Sosyal Medya

Sinema da sınıfta kaldı televizyonlar da

Bizde eğitim, öğretmen ve okul, aşk filmlerine kurban edilmiştir. Hemen bütün filmler, hoca denilince sadece camideki görevliyi anlayan, sosyolojisi yapılmamış, psikolojik olarak öğrenciyi, veliyi, öğretmen camiasını hesaba katmamış, güncellenmiş 'Hababam Sınıfları'dır. Denilebilir ki öğretmen-eğitim-okul-toplum ilişkilerini dengede tutarak ideolojik söylemden uzak durmayı başarmış en önemli Çalıkuşu uyarlaması "Bir Dağ Masalı"dır.



Kamil YeÅŸil / Açık GörüÅŸ

Üstad Necip Fazıl "Ä°nsanlık tarihinin gidiÅŸatını teknik olarak tekerlek, sanat olarak tiyatro deÄŸiÅŸtirmiÅŸtir;" der. Günümüzün televizyon ve interneti bu listeye ilave edilmelidir. Sanat felsefesinin en önemli kuramlarından biri olan mimesis, Eflatun'un "maÄŸara" metaforu ile tiyatroda somutlaÅŸmıştır. Ä°nsanın fıtratına, olayın karakterine, verilecek mesaja göre ÅŸekil alabilen tiyatro (dram, trajedi, komedi, müzikal, koro, tek kiÅŸilik, saçma, vodvil, feeri vs.) öncelikle bir "eÄŸitim" sanatı idi. Ä°nsanın duygusal eÄŸitimi, toplumsal eÄŸitim hep bu sanat üzerinden yürütülmüÅŸtür. Güldürürken düÅŸündüren, eÄŸlendirirken eÄŸiten sanat olarak bu ayrıcalığını, üstünlüÄŸünü, öncülüÄŸünü uzun zaman sürdürmüÅŸtür.

Toplum dizaynı ve tiyatro

Bütün bunlar Batı'da böyle idi; "biz"de daha çok böyle. Çünkü biz tiyatroyu toplumu dizayn etmek için "kullanan" bir yazar, sergileme, seyretme anlayışına sahibiz. 'Åžair Evlenmesi' ile baÅŸlayan bu çizgi hiç deÄŸiÅŸmemiÅŸtir. Vatan kurtarılacak gelsin tiyatro. Hürriyete kavuÅŸulacak, aile kurtarılacak (çok eÅŸlilik, kız çocuklarının eÄŸitimi, miras vs.) gelsin tiyatro. Komünizm getirilecek, Ä°slam tebliÄŸ edilecek, Cumhuriyet'in altı oku yerleÅŸtirilecek gelsin tiyatro. Ä°nançsızlık, nihilizm, anarÅŸizm vs. Bu kadar araçsallaÅŸtırılan veya sanata bu yükü yükleyen bir entelijansiya bunları Rusya, Çin ve Küba'dan öÄŸrenmiÅŸ olsa gerekir.

Kutsama aracı

Günümüz sineması –kısmen kurtulmuÅŸ olsa da- televizyon dizilerine aynı anlayış hakimdir. Tiyatroda ne yapıldı ise aynı ÅŸeyler bu mecralarda da oldu. Tiyatroya hakim olan metinler, yazarlar aynı temaları deÄŸiÅŸtirmeksizin sinemaya taşıdılar. PadiÅŸah, saltanat, hilafet kötülenecek; gelsin sinema. Batı tarzı hayat kutsanacak, Cumhuriyetin altı oku yerleÅŸtirilecek, komünizm propagandası yapılacak; gelsin sinema. Muhafazakâr anlayış da tabii olarak aynı yolu izlemiÅŸtir. Ä°nsanlar hidayete erecek gelsin sinema. O kadar ki "sol" sanatçı "saÄŸ" temalı filmde oynamamış, yapılan iÅŸe "rol" olarak bile bakmamış; Ä°slami temalı filmde oynayan oyuncunun üstü çizilmiÅŸtir. Sinema (ve televizyonun) haksızlık ettiÄŸi en önemli kavramlar ironik bir ÅŸekilde "okul, öÄŸretmen, talebe, bilgi" gibi deÄŸerler olmuÅŸtur. ReÅŸat Nuri'ye göre, Anadolu, "YeÅŸil Gece"dir. Öyle bir öÄŸretmen tipi çizdi ki milleti içinden vurmak isteyen hain ancak böyle çizebilirdi.

