Sosyal Medya

20 yıl önce ve sonra

Prof. Dr. Nurşin Ateşoğlu Güney / Nişantaşı Üniversitesi



Bundan 20 yıl önce 11 Eylül 2001'de Ä°kiz Kuleler ve Pentagon vurulmuÅŸtu. Saldırıların yarattığı ÅŸok içerinde hem Cumhuriyetçiler hem de Demokratlar ABD BaÅŸkanı Bush'un Afganistan'a askeri olarak müdahale etmesiyle baÅŸlayan ve sonradan Irak iÅŸgali ile devam edecek olan "önleyici müdahale doktrinine" yeÅŸil ışık yakmışlardı. Bush yönetimi askerlerine 2001 yılında Kabil'e doÄŸru yola çıkma emri verirken, bu önleyici askeri müdahale stratejisiyle Afganistan'da hem terörizme karşı -yani El- Kaide ve Taliban'a karşı- savaÅŸ açmış oluyor hem de bu ülkede rejim deÄŸiÅŸikliÄŸi sonrası ulus inÅŸasını hedefliyordu. Bugünkü Biden yönetimi Afganistan'daki 20 yıllık varlıklarının hedefinde ulus inÅŸası olduÄŸunu inkâr ediyor zira Afganistan'daki baÅŸarısızlığın faturasını Afganlılara kesmek daha kolay. Ancak bu hususunda ötesinde Biden faturayı Afganistan hükümetine ve Afganlılara keserken, Kabil Hükümeti'nin ipini bizzat ABD'nin çektiÄŸini perdelemek de istiyor. Çünkü gerçekliÄŸin üzerine örtülmeye çalışılan bu perdeyi aralarsak iki ÅŸeyi fark edeceÄŸiz: 1)- Mesele ulus inÅŸası hatta terörle mücadele deÄŸil ABD hegemonyasının tesisiydi; 2)- Ne ulus inÅŸası ne terörle mücadelede yarattığı tüm hasara raÄŸmen sonuca ulaÅŸamayan ABD çifte bir baÅŸarısızlık yaÅŸadı.

Cehenneme taÅŸ döÅŸemek

Ancak 10 yıl önce, bu baÅŸarısızlık fikrinden uzakta ABD'nin ulus olmasa da devlet inÅŸasını gerçekleÅŸtirerek sahada küçük Amerikalar yaratabileceÄŸini söyleyen, tonla uzman ve devlet adamı vardı. Nitekim, Washington'un Afganistan'da sert güç kullanarak gerçekleÅŸtirdiÄŸi sınır ötesi Afganistan müdahalesi de son olmayacaktı. Gerçi Afganistan'da merkezi hükümetin tesisinde sorunlar yaÅŸanıyordu. Taliban sonrası Afganistan'da oluÅŸturulmak istenen demokratik hükümet yapısı yolsuzlukların devam etmesi, uyuÅŸturucu trafiÄŸine göz yumulması, doÄŸru liderlerin desteklenmemesi gibi birçok sebeple gerçekleÅŸmemiÅŸti. Buna raÄŸmen ABD dış politika yapıcıları Afganistan'daki baÅŸarısızlıklardan ders çıkartmaktan çok uzaktılar, rejim deÄŸiÅŸikliÄŸi ulus/devlet inÅŸası "uÄŸrunda BM'de yalan söylenecek kadar" popüler projelerdi. Takvimler 2003'ü gösterdiÄŸinde ABD Irak'a tek taraflı ve uluslararası meÅŸruluÄŸu bugüne kadar sorgulanan bir müdahale gerçekleÅŸtirdi. BaÄŸdat'ta yönetim devrildi, ideolojik-mezhepsel-kabilesel dengeler bozuldu, insanlar öldü, öldü, öldü; iÅŸkence gördü, gördü, gördü.

