Her zihin bir cephe açmalı!
Bu zihinsel işgale, bu kara sömürü düzenine, bu sinsi emperyalist-kapitalist tahakküme direnecek iradeyi geri kazanmadıkça, bizi asırlar boyunca insan kılan hakiki ayarlarımıza geri dönmedikçe bu bataklıkta debelenip durmaktan kendimizi kurtaramayacağız. Ne yapacağız peki; ne yapılabilir bu zihin işgalini geri püskürtmek için? Belki bir anda değil ama adım adım kaybettiklerimizi geri kazanarak, cepheleri tek tek geri alarak sabırla, dirayetle, öz dikkatle vuruşmak, bu döngüyü inançla kırmak icap ediyor.
Gökhan Özcan / Yeni Åžafak
Adım adım fiilen iÅŸgal edilen bir ülke olsaydık, o ülkenin halkı olarak ne yapardık? Tarihte en etkileyici örneklerini verdiÄŸimiz üzere o iÅŸgali kaldırmak, o iÅŸgalcileri sürüp ülkemizden çıkarmak için canımız pahasına mücadele eder, elimizden ne geliyorsa gözümüzü kırpmadan yapardık.
Bugün bütün insanlık tankı, topu, bombası, donanması, filosu olmayan sinsi bir iÅŸgalin esiri durumundadır. Belki toprağımız, yurdumuz, vatanımız fiilen iÅŸgal edilmiyor, ÅŸehirlerimiz ele geçirilmiyor, devletimiz esir alınmıyor; ancak görmemiz gerekir ki adım adım, köÅŸe bucak zihinlerimiz her geçen gün iÅŸgal ediliyor. Bunun için büyük ordular, cephaneler, filolar, donanmalar gerekmiyor, bu masraflara girmek icap etmiyor. Küresel sermaye, oyuncağımız haline getirdiÄŸi, bağımlısı olduÄŸumuz teknolojik oyuncaklarla, kuralsız yeni medya aÄŸlarıyla, kurgulanmış tüketici trendleri üzerinden yürüyen sömürü piyasasıyla hepimizi zihinlerimizden kavrıyor, yoÄŸurup istediÄŸi ÅŸekle sokuyor ve uzaktan yönetiyor. Sömürmeye kafa yoranlar, yeryüzünün her köÅŸesine ordusuz, kansız, masrafsız emperyalizmin düzeneklerini kuruyor, hepimizi uyuÅŸturuyor ve yönetiyor. Üstelik bu devasa kara düzenin finansmanını da yine bizlerden, bu döngüye ÅŸuursuzca teslim olan bizlerden karşılıyor. Hem ticaret yapıp kâr ediyor, hem hepimizi parmağının ucunda oynatıyor. Bağımlı zihinlerimizle olanı biteni anlamaya çalışmaktan kendimize bir türlü gelemiyoruz.
Bu zihinsel iÅŸgale, bu kara sömürü düzenine, bu sinsi emperyalist-kapitalist tahakküme direnecek iradeyi geri kazanmadıkça, bizi asırlar boyunca insan kılan hakiki ayarlarımıza geri dönmedikçe bu bataklıkta debelenip durmaktan kendimizi kurtaramayacağız. Ne yapacağız peki; ne yapılabilir bu zihin iÅŸgalini geri püskürtmek için? Belki bir anda deÄŸil ama adım adım kaybettiklerimizi geri kazanarak, cepheleri tek tek geri alarak sabırla, dirayetle, öz dikkatle vuruÅŸmak, bu döngüyü inançla kırmak icap ediyor.
Her millet için, belki en önce bizim için yeni bir milli mücadele hareketi baÅŸlatmaktan baÅŸka çıkış yok. Tek tek hepimiz bu zihinsel iÅŸgale karşı direnen mücahitler olmaya mecburuz. Aksi halde iÅŸgal tamamlanacak, hepimizin iç kaleleri teker teker düÅŸecek. Buna izin vermek, kendimizi hakikatin bir baÄŸlısı, bir mümini, bir neferi, sesi ve nefesi olmaktan mahrum bırakmak anlamına gelir. Hududullah aşılmış, insanın izzeti zedelenmiÅŸ, toprak, hava, su, yani hayat kirletilmiÅŸtir. Zihinlerimiz teknolojinin bağımlılık veren alavere dalavereleriyle iÅŸgal edilmiÅŸtir. Belli ki bu yıkıcı ve ölümcül iÅŸgale dur demek için de fazla vaktimiz yok.
Bir yerden baÅŸlamalıyız; yanlıştan vazgeçmeye ve doÄŸruyu kendi özümüzden bulup sahiplenmeye, o doÄŸruyla günbegün kendimizi doÄŸrultmaya; sırat-ı müstakimde sabit kadem olmakta karar kılarak hayata, eÅŸyaya, tabiata hakkını vermeye...
Mustafa Kutlu’nun ‘Kalbin Sesi Ä°le TopraÄŸa DönüÅŸ’ kitabını, bu zihinsel iÅŸgalin teÅŸhisi ve toprağın, suyun, havanın, tertemiz nefeslerin, hayatın, insanlığımızın, kalbimizin geri kazanılması için bir yol haritası gibi okumalı, üstünde tefekkür etmeli ve çocuklarımızı da okumaya teÅŸvik etmeliyiz. Sabun köpüÄŸü gündemlerden yakamızı kurtararak aslî meselemize odaklanmalıyız.
Kitapta gayet sarih ÅŸekilde anlatılan maÄŸlubiyetlerimiz bize aittir, bu girdaptan çıkmak için umut da yine bizdedir. Kalbimizin sesine kulak vermeye geri dönmeliyiz. Bugün artık belleklerimizde gittikçe solgunlaÅŸan ve çocuklarımızın zaten hiç aÅŸina olmadığı ‘hududullah’ gibi, ‘sırat-ı müstakim’ gibi, ‘kanaat ve tevekkül’ gibi, ‘ülfet ve ünsiyet’ gibi, ‘muhakeme ve tefekkür’ gibi kavramları yeniden ve bir daha hiç unutmamak üzere hatırlamalıyız.
Yönünüz sırat-ı müstakim, gayeniz hakikatse bir yerden baÅŸlamak bile yolu yarılamaktır.
Henüz yorum yapılmamış.