Düşünsel deformasyon
Ali Haydar Haksal / Milli Gazete
Ä°nsanlığın genel anlamda savrulduÄŸu, teslim olduÄŸu anlayışların görünüm ve gösteriÅŸlerine karşın bunalımda. Ä°nsanlığı saran bir karmaÅŸa var. KarmaÅŸanın farkında bile olunamıyor. Bu bir yanıyla çökerten bir yanıyla da karmaÅŸa içinde oyalayan bir ortam. Ä°nsanlığın çıkış yollarının bile tıkandığı, çaresiz bırakıldığı, öyle sanıldığı bir süreç. Ä°nsanın düÅŸünmeye bile vakti yok gibi. Çünkü zihni meÅŸgul edenler fazlasıyla yorucu.
Anlam dünyasından uzak, sıradan ve günübirlik yaÅŸamaya adanmışların dünyası. Tüketim furyasının asıl amacı da insanı sömürerek, meÅŸgul ederek oyalıyor. BaÅŸka bir ÅŸeyle meÅŸgul olmamak. Egemenlerin oyunlarını, düzenlerini fark edememek.
CoÄŸrafyamızın çok yönlü karmaÅŸasından insanların bir araya gelemeyiÅŸleri sadece kendileri için deÄŸil insanlık için de büyük bir sorun ve çıkmaz. Ä°nsanlığın geleceÄŸi sahih ve has Müslümanlara baÄŸlı. Müslüman’ın sorumluluÄŸu sadece kendisiyle sınırlı deÄŸil.
Ä°nsanlığın dağılmışlığı, toparlanamayışı da Müslümanların Müslüman olarak hakkıyla var olmamasına baÄŸlı. Böylesi bir durumda kendine derman olamayanlar elbette ki baÅŸkalarına olamazlar.
Osmanlı Devleti’nin dağılmasıyla Müslümanlar dağıldı, onların dağılmasıyla mazlumlar ortada kaldı. Kendilerine uzanacak bir elden, bir sesten ve koruyucudan mahrum kaldı. Güçlü bir devletin varlığı genel anlamda hayırlara neden olur.
Müslümanların çatı devletlerinin olmayışı, bir araya gelemeyiÅŸleri birliktelikleri çıkmaza sürüklüyor. Batı, bundan yararlanıyor ve bu dağılmışlığı fırsat biliyor.
Asıl sorun Müslümanların düÅŸünsel deformasyonları. Âdeta birbirine düÅŸman olacak kadar uçlara taşınmışlıkları. BaÅŸka düÅŸüncelerin, Batı medeniyetinin birer unsuru olma gibi bir durumu yaÅŸamaları.
İnsanımız kendine bu kadar zalim olabilir mi, bu kadar acımasız ve hor bakışlı ve vahşi olabilir mi? Oluyor.
Mazlumlar bile zalimlik rolünü üstleniyorlar ve birbiriyle yarışıyorlar. Bu da genel anlamda kurtuluÅŸları deÄŸil yıkılışlarına neden oluyor.
DüÅŸünsel deformasyon kendileri olmak yerine baÅŸkalarına teslim oluÅŸ ve onların sözcüleri konumuna düÅŸüÅŸtür. DüÅŸünsel deformasyon egemenlerin tutsağı olmadır. Kölelik ruhunu kabullenmedir. Bugün kendini muhafazakâr bilen Müslümanların; sistemin, jakoben dayatmaların bir unsuru hâline geliÅŸleri düÅŸündürücüdür ama ÅŸaşırtıcı deÄŸildir. Dünyalıkların peÅŸinden koÅŸan, yığmaya bakan, lüksün ve modern hayatın birer oyuncağına dönüÅŸmek kendilerini hiç de rahatsız etmiyor. Bundan adeta haz bile alınıyor. Saltanat ve görkemli bir hayat ile övünülüyor, bunu da bir hüner olarak belliyorlar.
Jakoben sistemin koruyucuları, yürütücüleri, tahkim edicileri oluyorlar.
Kemalist Türkiye solu Türkiye sağını baskılayarak kendilerinin yapamadıklarını onlara yaptırıyorlar. Ve bu sistemi, jakobenizmi meÅŸru hâle getiriyorlar. DiÄŸer yandan da sekülerizme giden yolu açıyorlar ve bunu da geçerli kılıyorlar. Çünkü kendileri de meÅŸreben buna eÄŸilimlidirler. Tutkularından asla vazgeçmiyorlar.
Ä°slâm’ın özü olan hadislerin, sünnetin ve buradan da giderek Peygamberimizin ve ayetlerin tartışılmaya götürüldüÄŸü bir süreç. Yani bilimsel ve aklî bir tuzaÄŸa takılışları. Fransız pozitivzminin temsilcileri oluyorlar. Kendilerinin kuyularını kazıyorlar ve düÅŸüyorlar.
Her millet kendi yerinde, medeniyetinde ve kültüründe bir kiÅŸiliktir. BaÅŸka medeniyetlerin yabancı düÅŸünüÅŸlerin içinde var olunmaz. Onlara benzemeye çalışma ancak dönüÅŸtürmeye neden olabilir.
Ä°nsana deÄŸer verilmedikçe, asıl yerine konulmadıkça, hakkıyla hakkı teslim edilmedikçe asla bir yere varılamaz. Her insan bulunduÄŸu konumda olmayı hak eder. Herkesi kendi hâline bırakmak yerine ona yol gösterici olmakla olabilir. O da önce kendisini insan yerine koyarak.
Henüz yorum yapılmamış.