Sosyal Medya

Küreselleşme ve Türkiye'de siyaset yapma olgusu

Hakikat, ancak kendisine yönelenlere kapısını aralık tutar. Gerçek ise onun üzerine basiretle yönelene kendisini gösterir.



Siyaset yapma, belirli bir kültürel geleneÄŸe, sahip olunan dünya görüÅŸüne ve geleceÄŸe dair bir umuda yönelik olmalıdır. Siyaset o zaman kendi sınırları içinde gerekli ve terki mümkün olmayana tekabül eder. Yani sanıldığı gibi siyaset ideolojiden bağımsız deÄŸildir. Ä°deoloji ulus devlet marjı içinde tek olduÄŸu için farklılığı, çoÄŸulluÄŸu kendi içinde taşıdığı için siyaset bu çoÄŸul bakışı içerecek bir duruÅŸa sahip olabilir. Zaten durum tam olarak siyaset açısından budur.

Türkiye’de saÄŸ, sol, ulusalcı, milliyetçi veya Ä°slamcı bakışlar, en temelde modernleÅŸme konusunda ortak bir bakışa sahiptirler. Ulus devletin temsil ettiÄŸi de bu modernleÅŸme düÅŸüncesinin eksene alındığı bir üst çatıdır. Kendi içinde farklılıklara sahip olsalar da temelde modernleÅŸme çizgisi; yani bilim, rasyonalite ve teknoloji konusunda hemfikirdirler. Ayrışma noktaları o üst baÅŸlık altında alt baÅŸlıklardaki farklılıkları iÅŸaret eder. Dini düÅŸüncenin önemi veya geri bıraktığı düÅŸüncesi sadece bir alt baÅŸlıktır. O yüzden anayasanın ilk dört maddesi tartışılamaz olana tekabül eder. Bu tekabüliyet ortak bir karara dayalıdır. Elbette ki her fikri akımın kendi içinde farklılıklar taşıdığı da aÅŸikârdır. Bu da halkla iliÅŸkiler düzeyinde farklı temsilleri içermekte ve iÅŸe yararlılığı dikkate alınmaktadır. Sorun tam olarak burada tebellür etmektedir.

Bu temel gerçekliÄŸi dikkate alarak siyasetin geliÅŸim dinamiklerine dikkat edilmelidir. Yoksa siyasetin geliÅŸim seyri yanıltıcı hisler oluÅŸturur. Devletin kendi siyasal refleksi ile siyasal partilerin kendi siyasi refleksi arasındaki fark ve özdeÅŸlik partilerin geleceÄŸini düzenlemektedir. Yoksa Cumhuriyetin kurucu partisi olan Cumhuriyet Halk Partisinin bugünkü hali pürmelâlini anlamakta zorlanırız. Ya da Ak Parti’nin yükseliÅŸinin altında yatan gerçekliÄŸi ve kendisine yönelik her saldırının/darbe giriÅŸiminin boÅŸa çıkartılmasının anlamını kavramakta zorlanırız.

Bu arada uluslararası sistem ve bu sistemin banisi olarak kendini gören güçlerin konumları, beklentileri ve geleceÄŸe dair beklentilerinin de ulusal siyasal sisteme etkisi dikkate alınmalıdır. Ä°ÅŸte bu yüzden siyasetin bir ittifaklar sistemi olduÄŸu gerçeÄŸini daha dikkatli bir gözle irdelemek önemini artırır.

Bu ülkede var olan partilerin uluslararası baÄŸlantıları, onların ulus devlete ihaneti olarak yorumlanmasının bazı temel ilkelere baÄŸlı olduÄŸu gerçeÄŸini hatırlamalıyız. Åžiddet taşıyan her unsurun ulus devlet açısından bir tehdidi oluÅŸturduÄŸu ve bu tehdit durumuna göre tepki oluÅŸturduÄŸunu belirtmeliyiz. Ancak düÅŸünce zemininde kalan her söylemin ve politik arayışların ulus devlet açısından bir tehdit oluÅŸturmadığı gibi yeri geldiÄŸinde kullanıma dâhil edilebileceÄŸini de özgürlük sloganlarının karşılığını iÅŸaret eder. Bu yüzden ister ulusal siyaseti, ister uluslar arası siyaseti deÄŸerlendirme konusu yaparken, temel parametrelere dikkat kesilmek elzemdir.