Siyah beyaz sinema, film, televizyon da iÅŸe buradan baÅŸladı. Rahibeler okulundan mezun, tam rahibe/hristiyan/Batı kültürü ile yetiÅŸen ve aÅŸk ihanetine uÄŸrayan bir kızdan, idol "yaratan" ÇalıkuÅŸu Feride'nin gittiÄŸi Anadolu'da öÄŸretmene ihtiyaç vardı. Köyde okul yoktu, olanlar yetersizdi var olanlar da Elifba öÄŸretiyordu. Dikkat edilirse Faruk Nafiz'in Anadolu'su deÄŸildir ÇalıkuÅŸu filmlerinin Anadolu'su. ÇalıkuÅŸu, ihanete uÄŸradığı sevgilisinden /Ä°stanbul'dan nasıl kaçmışsa; Mevlevi ÅŸeyhi Yusuf Efendi'nin gizli aÅŸkından doÄŸacak söylentilerden de uzak durmak için Zeyniler köyünden kaçar. Bundan dolayı diyebiliriz ki ÇalıkuÅŸu bugünün öÄŸretmenlerinin rol modeli deÄŸildir. Köy Enstitülü yazarlar da öncüleri Yakup Kadri, ReÅŸat Nuri gibilerin ÅŸablonlarını –biraz geliÅŸtirerek- sürdürmüÅŸlerdir. Köy yine cehalet kuyusundadır. Muhtar ve hoca el ele verip köyü sömürür. Ä°nsanlar aÄŸaçlara, mezarlara çaput asar. Traktör, zirai ilaç, tohum, sulama yoktur. Bir öÄŸretmen gelir ve memleketi köyden kalkındırma ülküsüne sıkı sıkıya baÄŸlı olarak iÅŸe el koyar. Köy hocasını karşısında bulur. Kız çocukları cahil ve kuma olmayı beklemektedir. DoÄŸum yapacak kadınlar doktora, ebeye gitmez, üfürükçülere gider. Ebemiz veya öÄŸretmenimiz bir kurtarıcı olarak iÅŸe giriÅŸir. Büyük mücadeleler sonunda köye traktör, sulama kanalı, baytar, ilaç, yol gelir. Kızlar okullu olur. Ve memleket kurtulur ! Bu böyle ise, niçin bir sinema filmi ve bir TV dizisi çekilmemiÅŸtir Köy Enstitüleri için? Çünkü böyle bir Köy Enstitüsü gerçekliÄŸi yoktur. Çünkü Köy Enstitüleri sadece bu anlatımdan ibaret deÄŸildir. Bu okulları yakından tanıyan kiÅŸiler hâlâ hayatta ve efsaneyi yalanlıyor. Çünkü Köy Enstitülerini ateizmi, Darvinizmi, komün hayatını özendirmeyi dışta tutarak çekemezsiniz. Bu dönemin filminin, dizilerinin yapılabilmesi için Köy Enstitülerinin kapatılma gerekçeleri, basında yazılanları, TBMM'de söylenilenleri, halkın arasında dolaÅŸan bilgileri de yansıtmak zorundalar ki o zaman büyü bozuluyor, güzellemelerin yalakalık, tutuculuk olduÄŸu anlaşılıyor.

Acaba bu okullardaki öÄŸretmen profilini gösterime sokabilir ve günümüz öÄŸretmenlerine "iÅŸte öÄŸretmen budur, böyle olun" diyebilir misiniz? Yine Köy Enstitüsü talebelerinin hayat ÅŸartlarını, mekanlarını, davranış ve müfredat edin(dir)me ÅŸekillerini beyaz perdeye aktarıp, günümüz talebelerine "iÅŸte böyle olun, talebe dediÄŸin böyle olur" diyebilir misiniz? Diyemezsiniz.

Onların dünyası Hababam Sınıfı'ndan ileri gidemedi. Hababam Sınıfı adı altında çekilen ona yakın filmde, günümüz anne babalarına, öÄŸretmenlere ve öÄŸrencilere örnek olarak gösterilebilecek kaç tane öÄŸrenci profili, öÄŸretmen profili, idareci profili var? Bir "dizi sinema"nın bütün öÄŸrenci karakterleri baÅŸarısız, saygısız, tembel, serseri; bütün öÄŸretmen karakterleri yaÅŸlı, sağır, deney yapamayan, birbiriyle (aÅŸkta) rekabet halinde, öÄŸrencisine âşık, öÄŸretmenine âşık, öÄŸretmeni hor gören, onu taklit eden, gizli gizli evlenen, çocuk sahibi olan, okuldan kaçan öÄŸrenciler olabilir mi? Bütün veliler çocukları için saldım çayıra mevlam kayıra tavrında mıdır?

