Nasr'ın küresel salgına dair düşünceleri
Seyyid Hüseyin Nasr'ın salgın konusundaki düşüncelerinin en bariz vasfı, korona salgını hakkında konuşup yazan komünist arzulu star filozofların materyalist ve seküler yaklaşımlarından önemli ölçüde farklılık taşımasıdır.
Asım Öz / Açık GörüÅŸ
Tasavvuf, gelenekçi düÅŸünce, Ä°slam felsefesi ve karşılaÅŸtırmalı dinler tarihi alanlarında dünyanın önde gelen isimlerinden Seyyid Hüseyin Nasr, uzun yıllara yayılan entelektüel serüveni itibarıyla modern ve seküler yaklaşımlara boyun eÄŸmek istemeyen gelenekçi dinî düÅŸünürler neslinin bir temsilcisi sayılır. Erken tarihli çalışmalarından itibaren evrimcilik, diyalektik materyalizm, varoluÅŸçuluk, tarihselcilik gibi öÄŸretilerle Ä°slam'a karşı çıkan meydan okumalara cevap verme görevini üstlenen Nasr aynı zamanda "eli çekiçli bir filozof" olarak dünyayı etkileyen siyasi geliÅŸmelere dair yazdıklarıyla da öne çıktı. Ä°slam düÅŸüncesini canlandırmak için tek yapılması gerekenin günümüz Müslüman neslinin Ä°slami geleneÄŸin öÄŸrettiklerinin daha fazla farkına varmasını saÄŸlamak olduÄŸunun altını çizdi. GörüÅŸleri farklı deÄŸerlendirmelere konu olsa da Nasr'ın yazdıklarının ülkesi Ä°ran'da felsefi yerlicilik düÅŸüncesinin güçlenmesine yardım ettiÄŸi hususunda hemen herkes hemfikirdir. Son otuz yılı aÅŸkın bir süredir baÅŸka ülkelerde olduÄŸu gibi Türkiye'de de Nasr ile ilgili büyük bir farkındalıktan bahsedebiliriz. Sözgelimi çevrenin korunabilmesi için doÄŸaya dinî bir anlayışla yaklaÅŸmanın önemine vurgu yapan Ä°nsan ve Tabiat eseri okuryazarları derinden etkilemeyi sürdürmektedir. Nasr'ın bilhassa "Dünyanın büyük dinleri dağın zirvesine giden farklı yollardır." çerçevesinde söylediklerinin farkına varılıp ona eleÅŸtirel yaklaşılsa da, pek çok düÅŸünür doÄŸrudan ya da dolaylı olarak onun metinleri üzerinden cümleler kurmaya devam ediyor, bunda ısrarcı davranıyor.
Salgın ve sekülerleÅŸen dünya
Son zamanlarda kendisiyle yapılan röportajlarda küresel salgın sürecini muhasebe eden Seyyid Hüseyin Nasr, diÄŸer eserlerinde olduÄŸu gibi geleneksel kabul edilen düÅŸünce doÄŸrultusunda bir yaklaşım sergiledi. Onun bu konudaki düÅŸüncelerinin en bariz vasfı, korona salgını hakkında konuÅŸup yazan komünist arzulu star filozofların materyalist ve seküler yaklaşımlarından önemli ölçüde farklılık taşımasıdır. Nasr, Yolcu dergisinin 2021 tarihli 101'nci sayısındaki söyleÅŸisinde ününe yakışır bir biçimde uzak ve yakın dönemin en önemli konu baÅŸlıklarını sıra dışı bir üslupla ele alır. Ä°slam felsefesi ve tasavvufunu diriltmek için sahih entelektüel geleneklerin ihyasına odaklandığı apaçık ÅŸekilde ortadadır. Metinde geleneksel Ä°slam'dan modern bilime, Ä°slam düÅŸüncesinden Ä°ran Devrimi'ne, Ä°slam ÅŸehirlerinden Amerika'ya kadar uzanan ilgi alanına giren pek çok konuya temas edilir. Onun boÅŸ yere vurgulaya vurgulaya geleneksel felsefelerin doÄŸruluÄŸuna inandığını söylemediÄŸini düÅŸündüren boyutları hayli fazla söyleÅŸinin. Metin okunduÄŸu zaman düÅŸünürün yazdıklarının öne çıkan boyutunun sömürge deneyiminin en önemli neticesinin sahip olunan kültürel ve entelektüel geleneÄŸin zayıflaması olduÄŸu net bir ÅŸekilde ortaya konabilir. "Ä°nsan, tarihini iyice bilmediÄŸi bir konuyu idrak edemez!" diyen ne kadar da haklıdır.