Tüm bu ölümlerin, yurtdışında yere deÄŸen postalların, gönderilen teçhizatlarına, inÅŸa edilen hapishanelerin, yapılan propagandanın, ulus ve devletin inÅŸasından çok çok küçük bir maliyeti vardı ama bu maliyet bile ABD'de vergi veren seçmeni rahatsız ediyordu. Daha sonraları ABD'nin demokrasi ihracı hayalini küçük iyi niyetli projeler olarak gören Amerikalı uzmanlar, "cehenneme giden taÅŸları" döÅŸediklerini söyleyeceklerdi.

ABD'nin uzaklaşması

Obama yönetiminin geriden liderlik stratejisine kadar "cehenneme giden yol" bayağı bir döÅŸenmiÅŸti. Bu süreç zarfında, ABD'nin terörle savaÅŸ yönteminin öl veya öldür'e evirilmesi, ABD'nin gerekli gördüÄŸünde uluslararası hukuku askıya alması ve tek taraflılık politikasında ısrar etmesi Washington'un baÅŸta Avrupalılar olmak üzere hemen hemen tüm müttefikleriyle arasını açmıştı. Üstelik üzerinden 8-9 yıl geçmesine raÄŸmen inÅŸa edilen ulus/devletlerde de sıkıntı vardı. Washington'un müttefik ve rakiplerin desteÄŸiyle halletmesi gereken iÅŸlerin listesi uzuyordu. Ölen ve yaralanan Amerikan askerlerinin mikro trajedilerine artan hayat pahalılığı, durgunlaÅŸan ekonomi ekleniyordu. Obama yönetimi bu ortamda "geriden liderlik" perspektifini çok rahat bir biçimde sahneye taşıdı. Pentagon'dan da büyük bir itiraz gelmedi, zira Washington'un sahip olduÄŸu uzun eriÅŸim kapasitesine sahip ya da uzaktan kontrol edilebilir silahları aracılığıyla sahaya gerektiÄŸinde ABD üsleri ve gemilerinden müdahale edebileceÄŸi hesaplanıyordu. Nitekim Afganistan daÄŸları ABD drone savaşının sahnesi haline gelmiÅŸti. Burada terör unsurları ile birlikte yine bolca sivil öldü, kan aktı, aktı, aktı. Ve o sırada bölgenin bir baÅŸka yerinde: diÄŸer "ulus inÅŸa projesinde" çıkan ufak sorun, yeni bir terör örgütünün doÄŸuÅŸu, sahaya asker sürme zorunluluÄŸu. Tüm bunlar Obama yönetimini sahadaki devlet dışı aktör vekillerden faydalanmaya, istihbari bilgiyi de vekiller aracılığıyla saÄŸlayıp yola "uzaktan" devam etmeye itti.

Sonuçta tüm bu süreci korkunç derecede baÅŸarısız kılacak olan Avrupalıların deÄŸil Rusların uzak bölgelere kendi nükleer caydırıcılıklarıyla beraber askerleriyle müdahale etme yeteneÄŸi kazanmalarıydı. Obama jeopolitiÄŸinin sonunu Ruslar getirdiÄŸi için kimse dönüp vekiller aracılığıyla terörle mücadele ediliyor mu? Vekiller aracılığıyla Kabil hükümeti yaÅŸatılabilir mi? diye bakmadı. Oysa Afganistan'da sorun "El-Kaide ile mücadelenin" çok ötesine taÅŸmıştı bile.