Önce tespitler ile devam edelim…

Türkiye’de siyaset, tarihte kalmış, miadı dolmuÅŸ siyasal ideolojiler ile yapılmaktadır. Dünya, siyasal düÅŸünce ve politik gelecek üzerine yeni yaklaşımlar geliÅŸtirmeye devam etmektedir. Düne dair birçok yaklaşım geride kalmış ve yeni yaklaşımlara kapı aralanmıştır. Bu yeni yaklaşımların filmleri, müzikleri, felsefi yapıları inÅŸa edilmiÅŸ ve dolaşıma sokulmuÅŸtur. Özellikle çocuklara yönelik çalışmalar öne çıkmakta, oyun, eÄŸlence ve eÄŸitim setlerinde bu yeni yaklaşım öne sürülmektedir. Ama ülkemizde siyaset yapan hiçbir siyasetçi bu konuda yeni bir bakış sunmadığı gibi bir tepkisellik de üretmemektedir. ÖrneÄŸin, katı ulus ideolojisi tükenmiÅŸtir. Kemalizm, özdeÅŸleri gibi tarihin tozlu raflarındaki yerini almıştır. Ancak hala ülkede çok kullanışlı bir aparat olarak sürekli önümüze çıkarılmakta ve birden fazla siyasi akımı kendinde birleÅŸtirmektedir. Bu birleÅŸtirme, siyasal bir çıkara mı, yoksa düÅŸünsel bir idealizme mi dayanmaktadır? Bu sorunun cevabı açıktır: elbette ki idealizm belirleyici deÄŸil; devletin yeni politik tutumu, eski yapıyı devre dışı tuttuÄŸu için eskinin ideolojik argümanlarını kendilerine siper ederek yeni müttefiklerini gizlemeye yararlı kılmaktadırlar. Benzer bir durum milliyetçi ve Ä°slamcı cenah için geçerli… Her iki akımın genel kodları ile oynanarak onları belirli bir deÄŸiÅŸime taşıyarak muhafazakâr milliyetçi bir çizgiye ulaÅŸtırılmıştır. Aslında her iki akımın kendileri olmaları baÄŸlamında bu ittifak biraz zor olacaktı. Ama her iki akımın geninde mevcut bulunan devletin korunması refleksi, onları deÄŸiÅŸime tabi kılarak birleÅŸmelerine imkân tanımıştır. Åžu anda geçmiÅŸte savunulan her tezin yeri yeni bir savunma refleksine bırakılmıştır. Amerikan emperyalizmine karşı duran sol hareketler, uluslararası sistemde kendilerine refik olarak Amerikan devletini görmekte bir beis görmemektedirler. Sorunu görmenin yolu; mevcut yaklaşımların dışına çıkarak gözlem yapmaya baÅŸladığında ancak açığa çıkar…

 Hala sosyal mühendisliÄŸe dayalı politik tutumlar iÅŸ görmekte, bu ise halkın ihtiyaçlarını görme yerine siyasal iktidarın ve iktidara dayalı sermayenin öncelenmesini saÄŸlıyor. Devlet denince akla nedense sermaye gelir. Sermayenin akla gelmesi, modernleÅŸmenin kurucu unsurunun sermaye/kapitalistler olması ile ilgili bir gerçekliÄŸe dayanır. O yüzden devlet, politika geliÅŸtirirken; eÄŸitim, iktisadi veya güvenlikçi hukuki politikalar sermayenin garantiye alınmasına matuftur. Halk, sadece iktidara yönelirken oyunu almaya matuf verilecek taahhütlere konu edinilir. Bu yüzden sosyal mühendisliÄŸi dikkate almadığımız sürece muhalefette iken devlet ve iktidar uygulamalarına yönelik itiraz, iktidara gelindiÄŸinde aynı ÅŸekilde devam etmeye mani olmadığı gerçeÄŸini açıklamaz! Bugün muhalefette olanların iktidarın uygulamalarına yönelik itirazlarının iktidar olduÄŸunda ise bir karşılığının olmayacağını gösteren bir durumu iÅŸaret eder. Bu yüzden olup bitenin sosyal mühendislikte neye tekabül edeceÄŸini dikkate alarak siyasal söylemleri incelemek asla tekabül eder.

Burada herhangi bir ayrım yapılmamaktadır. Ä°ktidar ve muhalefet, siyaset yapma biçimleri açısından hep aynı konumu ihtiva ediyorlar. Belirli farklılıkları iktidara gelebilmenin yöntemlerindeki farka iÅŸaret eder. Ä°ster, dini bir duyguyu, ister milli bir hissiyatı, ister hümaniter bir bakışı öncelesin veya ırksal bir gönderme taşısın, aynı özelliÄŸe sahiptir. Çünkü bu siyasal arena bütün idealleri bir ÅŸekilde çürüten ve devre dışı bırakan bir mühendisliÄŸi temel eksen kılmıştır. Bu sadece bu ülkede deÄŸil, dünyadaki her ülkede de geçerli olana iÅŸarettir.

