Sosyal Medya

Nasıl inceleceğiz?

Gökhan Özcan / Yeni Şafak



Zamana dayanıklı geleneksel değerler üzerinde yükselen bir toplumda, o toplumun bireyleri olan insanlar çevrelerinden aldıklarıyla belli bir incelik kazanır. Bunun üstüne elbette kendi gayretleriyle bir şeyler koymak mecburiyetleri vardır. Toplumsal hayatın içinden ve çevrelerinden aldıklarına kendi incelme gayretlerini ekleyenler, yaşadıkça, yeni şeylerle karşılaştıkça hayatlarını incelikle tezyin etmeye devam eder, o incelikle hadiseleri, olguları, başka insanları anlamaya, o incelikten bin insan yoğurma kabiliyetine erişir.

Güzeli görmek, güzelliği bilmek, o güzelliklerden kendi insanlığına bir şeyler katmak, o kabiliyete erişmek için gayret gösterenlerin ulaştığı bir meziyettir. Güzel, incelmemiş halimizle, güzel olduğunu vehmettiğimiz şey değildir çoğu zaman. Güzelden bir payı, hissesi vardır belki ama hamdır, olgunlaşmamıştır, kekreliğinden kurtulamamış, kendi güzelliği içinde derinleşememiştir. Belki de güzeldir ama kalıcı değildir, anlıktır, parlar, söner ve geçer.

Güzeli anlamak için gayret göstermemiş, güzelden nasiplenmemiş, güzelliğe dair esaslı bir kanaate erişememişsek, genel geçer olanda, parlayan ama az sonra sönecek olanda, bizi zenginleştirmeyecek şeylere heveslendirende bir güzellik bulduğumuzu zannedebiliriz. Oysa, güzel güzelliği geçmeyecek olandır; göreni, bileni, dokunanı, idrakine erişeni güzelleştirecek olandır. İnsanı inceltecek olan, güzelle, güzellikle böyle has bir irtibat içinde olmaktır.

Bugün güzellik kavramını metalaştıran, güzelliğin adeta sanayisini kuran bir anlayış var. Tek tek insanların güzelliği arayıp bulmasına, ararken güzelleşmesine izin ve imkan verilmiyor artık. Otoritelerini nereden aldığını bilmediğimiz birileri, birtakım buyurgan odaklar; güzelin ne olduğuna, neye benzediğine, nerede bulunduğuna, kaça satıldığına, güzelliğe nasıl erişebileceğimize bizim adımıza karar veriyor. Onların güzel dediği, içinde güzellik bulunduğunu söylediği şeylerin peşine takılıyor, onları elde etmeye, onlarla güzel olmaya çalışıyoruz. Yetiyor mu peki bu bize? Elbette yetmiyor!

O pazardan ne alırsak alalım, daha eve gelmeden güzelliği solup gitmiş, hükmü yitmiş, güzelliği yerine konan yeni güzellikle ilga edilmiş oluyor.

Güzel dediğimiz şeyin sürekli değişiyor olması, aslında hayatımızda yerleşik, kalıcı, kendini derinleştiren herhangi bir güzellik bulunmadığını söylemeli bize. Bir türlü incelmiyor, incelemiyor oluşumuz bundan! Kabalıktan, hoyratlıktan, itiş kakıştan, sığlıktan, nobranlıktan yakamızı kurtaramıyor oluşumuz bundan!

Oysa bundan birkaç nesil önce, belki daha yoksul ama geleneksel değerlerle daha bir ahenk içinde yaşayan insanlar vardı bu topraklarda. Güzellik satın alabildikleri değil; imrendikleri, özendikleri, erişebilmek için bir ömür boyu içlerinde hep bir ümit taşıdıkları şeydi, şeylerdi onlar için. Güzelliği bir ideal olarak hep yukarıda tuttukları, öyle anladıkları için belki de farkında bile olmadan güzelleşmişlerdi. Bakın inşa ettikleri yapılara, tezyin ettikleri evlere, söyledikleri türkülere, şarkılara, işledikleri gergeflere, dokudukları kilimlere, biriktirdikleri çeyizlere, pişirdikleri yemeklere, sürdürdükleri geleneklere... Güzel insanlardı onlar, güzellikleriyle incelen insanlardı. Nostaljik hazlar peşinde değilim; geçmişin pir-û pak olmadığını da biliyorum. Ancak her şeyi yerli yerine koymadan içinde bulunduğumuz tükenişi aşamayacağız, bunu görmek icap ediyor bugün artık.

Ucunda bir satın alma durumu olmayan, bir etiket bulunmayan herhangi bir şey bulabiliyorsanız hayatınızda, unutun gitsin yazdıklarımı! Bulamıyorsanız şunu düşünün; güzelliğin satın almakla ne ilgisi var?

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.