü iki temel eksene dönüÅŸtürmemiz mümkündür. Birisi sadece geleneÄŸe yaslanan ve bugünü dikkate almadan hamaset üzerinden yeni bir bakış ve yaklaşım, ötekileÅŸtirerek varlık kazanma imtiyazı üzerinden hareket ederek Müslümanlığı yaÅŸama ve davet etmeyi içermektedir. Bu konum kendi içinde birden fazla fırkaya dönüÅŸmektedir. Hatta aynı fırka içinde ikili bir yapıyı bulmakta da zorlanmayız. Ä°kincisi ise, modern durumu bir olgu olarak kabul ederek, yeni bir çözüm arayışı içine girmektir. Bu arayışında bir sonuç üretemediÄŸi aÅŸikâr…
Ä°kinci olguda bir yenilgi travması ve aÅŸağılık kompleksi olduÄŸunu ayrıca vurgulamakta yarar var. Ve maalesef bu yenilgi travması bir türlü aşılamadığı için düÅŸünceyi derinden etkilemeye devam etmektedir. AÅŸağılık kompleksi ise din ile yaÅŸamı ayrıştırarak dini sadece bir ritüele dönüÅŸtürerek sekülerleÅŸmeye kapı aralamakta ve bu kapı sürekli biraz daha açılarak dini teslim almaya devam etmektedir. Din, artık seküler kültür açısından bir obje; ya siyasi, ya sosyolojik veya ahlaki bir zeminde sınırlı tutularak onu asli hüviyetinden uzaklaÅŸtırmaktadır.
2021 yılını dikkate alarak düÅŸünmeye baÅŸladığımız zaman ise artık sadece elimizde iki tutum kalmaktadır. Bu iki tutumda aynı sonucu vermektedir. Bir kesim, artık modernleÅŸme ile savaşı bitirelim ve bize açtığı dünyada yaÅŸamaya çalışalım, sorunlarımızı bu çerçeve içinde çözelim, diyerek teslimiyeti öne çıkartıyor. Ä°kincisi ise ÅŸiddete meyyal bir pozisyon içinde eskiye özlem ile mevcut durumu dikkate almadan, ama aynı atmosferin saÄŸladığı davranışlar ile hareket ederek çözüme ulaÅŸacağını düÅŸünmekte iken sürekli yalpalayarak zaafı çoÄŸaltmaktadır. Tıpkı Marksizm’in paradigma içi muhalefeti gibi, bir farkla bu akım, paradigma içinde kaldığının farkındalığına sahip deÄŸil…
GeldiÄŸimiz nokta bir umutsuzluk noktasıdır. Bunun bilincinde olmak zorunluluÄŸunu hissetmeliyiz. Umutsuzluk her tarafa sirayet etmiÅŸ durumdadır. Uhrevi olması beklenen tasavvuf akımlarının dünyevi karakteri bu durumu daha da içinden çıkılmaz kılmaktadır. Belki de çözüm, bu umutsuzluÄŸu cesaretle kabul ederek yeni bir çıkış imkânını ateÅŸlemeyi baÅŸarabilmektedir.
Çözüme kavuÅŸma konusundaki ilk adım; bu umutsuzluÄŸu doÄŸru kavramak ve bu içinde var olduÄŸumuz kültürel dokunun Müslümanları sadece kendilerine yabancılaÅŸtırdığını kabullenerek baÅŸlamaktır. Bu umutsuzluk bize yeni bir adım atmaya mecal kazandırabilir: yeni bir dünya mümkündür. Ä°ÅŸte çözümün belkemiÄŸi bu: yeni bir dünya mümkündür. Bu yeni dünya mevcut dünyanın dışında ama bir ötekisi olarak deÄŸil; kendini, kendisi olarak inÅŸa etmeyi amaçlayarak…
Yeni bir dünya mümkün dediÄŸiniz andan itibaren, bu dünyanın eski dünyadan farkını açığa çıkartarak yol almanız mümkün hale gelir. Böylece müslüman, kendi dini ile iliÅŸkisini, kendi sahici geleneÄŸi ile barışarak ve onu analitik bir düÅŸünceye tabi kılarak kendi gerçekliÄŸini dikkate alarak yol alacaktır. Din ile iliÅŸki kurarken, mevcut modern paradigma üzerinden elde edilen kavramlar ve disiplinler üzerinden deÄŸil, kendi asli hüviyetini saÄŸlayan kendi kavram ve usulü içinde yol almaya çalışacaktır. Zaten yeni olmak, bugüne kadar kurulan iliÅŸkiler ağının bir saÄŸlamasını yaparak, yeni bir iliÅŸki kurma deneyimini saÄŸlamaktır.
