Hz. Hüseyin ve yol arkadaşları (2)
Fatma Tuncer / Milli Gazete
Ä°mam Hüseyin zalim bir diktatöre biat etmeyi reddetmiÅŸ ve bu zihniyetin kirli eylemlerine karşı kıyama kalkarak tarihe damga vuracak onurlu bir miras bırakmıştı. Hz. Hüseyin’in kıyamı hak yoldan ayrılanlar için bir çaÄŸrıydı ve hakkı savunanlar onun safına geçip, bu onurlu direniÅŸin bir parçası oldular. O nedenle Kerbela’dan bahsederken, Ä°mam Hüseyin’le birlikte davaya gönül verip ruhlarını bedenlerine siper eden önemli ÅŸahsiyetleri de yâd etmek gerekir.
Hatırlayacağınız üzere Emevilerin zulüm ve baskıları karşısında sığınacak bir liman arayan Kufeliler, Hz. Hüseyin’e mektup yazıp davet etmiÅŸ ve kendisini koruyacaklarını taahhüt etmiÅŸlerdi ancak Emevi yönetimi bu kiÅŸilerin ceplerini doldurunca kararlarından vazgeçip karşı tarafa geçiverdiler. Fakat hak dava için yola çıkan Hz. Hüseyin geri dönmedi, arkadaÅŸları ile birlikte yürümeye devam etti. Hz. Hüseyin’i Kerbela’da sıkıştıran düÅŸman güçleri kendilerine vaat edilen imkânlara ulaÅŸabilmek için Peygamberin ehlibeytine her türlü zulmü reva görüyor ve onların gücünü kırmak istiyorlardı.
Ä°mam Hüseyin ve yol arkadaÅŸları, Muharrem ayının ilk günü Kerbela’da tutsak edildiler, Fırat Nehri’ne yakın oldukları halde sudan mahrum bırakıldılar, Hz. Hüseyin ve yakınları Kerbela’nın kavurucu sıcağında açlığa, susuzluÄŸa ve yalnızlığa terk edildiler, yollar kapatıldı, onların çıkışlarına ve geri dönüÅŸlerine izin verilmedi.
Hz. Hüseyin ve yakınları zalimlere boyun eÄŸmeyi reddetmiÅŸ ve görevlerinin hakkı savunmak olduÄŸuna kuvvetle iman etmiÅŸlerdi. Kerbela’da sıkıştırıldıklarında karşılarında Irak Valisi Ubeydullah bin Ziyad’ın görevlendirdiÄŸi öncü süvari birliÄŸinin kumandanı Hür bin Yezid vardı. Hz. Hüseyin bu kiÅŸiye dönüp, kendisini Kufelilerin davet ettiÄŸini ancak sözlerinden caydıklarını dolayısıyla geriye dönebileceÄŸini söylüyordu. Gördükleri ve duydukları karşısında Hür’ün zihni bulansa da görevinde sadık kalmaya özen gösterdi. Nitekim kendisi Irak Valisi Ubeydullah bin Ziyad tarafından Ä°mam Hüseyin’in Kufe’ye giriÅŸini engellemek için görevlendirilmiÅŸ bir kumandandı fakat ÅŸimdi aklı karışmış ve ne yapacağını bilemez hale gelmiÅŸti.
Resulullahın torununu bu ÅŸekilde görmek vicdanında derin bir sızıya dönüÅŸmüÅŸtü Hür’ün, Sad bin Ömer’e yaklaÅŸtı, “Hüseyin’in geri dönüÅŸüne niçin izin vermiyorsunuz?” dedi. Sad bin Ömer, “Ben de istemem ama bunu Ubeydullah’a kabul ettiremeyiz” deyince Hür duyguları ile aklı arasında gidip geldi ve Hz. Hüseyin’in namazdan sonra yaptığı konuÅŸmayı dinlerken iç dünyasında büyük depremler yaşıyordu ve kararlarını gözden geçirme ihtiyacı hissetti. Vali Ubeydullah kendisinden Hz. Hüseyin ve arkadaÅŸlarının müstahkem noktalara sığınmalarına engel olunmasını ve su ile irtibatlarının kesilmesini emretmiÅŸti. Nasıl olurdu da Resulullahın torunu susuzluÄŸa, açlığa ve ÅŸiddete maruz bırakılırdı!
