Güncel
Peygambere neden ihtiyaç vardır?
Allah’tan gelen bilgiyi öğrenebilmemiz için O’nun bizi bilgilendirmesine ihtiyacımız vardır. Beşer için olacak bu bilgilendirmeyi hem bir beşer yapmalı ki, bize anlatabilsin hem de bu beşerin bizden sonraki varlık alanıyla teması bulunmalıdır ki, getirdiği bilgi güvenilir olsun. Bu da peygamberin bize olan artısı ve ontolojik farklılık dediğimiz yönüdür.
Faruk BeÅŸer / Yeni Åžafak
Vahiy farklı varlık alanlarından indirgene indirgene bizim algı alanımıza ulaşır. Allah’tan (cc) Cibril’e, Cibril’den Resulüllah’a (sa), ondan da bütün insanlara. Bu bir indirmeden çok bir indirgeme olmalıdır. YaÅŸadığımız ÅŸartlar gereÄŸi biz vahyi Allah’tan doÄŸrudan alamazdık, Cibril’den de alamazdık. Vahiy Resulüllah’ın kalbine indirilip onun telaffuzuyla bizim algı alanımıza ulaÅŸmış oldu. Varlık alanları arasındaki bu dönüÅŸüm ihtiyacı bile peygamber gibi, bir yönüyle beÅŸer ama diÄŸer yönüyle melekle teması olan ontolojik bir dönüÅŸtürücüye ihtiyaç duyurur. Elbette Allah isteseydi vahyi her birerlerimize e-posta gibi bir mesajla da gönderirdi. Ama O’nun murat edip yarattığı sistem bu farklı alanlardan ve onların gereklerinden oluÅŸuyor.
Yaratıcının ve yaÅŸatıcının varlığı akılla da bulunabilir demiÅŸtik. Bu sebeple filozofların çoÄŸu bir tanrının varlığını zorunlu görürler ama peygambere ulaÅŸamazlar. Bu sebeple yaratıcının mahiyeti ve yarattıklarında tasarrufta bulunma keyfiyeti, kısaca onun koyacağı kurallar yani din ve ÅŸeriat akılla bulunamaz. Onun için filozofların tanrısı etkisiz ve iÅŸlevsiz bir tanrıdır. O’ndan bir bilgi alınamaz. Kâinatı yaratmış ve bırakmıştır. Bu sebeple filozoflar çoÄŸunlukla deisttirler. Oysa Allah’tan gelen bilgiyi öÄŸrenebilmemiz için O’nun bizi bilgilendirmesine ihtiyacımız vardır. BeÅŸer için olacak bu bilgilendirmeyi hem bir beÅŸer yapmalı ki, bize anlatabilsin hem de bu beÅŸerin bizden sonraki varlık alanıyla teması bulunmalıdır ki, getirdiÄŸi bilgi güvenilir olsun. Bu da peygamberin bize olan artısı ve ontolojik farklılık dediÄŸimiz yönüdür.
Ä°ÅŸte peygamberlerin görevi budur. Onlar Allah’ın muradını, emir ve yasaklarını insanlara bildiren elçilerdir. Her elçiye kendi zaman ve ÅŸartlarına göre farklı bir ÅŸeriat verilmiÅŸtir ama Allah’ın dininin aslını oluÅŸturan temel esaslar hepsinde aynıdır. Ä°ÅŸte peygamberlerin filozoflara ve mütefekkirlere, hatta sair evliyaya üstünlüÄŸü bundandır. Peygamberlerin hepsi birbirlerini teyit ve tasdik ederek gelmiÅŸlerdir. Oysa filozoflar en zeki insanlar oldukları halde düÅŸünce sistemlerini çok büyük oranda birbirlerini yanlışlama temeli üzerine kurarlar. Bu sebeple onlardan bir hikmet birikiminden çok, olsa olsa bir hikmet aÅŸkı alınabilir. Bu aÅŸk da maÅŸuka ulaÅŸtırmayan platonik bir aÅŸktır. Peygamberlere ise hikmeti doÄŸrudan Allah vermiÅŸtir. Burada akılla zekâ arasındaki fark da anlaşılmış olur. Akıl hep hikmete/doÄŸruya ulaÅŸtıran melekedir. Bu sebeple peygamberlere zeki insanlar deÄŸil de akıllı insanlar demek daha doÄŸru olur. Onlardaki ‘fetanet’ vasfı da sade bir zekâ deÄŸil hikmeti bulan akıldır. Ayrıca akıl sahibine kendini büyük göstermez, ama zekâ bunu yapabilir. Onun için bazı filozoflar filozofların, bazı sufiler de evliyanın peygamberlerden üstün olduÄŸunu söylerler. Çünkü, derler; peygamberlere hikmet doÄŸrudan Allah tarafından verilmiÅŸtir, oysa filozoflar ya da veliler ulaÅŸtıkları makama kendi çabalarıyla gelirler… Onların vardıkları bu sonuç müsellem bir hikmet olmuÅŸ olsaydı düÅŸünmeye deÄŸerdi, oysa bu bir zandan ibarettir ve ‘zan hakikat adına hiçbir deÄŸer ifade etmez’.
Ä°kinci olarak insanın deÄŸeri ilimledir. Ä°lim amele zorlayan saÄŸlam bilgidir. ‘Her ilim sahibi kendisinden daha az bilenin üstündedir’. Ä°lmin konusu olan, yani bilinmesi gereken varlıklar sadece duyularla algılanan fizik varlıklar deÄŸildir. Bunun ötesindeki varlık alanlarının bundan kıyaslanmayacak kadar çok olduÄŸu akılla da bilinebilir. Bunu bilebilmek için filozoflar metafizikle meÅŸgul olurlar, varlığın aslını bulmaya çalışırlar. Ama oradan edindikleri bilgi konusunda hiçbir ittifakları söz konusu deÄŸildir. O halde fizik ötesi alemlerden bize doÄŸru bilgi verecek bir vasıtaya ihtiyacımız vardır. Bu da peygamberlerdir. Onların bu alandan verdikleri bilginin doÄŸru olduÄŸunun en büyük kanıtı, orayla ilgili olarak hepsinin aynı ÅŸeyleri söylemiÅŸ olmasıdır. Allah, varlık, ezel, ebed, melek, cennet, cehennem, hesap kitap hepsinde birdir.
Bununla beraber peygamberlerin bazıları bazı vasıflarda diÄŸerlerinden üstündür (Bakara 253). BeÅŸ tanesi; Nûh, Ä°brahim, Musa, Ä°sa ve Muhammed (sa) en büyük/ulü’l-azm peygamberlerdir. Ancak hepsi Allah’ın elçisi olmaları yönüyle eÅŸittirler ve bu bakımdan aralarında bir fark görmeyiz. (Bakara 285).
Henüz yorum yapılmamış.