Günü "dolar hesabı yaparak" açan Trump döneminde iÅŸlerin çetrefilleÅŸtiÄŸi fark edildi. Trump için "bir Obama baÅŸarısızlığı daha". Bu dönemde ABD Taliban'la Doha AnlaÅŸması yaparak Afganistan'da terörü sonlandırmada baÅŸarısız olduÄŸunu da kabul ediyordu. El-Kaide ve Taliban yenilmemiÅŸti. Afganistan'da ulus inÅŸa etme hedefinden de böylece sessiz sedasız vazgeçiliyordu. Ancak Biden yönetimi bu baÅŸarısızlığın içerisinde "uzaktan kontrol fırsatı" da yakalayabileceÄŸinin farkında olarak hareket ediyor gözüküyor. ABD, Afganistan'daki Amerikan askerlerinin tahliyesinden sonra Taliban'ı Afganistan'da kapsayıcı bir hükümet kurdurmaya teÅŸvik ederek bu sayede buradaki nüfuz ve etkisini devam ettirmek istiyor. Bu Obama ve Trump dönemlerinde çok arzu edilen, maliyeti Çin ve Rusya'ya yıkma stratejisinin de bir uzantısı aslında. Ayrıca unutmamak lazım ABD 20 yıl süresince buradaydı ve ulus inÅŸasını baÅŸaramadı. Rusya ve Çin'in de baÅŸarısız olacağını, en kötü ihtimalle Güney Asya'da etki alanı kazanmalarının engelleneceÄŸini, en iyi ihtimalle vekiller üzerinden sürtüÅŸeceklerini hesaplıyor.

Nerede çuvalladılar?

Tabii evdeki hesap her zaman çarşıya uymuyor. Giderayak ulus-devlet inÅŸası için deÄŸil terörü sonlandırmak için Afganistan'ı iÅŸgal ettiÄŸini açıklayan Biden yönetimi Kabil'de terör saldırılarına yeni kurbanlar verdi. Bu nedenle ABD'nin sonu gelmeyen savaÅŸlardan çekilme zaferini bu 11 Eylül'ün yıldönümünde ilan etme ÅŸansı Biden yönetiminin parmakları arasından kaçmış görünüyor. Üstelik 11 Eylül'de hayatını kaybeden kurbanların aileleri Biden Yönetimini zor durumda bırakabilecek bir hukuki/ sivil toplum mücadelesi sürdürüyorlar. Ailelerin talebi, FBI'ın terör saldırısı ile irtibatlı bulduÄŸu ülkenin -burada kastedilen Suudi Arabistan'dır- ismini açıklaması. Ailelerin Biden yönetimine gönderdiÄŸi mektubun mürekkebi kurumadan Afganistan'dan çekilmenin "zavallıca" yapıldığını düÅŸünen emekli askerlerin mektubu Beyaz Saray'a ulaÅŸtı. Sonuçta stratejik hesapların tutması için iki ÅŸey gereklidir; mümkün olduÄŸunca iyi bir taktik ve siyasi zafer. Biden yönetimi bu iki gereklilikte de çuvallamış görünüyor.

Åžimdi ne olacak?

ABD'nin Afganistan çekilmesi sonrasında nasıl davranacağına yönelik çeÅŸitli yorumlar yapılmakta. Kimileri Afganistan'ın tahliyesi sırasında gösterilen zafiyeti, adeta bir "Saygon 2.0" ruh halini odaÄŸa alarak ABD'nin bilerek kendini böyle aciz göstermeyeceÄŸini düÅŸünüyorlar. Dolayısıyla bazılarımız, Afganistan'dan ayrılırken Washington'un Taliban ile ilgili önceden bir planı olmadığı görüÅŸünde. Elbette, bu fikri ileri süren kimse Biden Yönetiminin başı elleri arasında sonsuza dek aÄŸlamasını beklemiyor ama esas düÅŸünceleri ABD'nin sahadaki tabloya göre reaktif davranacağı.