Sürekli ertelenen, bir türlü ulaşılamayan, elde edilen ufak ÅŸeylerin motivasyonuyla aramaya devam edilen hakikate yoÄŸunlaÅŸan Seyyid Hüseyin Nasr'ın korona salgını hakkında öne sürdüÄŸü tezlerinde geleneksel düÅŸüncenin izlerini görmek mümkün.
DönüÅŸtürücü potansiyel
Nasr, salgının dönüÅŸtürücü potansiyelini vurgular; bunu yaparken de yaÅŸananların ötesinde neler olabileceÄŸine iÅŸaret eder: "Koronavirüs, insanları içe dönmeye zorladı. (...) KüreselleÅŸme olarak da adlandırılan sekülerleÅŸen tek dünya fikrine karşı, evin veya yerel kültürün yerelliÄŸinin önemini hatırlamalıyız. Koronavirüs bir anlamda küreselleÅŸmeye karşıdır. Küresel olarak yayılsa da kültürel olarak etkisi tam tersi olmuÅŸtur.(...) Bizi bulunduÄŸumuz an ve mekân hakkında giderek daha fazla bilinçlendirdi. Ve ayrıca içimizdeki manzaraya dönmemizi saÄŸladı. Koronavirüs, aşılama ile inÅŸallah kontrol altına alacak. Ümitvar olalım.(...) Åžimdiki umudum, salgın hastalıkların, Tanrı'ya ve manevi dünyaya daha çok güvenmek ve maddi ÅŸeylere daha az güvenmek hususunda insanlara ruhani bir ders vereceÄŸi... Hayatın anlamı maddi ÅŸeylerde bulunmaz. Umarım hepimiz için sonuç olumlu olur." Muhtemelen seküler bir zeminden hareket edenler toplumsal alandan sürgün edilmiÅŸ ve bireyselleÅŸtirilmiÅŸ umudun bir çıkış yolu sunmayacağını ileri süreceklerdir.
Åžüphesiz bu pasajın korona salgını üzerine çokça yazan Giorgio Agamben, Slovaj Zizek ya da onlara göre daha az metni bulunan Alain Badiou, David Harvey, Judith Butler gibi düÅŸünürlerin yorumlarıyla taban tabana zıt olduÄŸundan söz edilebilir. Bunun en temel sebebi ise Nasr'ın küresel salgını deÄŸerlendirirken seküler bir zeminden hareket etmemesidir. Aslında bu söyleÅŸi, bir yanıyla Nasr'ın en çok uÄŸraÅŸtığı ve bel baÄŸladığı kavram olan geleneksel dinle Ä°slam düÅŸünce geleneÄŸi, modernite ve insanın kendini evinde hissetmesi etrafında dönüyor.
Tabiat, tecrit ve inziva
Koronavirüs salgınının insanların doÄŸaya karşı tutum ve tavırlarında bir deÄŸiÅŸikliÄŸe yol açacağını umduÄŸunu belirten Seyyid Hüseyin Nasr, düÅŸünen herkesin modern bilimin vehmedildiÄŸi gibi bir "tanrı" olmadığının, o büyük teknolojilerin bile ne kadar güçsüz olduÄŸunun farkına varması gerektiÄŸi kanaatindedir. Birçok ölüm, trajedi ve üzücü anlar yaÅŸansa da koronavirüs krizinin tabiata çok yardım ettiÄŸini savunan Nasr, küçücük bir virüsün dünyayı karmaÅŸaya sürüklemesiyle ilgili yorumlarında süreklilik arz edecek ÅŸekilde iç dünya vurgusu yapar. Çevre krizi üzerine zihin açıcı konuÅŸmasında da benzer meseleleri ele almayı sürdürür. Farklı bir gündem öneren Nasr esasen ÅŸunu vurgulamaya çalışır: "Salgın bize içsel bir yapı kazandırmalı ve mutlu olmak için dış uyaranlara aşırı baÄŸlanmamayı öÄŸretmeli. Bu kolay bir iÅŸ deÄŸil; zira çoÄŸu insan için mutluluk denilen ÅŸey sadece türlü dış uyaranlar demek. Åžimdi bunların bir kısmı azaldı ve insanlar içlerine bakmak zorunda kaldı." Dahası insanlardan ayrılıp uzaklaÅŸmayı içeren tecrit uygulamalarının sanki onları manevi bir inzivaya çekilmeye zorladığını varsayar. Çünkü herkesi dışadönük yapmak, insanları her zaman dışarıya çıkmaya zorlamak modern toplumların olmazsa olmaz bir boyutudur. Bu açıdan Nasr, tecridin insanın sürekli dışarıya doÄŸru bir kaçış içinde olmadan içsel varlığıyla olmak için bereketli bir zaman sunduÄŸunu düÅŸünür.