Hür, vicdanının sesine kulak vermiÅŸ ve yaÅŸanan zulmü bütün çıplaklığı ile görmüÅŸtü. Saltanatın büyüsüne kapılan ve lüks, ÅŸatafat, eÄŸlence, israf, gösteriÅŸ, torpilcilik, kibir ve Allah’ın haram kıldığı bütün fiilleri hayat tarzı haline getirenlerin yüzlerindeki karanlığı ve bu karanlığı delip geçen ışığı gördü Hür, sonra tövbe ile Allah’a sığındı. PiÅŸmandı, Resullahın mesajını taşıyan Hz. Hüseyin’e karşı durmuÅŸtu, yüreÄŸindeki sızıyı bütün benliÄŸinde hissetti, acı ile yutkundu ve Allah’tan af diledi. Ne acıdır ki, sahabenin çocukları, torunları ve kendisine vaatte bulunan Kufeli halk Resulullahın torunu Hüseyin’i ve yol arkadaÅŸlarını katletmek için bekliyorlardı. Hür, bütün cesaretini topladı ve ayaklarına vurulan kelepçeleri çıkarıp attı, kulaklarında yankılanan sesi susturdu, başının üzerinde dönen karanlığı elinin tersiyle itti, mademki ölüm bir kere gelecekti o da Allah için olsundu kararını verdi ve safını deÄŸiÅŸtirdi. Birkaç saatlik süre onun dönüÅŸünü ve kurtuluÅŸunu saÄŸlamıştı ve kendisine vaat edilen bütün dünyevi imkânları, kan kokan mevkileri, ÅŸaÅŸalı hayatları elinin tersiyle itti ve ÅŸehadeti, cenneti tercih etti. Hür, artık gerçekten hürdü, “Bedenimi parça parça etseler de asla geri dönmem” dedi ve savaÅŸmaya karar verdi.
Ä°mam Hüseyin’in yanına geldiÄŸinde taşımakta zorlandığı ağır bir yükten kurtulmuÅŸ gibiydi ancak yüreÄŸindeki sızıyı tövbe ile iyileÅŸtirebilirdi, ellerini açtı, “Allah’ım ben Resulullahın torununun kalbine korku düÅŸürdüm beni af et, beni bağışla” diye tövbe etti. Hür ilk adımı atan, ilk ÅŸehadete koÅŸan kiÅŸi olmak için izin istedi sonra Kufe ordusuna döndü, “Ey Kufe halkı, Resulullahın torununu davet ettiniz sonra da onu terk ettiniz, ona baÄŸlı kalacağınıza dair söz verdiniz sonra da kılıcınızı çekip, Allah’ın arzında ona yer vermediniz. Nasranîlerin, Mecusilerin, Yahudilerin içtiÄŸi Fırat’ın suyunu Resulullahın torunundan ve ailesinden esirgediniz, Resulullahın manevi mirasına ihanet ettiniz” diye haykırdı ve tarafını aÅŸikâr etti. Hür, “Vallahi kendimi cennetle cehennem arasında bir seçim yapmak zorunda görüyorum, Allaha and olsun beni parça parça edip ateÅŸe atacak olsalar da cennetten gayrısını seçmeyeceÄŸim” deyip hamle yaptı ve ÅŸehadete ulaşıncaya kadar savaÅŸtı. Hz. Hüseyin, Hür’ün cansız bedenine baktı, “Ey Hür gerçekten adını koydukları gibi dünya ve ahirette hürsün” dedi. Hür hakkın tarafını seçti ve o savaşın kazananları arasında önemli bir yere sahip oldu.
Henüz yorum yapılmamış.