Benim kiÅŸisel görüÅŸüm ise daha farklı. Biden Yönetiminin Afganistan tahliyesi öncesinde özellikle bu bölgeye yönelik birden fazla planı olduÄŸunu düÅŸünüyorum. Washington'un ani ve hızlı Afganistan tahliyesi taktik ve siyasi hatalar nedeniyle bir zafiyetle sonuçlanınca, hemen hemen herkes bu tahliyenin gerisinde Taliban ile ABD'nin 2020 senesinde gerçekleÅŸtirdiÄŸi Doha AnlaÅŸması olduÄŸunu unuttu. Evet, bu pazarlık Trump döneminde yapıldı ama ABD BaÅŸkanı Biden da bu anlaÅŸmayı reddetmedi ve hatta ABD'nin 11 Eylül tarihli tahliyesini öne çekti. Sonuçta, Doha AnlaÅŸması yapılırken güdülen hesapları; stratejik geriye çekilme, maliyeti rakiplere yükleme, rakiplerin arasını açma, kanlı bir savaÅŸ ile sahadaki aktörleri yorma, Pakistan ve Ä°ran'ı kontrol etme, Doha üzerinden Abu Dabi ve Riyad'a mesaj verme hala temel stratejiler olarak zihinlerde. Biden yönetimi için mesele bu stratejileri, bu arada baÅŸka aktörlerin politikalarına da reaksiyon vererek, taktik hata yapmadan ve siyasi olarak intihar etmeden sahaya taşıyabilecek politikalar üretmekte.

Bugün, Biden yönetimi her ne kadar Afganistan'dan çekilmiÅŸse de asla deÄŸiÅŸmeyecek bir gerçek var: Washington, Güney Asya jeopolitik rekabetinin dışında kalamaz. ABD, bizzat iÅŸgal ve Amerikan gücü dışında Güney Asya'ya dört ayrı koldan ulaÅŸmaya çalıştı/çalışıyor: i- Pakistan üzerinden, ii- Hindistan üzerinden, iii-Körfez üzerinden, iv- GüneydoÄŸu Asya üzerinden. Ä°ÅŸin ilginç yanı aynı hatların Rusya ve Çin tarafından da kullanılması. Dolayısıyla herkese "tüm yollar Kabil'e çıkar ama Kabil'de cehenneme döner" diyebilmek 20 yılda cehennemin tadını aÄŸzında hep hissetmiÅŸ ABD için son derece mutluluk verici olabilir. Zira, önceden de belirttiÄŸimiz gibi Yeni SoÄŸuk SavaÅŸ'ın üçüncü cephesi Afganistan'da bir kez açıldı. Nitekim ABD BaÅŸkanı Biden, büyük ihtimalle eleÅŸtiriler arasında bunaldığından, aÄŸzındaki baklayı da geçtiÄŸimiz günlerde çıkardı. Biden'a göre Washington'un Afganistan'dan çekilmeyi bu kadar ani ve hızlı yapmasının bir nedenini var: Rusya ve Çin'le daha iyi rekabet etmek. Yani Afganistan'dan asker çekerken amaç ABD'nin müreffeh topraklarında ABD gençlerini fabrikalara tıkmak deÄŸil, amaç Pekin ve Moskova'ya sınır çekmek. Bu denklemde ABD'nin, sahadaki aktörleri - örneÄŸin meÅŸru bir aktör haline gelebilecek olan Taliban'ı ya da ileride koÅŸulların deÄŸiÅŸmesi halinde baÅŸka unsurları- araçsallaÅŸtırmaktan asla vazgeçmeyeceÄŸini kestirmek hiç de zor deÄŸil. Ancak sahada bir vekili araçsallaÅŸtırmanın ABD açısından baÅŸka bir sebebi daha var.

Cruise diplomasisi

ABD BaÅŸkanı Biden Afganistan tahliyesinden önce, Washington'un sahip olduÄŸu uzun eriÅŸimli askeri kabiliyetlerle (over-the-horizon capability) Afganistan odaklı bölgeden ABD'ye yönelebilecek olası tehditleri takip edeceklerini ilan etmiÅŸti. Ancak ABD, Afganistan tahliyesi sırasındaki patlamada 13 askerini kaybedince, BaÅŸkanı Biden Afganistan DAEÅž'i (ISIS-K) ile iÅŸlerinin bitmediÄŸini, failleri mutlaka yakalayacaklarını dile getirdi. Bu açıklama da bize, ABD'nin 11 Eylül saldırılarının arifesinde Afganistan odaklı Çin-Rusya mücadelesine devam ederken her an sahaya yani Afganistan'a farklı biçimlerde de olsa geri dönebileceÄŸi sinyalini veriyordu. Batı kaynaklı bir görüÅŸe göre aslında ABD terörizme karşı zaferini daha ilan etmeden Kabil saldırıları ile terörizme karşı mücadelesini dönüÅŸtürmek zorunda kaldı.

