Yanarsa dünyada garipler yanar!
Belki de haklıdırlar. Ebu Zerr, ‘Geceyi aç geçirip sabah kılıcına davranmayan adama şaşarım’ diyedursun, belki hayat kılıcı da kınını da aklını ve hatta kanını da birtakım varlıklara teslim etmekten çekinmeyenlerin doğrultusudur.
Garipler, ancak ‘sen yanmazsan / ben yanmazsam / biz yanmazsak…’ terkibini geveleyip durmakla maruftur. Yakmaktan anladıkları kendi hayat kesitlerinden baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildir. Nitekim bir ucundan dünyayı tutuÅŸturmaya kalksalar ateÅŸ bulamaz, sokakta gördükleri vatandaÅŸtan çakmak isterler. Prometheus’tan, Herkül’den, Zeus’tan, Pandora’nın Kutusu’ndan ve ölümden beter hayatlar yaÅŸamakla cezalandırıldıklarından da bihaberdirler. DoÄŸrusu bir yerde ateÅŸ bulsalar çevrelenip ısınırlar. Olmadı oyuna vurur üstünden atlamak suretiyle her neyin bayramını yaÅŸamak istemiÅŸlerse onu kutlarlar. Sırasında tapınıldığı görülmüÅŸtür ki kötülük namına harlanan ateÅŸ etrafında milyonlarca müntesip birikir. O hiç sönmesin için canını feda eden sadık müritler peyda olur. Isınmaya yarayan ateÅŸ, ardı arkası gelmez kötülüÄŸe dönüÅŸür; insanları, insanlığı, geçmiÅŸ ve gelecek yaÅŸamları yakıp durur.
Dünyayı tutuÅŸturacak ateÅŸ, ölümlülerin iÅŸine yarayabilecek her ÅŸey gibi güçlülerin elindedir. Onu saklamaz, esirgemez, kullanmaktan çekinmezler. Kötülük adına can yakan, acıtan ama ısı bağışlamayan ateÅŸleri harlayıp dururlar. Garipler ona uzaktan, belki ataları Ä°brahim’in fırlatıldığı dağın ardından bakarlar. Harlanan ateÅŸe su taşıyan mahlukatı çoÄŸunlukla haÅŸerattan bilirler. Ve mutlak anlamda kendilerine sıçrayacak ateÅŸi, bir ucundan söndürmeliyiz diye düÅŸünmeyip habire körüklemeyi; söndürmeye yeltenenleri de haÅŸere niyetine öldürmeyi tercih ederler.
Asıl beyhude görünen gariplerin çoÄŸu zaman yanıltıldığına, kandırıldığına, sömürüldüÄŸüne yönelik yerleÅŸik inanç olsa gerektir. Çünkü onlar vaat edilen istikrara, kurulu düzene, muktedir durumda olan müsebbiplerin ardı arkası gelmeyen palavralarına; karşıtlara, muhaliflere, zahiri ve hayali düÅŸmanlara yönelik tutarlı tutarsız iftiralara yürekten inanırlar. O iftiraları, yalanları, suçlamaları bizzat oluÅŸturan aÄŸa babaları da kendi uydurduklarına iman eder. Öyle ki bu denli teveccüh görüp hak olanı yaptığını düÅŸünen kendileri bile bu kadar pisliÄŸe bulaÅŸmış, çirkinleÅŸmiÅŸ, iÄŸrenç hale gelmiÅŸseler; karşıtları onlardan kat be kat fazlasını yapmaktadırlar. Kadim inanış, kötülüÄŸü bir baÅŸkasında, iyiliÄŸi kendinde görmeyi gerektirir. Dolayısıyla garipler, en baÅŸta garip olduklarını, sömürüldüklerini, birilerinin onların omuzlarında semirdiÄŸi ihtimalini kabul etmezler. Ä°lle de gözlerine sokulan bir dengesizlik varsa, onun dahi hak olduÄŸunu, inanıp güvendikleri birtakım varlıkların çaldığını ama çalıştığını düÅŸünürler. Hatta çalıştaki üstün beceriden, profesyonel dolandırıcılıktan, muazzam hırsızlıktan, aşırı yolsuzluktan ve tüm bunların kimsenin ruhunu bulandırmayıp saman altından yürütülenlerin su yüzüne vurmamasından sitayiÅŸle söz ederler. Çoktan küle dönmüÅŸ hayatlarını yakma ihtimalini, kendilerinden farklı düÅŸünenlere yorarlar. Haliyle içine itildikleri pislikler yaÅŸama ihtimalleri ortadan kaldırılmış toplum için hiç de tehdit deÄŸildir ama gayrısı terördür, ihanettir, anarÅŸidir.
Belki de haklıdırlar. Hayat belki bundan ibarettir. Ebu Zerr, ‘Geceyi aç geçirip sabah kılıcına davranmayan adama ÅŸaÅŸarım’ diyedursun, belki hayat kılıcı da kınını da aklını ve hatta kanını da birtakım varlıklara teslim etmekten çekinmeyenlerin doÄŸrultusudur. Hayat belki her yeri ve her ÅŸeyi Rebeze’ye çevirmek, orada aç bi ilaç ömür tamamlayıp, cenazeyi kaldıracak birilerini beklemekten ibarettir. Dahası buna rıza göstermeyenlere diÅŸ bilemek, göz belertmek, çemkirmek, hakaret ve lanet yaÄŸdırmak, bin türlü ithamda bulunmak, küfretmek gibi aşırı erdem barındıran garip davranışlar, kurulu düzene karşı insanlık vazifesidir! Nitekim bu türden, insana sırat-ı müstakim-i ÅŸaşırtan her ne varsa o tam da gariplerin, yoksulların, acizlerin onayıyla, onların eÅŸsiz gayreti, olaÄŸanüstü çabasıyla kaimdir. ÇoÄŸunluk onlardadır, çokluk onlarındır. Böylece sevdikleri, inanıp güvendikleri varlıklar herkes için meÅŸrudur.
Edebiyat deÄŸildir. Romantik yaklaşım deÄŸildir. Aklını ve kalbini kullanabilenler için olsa olsa yakıcı gerçekliktir: Garipler, garip bir ÅŸekilde ellerine, kalplerine, ağızlarına sokuÅŸturulan ateÅŸin her bir yalımını yutup, hazmetmeyi beklemeden insanlık istidadı gösterenlere doÄŸru kusarlar. Tutam tutam kendilerine dağıtılan ateÅŸle dünyayı deÄŸil de kendi hayatlarını, yaÅŸadığını sananların ve kendilerinden sonra zuhur etmesi umulan nesillerin olası hayatlarını yakarlar. Açlık yoktur onlar için, sömürü yoktur. Zulüm, gasp, haksızlık, adaletsizlik yoktur. Sadece kendilerini ilgilendiren bir ÅŸükürsüzlük, sadece kendilerinin iÅŸlediÄŸi israf vardır. Ä°ÅŸsizlikle cebelleÅŸip, yoklukla pençeleÅŸip emeÄŸin karşılığını alamadıklarında çöpten ekmek aranarak bastırılmış açlıkla büyük resme odaklanırlar. Orada, o büyük sanat eserinde, o muhteÅŸem ÅŸaheserde bal tutanın parmağını yaladığını görürler. Ama o parmağı yalayan ne de güzel yalıyordur!
Müellif: Ä°shak Koç / Milli Gazete
Henüz yorum yapılmamış.