DoÄŸru ve sahici bir baÅŸlangıç noktası, çözümün oluÅŸturulmasında ve doÄŸruya ulaÅŸmada en önemli noktadır. Bu yüzden bu farkındalık ile hareket edildiÄŸinde artık, önümüze sürülen öneri ve deÄŸerlendirmeleri baÅŸka bir gözle okumaya ve deÄŸerlendirmeye baÅŸlayabiliriz. Mevcut hastalıklardan kurtulmuÅŸ bir zihin, yeni baÅŸlangıcı hastalıklardan azade olarak kurmaya baÅŸlayabilir. Böylece adım- adım ilerleyerek, sürekli tashihini gerçekleÅŸtirerek ileri adımlar atılabilir. En önemlisi ise ilahi rahmeti celbedecek bir konumun ihtiva edilmesidir. Çünkü müslüman ilahi yardımı almadan bir yol alınamayacağını bilir. O kendi üzerine düÅŸeni yaptıktan sonra ilahi yardımı bekler ve ona göre kendi sahihliÄŸinin saÄŸlamasını yapar.
Bu yeni baÅŸlangıç noktası, mevcut dünyanın dışına çıkmayı ilzam ettiÄŸi için artık hem mevcut dünyaya yeni bir gözle bakma imkânı kazanır. Hem de kendi tarihsel müktesebatını ve içinde var olduÄŸu koÅŸulları yeni bir gözle deÄŸerlendirme imtiyazı kazanır. Böylece yanılgılardan kurtularak doÄŸrular ile irtibatı güçlendirecek ve ilahi yardımı celbedecek bir Salih amel üzerinden salim bir aklı elde edecektir.
Durum ürkütücü olabilir. Ama müslüman bu ürkütücülüÄŸe teslim olmayandır. Talut- Calut hikâyesinde aktarılan, düÅŸmanın karşısında kalan bir azınlık inançlı kiÅŸiler; ‘Biz nice azınlıkların Allah’ın izni ile nice çoÄŸunluklara galebe çaldığını biliriz’ diyerek baÅŸarıya ulaÅŸmışlardır. BaÅŸarı zaten Allah’tandır. Bu dünyanın bir imtihan dünyası olduÄŸu gerçeÄŸi asla zihinlerden çıkarılmaması gereken temel bir gerçekliktir.
Bir tek kiÅŸi, dünyayı deÄŸiÅŸtirecek bir iradeye sahip olabilir. Tarih bu örneklerle doludur. Bugünde bir tek müslüman hakikati ortaya koyarak ve o hakikate uygun yaÅŸayarak yeni bir dünyanın müjdesini verebilir. Önemli olan bu iradeye sahip olabilmektir.
Yeni bir dünyanın mümkün olduÄŸunu düÅŸünen ve inanan kiÅŸiler bir araya gelerek bunun müzakeresini yapabilir. Birlikte yol arkadaÅŸlığı yaparak insanlığın kurtuluÅŸu için yeni bir yolun müjdesini verebilirler. Ya da kıyametin kopmasını bekleyerek ömürlerini tüketebilirler. Tercih insanındır. Ve her tercih insana bir sorumluluk ve karşılıklılık saÄŸlar. Yani kaçış yolu kapalıdır. Kaçmaya çalışanların yakalandığı bir hayatın varlığına ÅŸahitlik ediyoruz. YaÅŸam ile hayat arasındaki derin bağı, ayrımı ve ikili yapının ulûhiyet ile ve rububiyet ile iliÅŸkisi kadar, insanların eylemleri ile bağını da dikkate almalıyız.
Ä°nsan tarihin hiçbir kesitinde sorumluluÄŸundan kaçarak kurtuluÅŸa varamamıştır! Bu yüzden özellikle önceliÄŸin Müslümanlara ait olduÄŸu bu sorumluluÄŸu üstlenmeleri ve yeni bir çıkış yolunu göstermeleri elzemdir.
Åžahitlik edilmeyen hiçbir deÄŸer var olamaz!
Müslüman bugün iki seçenek ile karşı karşıya kalmıştır; ya modern düÅŸünceyle uyumlu ve seküler bir yaÅŸamı tercih edecektir, ya da modern düÅŸüncenin iÅŸaret ettiÄŸi yaÅŸam alanlarını terk ederek kendi yaÅŸam alanını inÅŸa ederek müslüman kalacağı bir sosyal gerçeklik irat edecektir. Biri helakine, diÄŸeri ise kurtuluÅŸuna medar olacaktır.
Kaynak: Åžark'ul Awsat
Henüz yorum yapılmamış.