ABD Doha AnlaÅŸması'nı Taliban ile gerçekleÅŸtirdiÄŸinde bu anlaÅŸmasının doÄŸrudan sonucu olarak Afgan ordusunun çözülmesini de göze almıştı. Ufuk ötesinden ABD tehditleri tespit edip engellediÄŸi müddetçe büyük bir risk olarak görünmedi merkezi ordunun çözülmesi. Ancak ÅŸimdi El-Kaide ve Taliban'ı yenemediÄŸini Doha'da kabul etmiÅŸ ABD'nin elinde Afganistan DAEÅž'i karşısında mücadelede etmek için iki seçenek var. Ya eski düÅŸman ve bugünün meÅŸru muhatabı Taliban-veya gene bir baÅŸka devlet dışı enstrüman ile- ile bir ÅŸekilde anlaşılacak ve böylece ABD bölgede Çin ve Rusya gibi rakipleriyle mücadelesine devam ederken terörle mücadeleyi bu vekillere havale edecek. Ya da Washington Clinton döneminde uygulamış olduÄŸu Cruise füze diplomasisine geri dönecek. Hatırlanacağı üzere, Clinton El- Kaide'nin 1998 yılında Kenya ve Tanzanya'daki ABD elçiliklerine düzenlediÄŸi saldırı ertesinde, ABD istihbaratına göre füze saldırısında bulunmuÅŸ, sonuçta Sudan'da bir aspirin fabrikasının ABD tarafından vurulduÄŸu ortaya çıkmıştı. Üstelik, ABD'nin bu füze saldırısı daha sonra 2001 de gerçekleÅŸecek El-Kaide'nin Ä°kiz kuleler ve Pentagon'a yönelik saldırılarını engellememiÅŸti. Kısaca Cruise füze diplomasisi saha içinde etkili bir vekiliniz ya da askeriniz olmadan benimsenebilecek baÅŸarılı bir strateji deÄŸil. Dolayısıyla, günümüzde Afganistan'dan son askerini de tahliye etmiÅŸ bir Biden yönetiminin bu ve benzeri açıklarıyla füze diplomasisinde baÅŸarılı olması mümkün görünmemekte.

Mücadeleye ihanet

Bu yüzden ABD'nin Rusya ve Çin'i sollayarak Taliban ile 2020'de vardığı anlaÅŸmayı ve iÅŸbirliÄŸini geniÅŸletmesi bir olasılık- ki bu ABD'nin terörle mücadele politikasına açıkça göstere göstere ihanet etmesi demek. 11 Eylül kurbanlarından, ÅŸu zamanda bu zamanda emekli olmuÅŸ askerlerden, Paris'ten, Brüksel'den yazılan daha çok mektup demek. Ne demiÅŸtik, evdeki hesap çarşıya uymaz. Biden yönetiminin tahliye hezimetinden sonra bugünlerde Taliban Afganistan'ıyla nasıl bir angajman yapmak gerektiÄŸi konusunda 20 Batılı ülkeyle istiÅŸare toplantısı hazırlığı içinde olduÄŸunu duyuyoruz. ABD'de yaklaÅŸan seçimler öncesi "demokratik dünyaya" ulaÅŸtık mesajı verilmeye çalışılıyor. Biden yönetiminin siyasi ömrü de sorgulanırken gecikmiÅŸ bir önlem. Zira Avrupalı müttefikler küskün ve ABD Rusya ve Çin'le mücadele etmek için kendi 11 Eylül'ünü bitirirken Avrupalıların kucağına en masumu "Taliban ile angajman" olmak üzere bir sürü bomba bıraktı.

[email protected]

kaynak: açıkgörüÅŸ

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.