Yüz yıllık Türk Sinema tarihinde okul öncesinden üniversiteye kadar herkesin döne döne izlediÄŸi, okulların açılış ve kapanış zamanlarında, sömestre tatillerinde gündemle ilgili imiÅŸ gibi herkese döne döne izlettirilen kült film Hababam Sınıfı iÅŸte budur. Oysa bu zamana kadar okul öncesi, ilkokul, orta okul ve lise için, dönemlere, mesleklere, ihtiyaçlara göre espriyi, nükteyi, sanatsal olanı da barındıran, eÄŸlendirirken eÄŸiten onlarca filmimiz olmalı deÄŸil miydi? Ben bu öÄŸrenci karakterini oynamam, ben bu öÄŸretmen karakterini oynamam, ben bu müdür karakterini oynamam diyecek oyuncularımız; para için, reting için ben bu filmi çekmem diyen yönetmenlerimiz olmalı deÄŸil miydi?

Edebiyat meselesi

Hababam Sınıfı baÅŸta olmak üzere filmlerin genelde edebiyat öÄŸretmeni üzerinden ilerlediÄŸini görüyoruz. Mesela TRT dizisi olan Gönül Dostları'nın karı koca karakter öÄŸretmenleri branÅŸ olarak edebiyat öÄŸretmenidir. Hababam Sınıfı'nda öÄŸretmen Semra hanımdan baÅŸka Zühdü ve Mehmet Bey olmak üzere iki edebiyat öÄŸretmeni daha vardır.

Mizahi ögeler bakımından diÄŸer derslere göre daha bol malzeme içerdiÄŸi ve de senaristler/yazarların branşı ile uyum halinde olduÄŸu için böyle bir kolaylık tercih edilmiÅŸ gözüküyor. Edebiyat öÄŸretmeninin aynı zamanda ÅŸairane bir kiÅŸi olacağı varsayımı da bu tercihi kolaylaÅŸtırmış olmalıdır. Film ve diziler öÄŸrencilerin psikolojik, ekonomik, aile sorunlarını öne çıkarıyor. Ancak bu filmlerde dersin önemine dair hiçbir durum söz konusu deÄŸildir, öÄŸretiminde farklı bir eÄŸitim metoduna dair hiçbir ÅŸey teklif içermez, repliklerin, rollerin, metotların branÅŸ bakımından öÄŸreticiliÄŸe, milli eÄŸitime katkısı sıfırdır. ÖÄŸretmenler sınıfa girer. Kendilerini tanıtır. Konunun adını söyler. Åžiirden bir bölüm okurlar. Åžair burada ne demek istemiÅŸ olabilir, kim söyleyecek sorusu ile (cevap bile alınmadan) ders biter. Edebiyatımızın önemli isimleri olarak bu derslerde Yunus Emre, Pir Sultan Abdal, KaracaoÄŸlan, Cahit Sıtkı, Mehmet Akif, Tevfik Fikret isimleri ÅŸöyle bir zikredilip geçiyor. ÖÄŸretmenler arası baÅŸta olmak üzere öÄŸrencilerin en çok tartıştıkları konu divan edebiyatı ve divan ÅŸiiridir.