 Beka vurgusu ve siyasal ontolojik güvenlik vurgusu ise susturma sopası iÅŸlevi kazanıyor. Beka vurgusu, siyasal muhayyilenin kalıcı deÄŸiÅŸimlerde açığa çıkan bir özelliÄŸidir. Bu yüzden beka vurgusu, muhataplarını devre dışı bırakan ve yeni yönelimin meÅŸruiyetini ‘saÄŸlama alma’nın diÄŸer adıdır. Bu yeni yaklaşıma yönelik her eleÅŸtiri bir beka sorunu çerçevesinde bir ihanet damgası alarak muhatabı susturur. Bu durum tersinde ise muhalefet için otoriterlik, faÅŸizm, tek kiÅŸi diktası adı altında gündeme taşınır. Çünkü güvenlik ve beka sorununa karşı doÄŸru bir söylem ancak özgürlüÄŸün elden gidiÅŸine yönelik yapılacak bir vurguya ihtiyaç hissettirir. O yüzden hem iktidar ve hem muhalefet, politik propagandada muhatabı alt etmenin güçlü argümanlarına sahip olma ve gerçeÄŸi göz ardı ettirmenin imkânlarını dikkate alarak karşılıklı sataÅŸmalara yönelirler. Bu arada oluÅŸacak çatışma ve ayrışmanın kendisi de sloganlara dönüÅŸtürülerek halkın dikkatini kendilerine çekmeye çalışırlar. Bu noktada en önemli ÅŸey; bu ikili yapının dışına çıkmayı engellemek ve üçüncü bir seçeneÄŸi yok etmeye çalışmaktır. Seksen öncesi ayrışma, seksen sonrasında birleÅŸmeye, doksanlarda farklı bir çatıya kapı aralayarak üçüncü yola imkân tanıdı. Ancak yine sosyal mühendislik faaliyeti ile yeni bir ittifak modeli geliÅŸtirildi. Ä°ki binlerde ise bu yeni model hayat buldu.

Kısmi gerçekliÄŸe dayalı abartılı propaganda ise adalet ve hakkaniyetin gerçekleÅŸmesine engel oluyor. Mevcut durum tartışmaları ise asli gerçeÄŸi gündem dışında tutmaktadır. Ä°ktidar ve muhalefet kamplaÅŸmaları ise üçüncü bir seçeneÄŸi doÄŸmadan etkisizleÅŸtiriyor. Durum vahim, hem siyasal açıdan, hem sosyal açıdan ve hem de entelektüel, akademik ve düÅŸünce geliÅŸimi açısından...

Böylece mevcut entelijansiyanın iÅŸlevi de açığa çıkmaktadır. Sürekli gündemimizi oluÅŸturan gazeteci, akademisyen, aydın ve entelektüellerin aynı iÅŸlevi yerine getirdiklerini söylemek bir abartı sayılmasa gerek! EÄŸitim kurumları, sivil kurumlar veya iletiÅŸim aygıtlarını ele geçirenlere bakıldığında yukarıda söylenenlerin gerçekleÅŸtiÄŸini iÅŸaret eder. Yani iktidar olan ve devlet desteÄŸini yanına alan her güç, kendi basınını kuruyor. Bu pek deÄŸiÅŸmiyor. Ve bu basının tek görevi vardır: iktidarın meÅŸruiyet zeminini korumak, halkı iktidarın siyasal alanında tutmaya çalışmaktır. Devlet ise hem iktidarı ve hem muhalefeti dikkate alarak her iki grubu da gözetim altında tutmaya çalışmaktadır. Bu yüzden medyada yer alan sınırlı bir kadronun dışında medya diÄŸerlerine kapalıdır. Buna komplocu mantığı savunan veya gündem dışı tartışmaları yapanlarda dâhildir. Sadece o sihrin etkisinden kurtularak olup bitene bakmak meseleyi anlamak için yeterlidir.

Yeni bir ufka, yeni bir bakışa, yeni bir yönteme, yeni bir düÅŸünce zeminine ve yeni bir teorik çerçeveye ihtiyaç açık. Ancak tam bir ilgisizlik hükümferma…

O yüzden büyük kapatılma olan uluslararası ve ulusal kapatılmayı da içeren bakışa itiraz ile baÅŸlangıç yapılabilir. Sunulana deÄŸil, daha dikkatli bir gözle her ÅŸeye yeniden bakmaya ve sunulanın kimin yararına olacağını dikkatle izlemeli… Atılacak her ekonomik adımın ve siyasal geliÅŸimin asli muhatapları kimlerdir sorusuna ihtiyaç vardır. Çünkü sadece iktidar yanıltmamaktadır, muhalefet de bu yanıltmaya çanak tutmaktadır. Ä°nsan olarak bu duruma itiraz etmeliyiz ki yeniden insanlığımızı keÅŸfedelim, yoksa insan demenin suç olacağı bir vasata doÄŸru süratle gidilerken, hala ortaoyunu gibi rol kasmalar bizi hakikate ve gerçeÄŸe taşımayacaktır.

Hakikat, ancak kendisine yönelenlere kapısını aralık tutar. Gerçek ise onun üzerine basiretle yönelene kendisini gösterir.

Müellif: Abdülaziz Tantik / Kaynak: Åžark'ul Awsat
  

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.