Hem Hababam Sınıfı'nda Zühtü Bey, geleneksel edebiyat ile dili birleÅŸtirmiÅŸ bir karakterdir. ÖÄŸretmenler odasındaki tartışmada kendi yaşıtı öÄŸretmenler bile bu dile itiraz eder. Divan ÅŸiirinin hor görülmesi, edebiyat denince terkiplerin hatırlanması ve yüzyıllara ait bir kültürün mahkum edilmesi öÄŸretilir ilgili sahnelerde. ÖÄŸrencilerin isim vermeden, önceki yıllarda çaÄŸdaÅŸ edebiyatı da okuduklarını söylemesi ile bu zıtlık koyulaÅŸtırılır. Birkaç derslik bir eÄŸitimle öÄŸretilebilecek olan aruz ölçüsü yine Hababam Sınıfı ile mezara gömülür. Hababam Sınıfı'nın diÄŸer bir edebiyat öÄŸretmeni Semra öÄŸretmendir. Yeni mezun olmuÅŸtur. Zor ÅŸartlarda okumuÅŸtur. Ä°dealisttir. Fakat özel okul öÄŸrencileri ile baÅŸ edecek tecrübesi yoktur. Semra hocanın ders yaptığı sahnelerde edebiyat adına gazel örneÄŸi iÅŸlenir. Ancak öÄŸrenciler uzun hava okuyarak bu gazel ile dalga geçer. Semra hocanın yazılı soruları da üniversitedeki eski hocaların ölçme sorularına benzer. Çok geneldir. Sınırları belli deÄŸildir. Hababam Sınıfı'nın üçüncü edebiyat öÄŸretmeni Mehmet Çiçek'tir. Ağız/telaffuz bakımından köyünün hançeresi ile konuÅŸur ve öÄŸrenciler tarafından alaya alınır.

Gönül Dostları'nın edebiyat öÄŸretmenleri filmin baÅŸrol oyuncu karakterleri olmasına raÄŸmen branÅŸları ile öne çıkmaz. Bayan öÄŸretmen ailesi ile problemli olan, şımarık, uyuÅŸturucuya alışmış, aile zengin olduÄŸu için okumayı düÅŸünmeyen, asi gençlerin problemleri ile ilgilenir. Erkek edebiyat öÄŸretmeni bu dizide karısını aldatan, kız öÄŸrencinin âşık olduÄŸu, memur olduÄŸu için geçim sıkıntısı çeken, Ä°stanbul trafiÄŸinde derse yetiÅŸmek için iki ayağını bir pabuca sokan öÄŸretmen karakterdir. Bu dizinin yazarı/senaristi de hem edebiyat öÄŸretmeni hem yazar olmasına raÄŸmen, dersin önemi, muhtevanın konuya göre iÅŸleniÅŸi, dil-kültür iliÅŸkisi, okuma kültürü gibi esaslı meselelerle ilgili hiçbir ÅŸey söylemez.

Okul kurban edildi

2003-2006 tarihleri arasında önce Kanal D'de yayınlanan, sonrasında Show TV'ye transfer olan Hayat Bilgisi, dört sezon yüz otuz yedi bölüm sürmüÅŸtür. Dizi, anne ve babasını bir trafik kazasında kaybeden modern öÄŸretmen Afet Hanım ile kardeÅŸi Kerem'in Anadolu'yu dolaÅŸtıktan sonra Ä°stanbul'da bir özel lisede geçtiÄŸi var sayılan olaylar üzeri kurulmuÅŸtur. Hayat Bilgisi, geliÅŸtirilmiÅŸ ve geniÅŸletilmiÅŸ bir Hababam Sınıfı'dır. Diziden geriye "inna sabirin" repliÄŸi ile din dersi öÄŸretmeni, "Hoca camide" öÄŸretmeni, öÄŸrencileri-velileri para kasası olarak gören okul müdürü, salak bir hademe tipinin yanı sıra: aile iliÅŸkileri iyi olmayan, çete olaylarına karışan, zeka, bilgi, ahlak gibi erdemleri olmadığı için erkek arkadaÅŸlarına güzelliklerini ve cilvelerini gösteren kızlardan baÅŸka bir ÅŸey kalmamıştır. EÄŸitim sorunlarına, öÄŸretmen sevgi ve saygısına, okul aile iliÅŸkilerine katkısı yüzde ondan fazla deÄŸildir. Filmin baÅŸ oyuncusuna göre yazılmış senaryodan öÄŸretmen filmi olabilir mi? Böyle olursa o eser kült eÄŸitim filmi haline gelebilir mi? Bizde eÄŸitim, öÄŸretmen, okul, aÅŸk filmlerine kurban edilmiÅŸtir. Hemen bütün filmler, hoca denilince sadece camideki görevliyi anlayan, sosyolojisi yapılmamış, psikolojik olarak öÄŸrenciyi, veliyi, öÄŸretmen camiasını hesaba katmamış, güncellenmiÅŸ Hababam Sınıflarıdır.

Cüneyt Arkın , Fikret Hakan, Meral Orhonsay, EÅŸref Kolçak dörtlüsünün oynadıkları "ÖÄŸretmen Kemal" filmi tam bir CHP/Köy Enstitüsü zihniyetini yansıtır. Dönem iliÅŸkisi kurulduÄŸunda bu filmi 12 Eylül rejimine bir selam olarak kabul edebiliriz. Atatürkçülük adına darbe yapan Kenan Evren zamanında, tek kanallı televizyonda gösterim imkanı düÅŸünüldüÄŸünde bu hususu daha iyi anlarız.

"ÖÄŸretmen Zeynep" ise tam bir "Hülya AvÅŸar filmi"dir. Yani, Hülya AvÅŸar oynasın diye yapılmış bir film.. 1989 yapımı. Bu yıllarda özel ders vermek, dershanecilik eÄŸitimin önemli bir parçasıdır. Film, gerçekliÄŸini de bu olgudan alıyor. Tek maaÅŸla geçinmek zordur. ÖÄŸretmen camiası da ya evlerde ya dershanelerde özel ders vermek suretiyle bu cendereden çıkmaya çalışmaktadır. ÖÄŸretmen Zeynep de ekonomik sorunlar sebebiyle okul dışında özel ders vererek geçinmeye çalışır. Ünlü iÅŸ adamı Selim KaradaÄŸlı'nın oÄŸluna özel ders verecektir. Şımarık genç, öÄŸretmenine aÅŸk teklifinde bulunur. Hatta sarkıntılık yapar.

MüfettiÅŸ meselesi

Baba Selim'in yeraltı dünyasıyla olan baÄŸlantıları Zeynep'i yavaÅŸ yavaÅŸ mafyanın içerisine çeker. Filmin en önemli sahneleri artık mafya, polis, cinayet, kanun dışı iliÅŸkiler üzerinden ilerler. SenaristliÄŸini Safa Önal yaptığı ÖÄŸretmen Zeynep'te ne köklü bir eÄŸitim sorununa ne ideal öÄŸretmen profiline ne de bilgiye ihtiyaç duyan bir öÄŸrenci profiline yer var. Bu bir Hülya AvÅŸar filmi. O kadar.

Denilebilir ki öÄŸretmen-eÄŸitim-okul-toplum iliÅŸkilerini dengede tutarak ideolojik söylemden uzak durmayı baÅŸarmış en önemli ÇalıkuÅŸu uyarlaması "Bir DaÄŸ Masalı"dır. Bu filmde de öÄŸretmenin Anadolu'ya geçiÅŸi sebebi aÅŸk ihanetine uÄŸramasıdır. DiÄŸerlerinden farklı olarak bu filmde müfettiÅŸ olgusu ile karşılaşırız. Köylü, asılsız isnatlarla öÄŸretmeni ÅŸikayet eder. EÄŸitim-öÄŸretim faaliyetinin bir bileÅŸeni olarak teftiÅŸ kurumu ele alınmıştır. Bu anlayışa göre eÄŸitim öÄŸretimden istenen sonucun alınması için kanun, yönetmelik ve tüzüklere sıkı sıkıya baÄŸlı olmak gerekir. TeftiÅŸ öncelikle yazılı belgeler üzerinden yürütülür. Hababam Sınıfı'nda sadece öÄŸretmen-öÄŸrenci profili deÄŸil; müfettiÅŸ de meslek sınırları, etiÄŸi, saygınlığı içinde ele alınmaz. EÄŸitimin en önemli paydaşı olan müfettiÅŸ de güme gider.

"Bir DaÄŸ Masalı"nda teftiÅŸe konu olan bayan öÄŸretmen mevzuat dışı harcama yapmıştır. Eve erkek almaktadır. Talebeleri ders dışında bahçeye, oraya buraya götürmektedir.

Milli EÄŸitim müfettiÅŸi olarak görev yapan ReÅŸat Nuri Güntekin, benzer meselelerle ilgili teftiÅŸ yapmış olmalı ki bu hususlara senaryosunda yer vermiÅŸtir. Bir DaÄŸ Masalı aslında bir ÇalıkuÅŸu hikayesidir. Bu çekimde baÅŸka Türk filmlerinde görülmeyen bir ayrıntı dikkati çekmektedir. O da imamın, öÄŸretmene destek olması, cemaati, okul, yol, eÄŸitim iÅŸlerine seferber etmesidir. Geleneksel yapıda çatışma unsuru olan bu husus filmde görülmez. ÖÄŸretmen de camiye gitmiÅŸ ve imamın kürsüde söylediklerine ÅŸahit olmuÅŸtur. Kadın öÄŸretmenin başını baÄŸlayarak camiye gitmesi de artı bir durumdur.

Filmin diÄŸer sahneleri aÅŸk, kaçak kardeÅŸ, doktor üçgeninde devam eder. ÖÄŸretmen-doktor evliliÄŸine doÄŸru yol alırız.

Ä°deolojik söylem birazcık geride bırakılırsa bu alanda neler yapılabileceÄŸini gösteren müspet film ve dizi örneklerinin en önemlisi Kimyacı'dır. Kanal'7 televizyonunun bir yapımı olarak gösterime giren dizi Kombassan'ın kurucusu HaÅŸim Bayram'ın hayat hikayesi üzerine kurulmuÅŸtur. Branşında iyi, talebeye yaklaşımı öÄŸretmene yaraşır, fedakar ve dindar Kimya öÄŸretmeni, bazı konuları din ile irtibatlandırarak iÅŸlediÄŸi ve okuma meraklısı öÄŸrencilere dini içerikli kitaplar tavsiye ettiÄŸi için önce soruÅŸturmaya uÄŸrar, sonra yer deÄŸiÅŸtirme cezası alır ve en sonunda meslekten ihraç edilir. Bu ihraç, öÄŸretmeni hayattan koparmaz. Ticarete yönlendirir. DürüstlüÄŸü, giriÅŸimciliÄŸi, öÄŸretmenlikten gelen sosyalliÄŸi sayesinde büyük bir ticari kuruluÅŸun yöneticisi olur. Åžerden hayır çıkarır.

Bu baÄŸlamda "Ä°ki Dil Bir Bavul" ve "Mucize" filmlerinden de bahsetmeliyiz.

"Ä°ki Dil Bir Bavul" üniversiteden yeni mezun olmuÅŸ ve uzak bir Kürt köyüne atanmış Türk öÄŸretmenin bir yılını, onun okula yeni baÅŸlayan ve Türkçe bilmeyen çocuklarla yaÅŸadıkları anlatılır. Bir yıl boyunca öÄŸretmenin farklı bir topluluk ve kültür içindeki yalnızlığına, çocuklar ve köylülerle yaÅŸadığı iletiÅŸim problemine, çocuklardaki deÄŸiÅŸime tanık oluruz. Bu süreç boyunca öÄŸretmen ve çocuklar birbirlerini yavaÅŸ yavaÅŸ tanımaya ve anlamaya baÅŸlarlar.

Mucize filmi de benzer bir temadan hareket eder. Bu filmde konuÅŸma özürlü bir gencin elinden tutulursa nasıl eÄŸitilebileceÄŸini, kendini insanlara adamış öÄŸretmenin mutlaka bir semere alacağını görüyoruz.

Fakat hepsini toplasan bir "Hıçkırık" etmez.

EÄŸitim sorunu denilince; "atanamayan öÄŸretmenler" öÄŸretmen maaÅŸlarının yetersizliÄŸi, ÅŸehirdeki hayatın zorluÄŸu, Atatürk Ä°lkeleri ve Ä°nkılapları, bilim-din çatışması, aÄŸalık, öÄŸretmen-imam zıtlığı, kız çocuklarını okutulmaması, Darwin teorisi, din derslerinin zorunlu olup olmaması, Ä°mam-Hatip Liselerinin katsayısı, baÅŸ örtüsü ile derse giren öÄŸretmen ve öÄŸrencileri yani eÄŸitim, kültür, gelecek tasavvuru, milletin deÄŸerleri gibi konu dışı mevzuları anlayan bir zihniyetten böyle bir film çıkmazdı doÄŸrusu.

Åžerif Mardin'in "imam-hoca, öÄŸretmeni yenmiÅŸtir, çünkü Cumhuriyet, "doÄŸru"nun, güzelin, faydalının, iyinin kaynağını gösterememiÅŸ, bu konuda insanları ikna edememiÅŸtir ve fakat hoca/imam, bu deÄŸerlerin kaynağını dinden göstererek halkı ikna etmiÅŸtir ve üstelik hocanın savunduÄŸu deÄŸerlerin ahreti de vardır" sözlerini ÅŸimdi daha iyi anlıyoruz.

Ben anladım da anlaması gerekenler anladılar mı ondan emin değilim.

[email protected]

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.