Ä°letiÅŸim kapitalizmi
Tecrit uygulamalarını inziva ve halvetle benzer bulan Seyyid Hüseyin Nasr çoÄŸu insanın bundan en azından bir ders alacağını umut ettiÄŸini mütemadiyen tekrarlar. Ne var ki onun deÄŸerlendirmelerinde günümüz insanının cep telefonları ve sosyal medya aracılığıyla kendini ifade etmesi ve daha katılımcı bir hâle gelindiÄŸi yanılsaması gibi durumları içeren iletiÅŸim kapitalizmi açısından tecridin ne anlam ifade ettiÄŸi sorusunun cevabını bulmak mümkün deÄŸildir. Elbette sonsuz iletiÅŸim döngüsünü kırmaya matuf birtakım öneriler sunar: "Bu dönem bizim için tamamen olumsuz olmak yerine biraz sessizliÄŸi öÄŸrenmemiz için faydalı bir fırsat olmalıdır. Çok gürültülü bir dünyada yaşıyoruz. Gürültüyü azaltalım. Televizyon, radyo, müzik olmasın demiyorum ama bunları azaltalım. Kendinizle birkaç saat geçirin. Ve bence bunun hepimize faydası olacaktır."
Seküler kabuller
Yukarıdaki ifadelerin yer aldığı Elijah Dinlerarası Enstitüsünün Müdürü Haham Alan Goshen-Gottstein tarafından yapılan ve 8 Haziran 2020'de YouTube'da yayımlanan söyleÅŸi, Seyyid Hüseyin Nasr'ın korona sürecine dair yaklaşımlarını ayrıntılı bir ÅŸekilde izlemeyi mümkün kılması bakımından önemlidir. Hayrunnisa SaÄŸlam'ın metne dönüÅŸtürerek tercüme ettiÄŸi bu konuÅŸma Umran dergisinin 323'üncü sayısında yayınlandı. Nasr'ın yorumlarının temelinde gerçek anlamıyla insanın eylemlerinin sınırlılığı yer alır. Musibetleri insanı geçiciliÄŸe, dünyeviliÄŸe, bencilliÄŸe baÄŸlayan zincirlerin kırılması yönüyle deÄŸerlendirir. Ona göre "Allah kimi en çok severse en fazla onu sınar". BaÅŸka bir ifadeyle inananlar hayat imtihanlarına, inançsızlardan daha fazla maruz kalırlar çünkü böylesi büyük sınavlar onları bir nevi cennete hazırlama iÅŸlevi görür. Bir bütün olarak ele alındığında Nasr'ın fikriyatı modernliÄŸin ve küreselleÅŸmenin üzerinde yükseldiÄŸi temellere ve seküler kabullerin hem dünyada hem de genelde insanların hayatlarında yol açtığı sonuçlara karşı etkili bir eleÅŸtiri ÅŸeklinde görülebilir. Mehrzad Boroujerdi'nin Ä°ran Entelektüelleri ve Batı (2001) adlı kitabında vurguladığı gibi Nasr, "vahye ihanet etmenin avatarı ve tarihsel bir çıkmaz sokak olarak" modernliÄŸin kimi noktalardaki pürüzlerini çok iyi teÅŸhis etmiÅŸtir. Ana hatlarıyla söylenecek olursa mütemadiyen hızlı hareket etmeyi mümkün kılan modern acelecilik biraz yavaÅŸlatılırsa, daha manevi bir hayatın yaÅŸanabileceÄŸinin altını çizmektedir.
Seyyid Hüseyin Nasr inançlı insanların, bu dünyadaki felaketlerin amellere karşılık Allah'ın verdiÄŸi bir cezanın veya bir uyarının iÅŸaretleri olarak görüldüÄŸü bir geleneÄŸe baÄŸlı olduklarını belirtir. Modern insan ise doÄŸal çevrede eÅŸi benzeri görülmemiÅŸ krizlerle, insanın ruhsal bozukluk ve sapkınlıkları arasında baÄŸ kurmaktan acizdir. Selamete giden yollara dikkat çeken Nasr, bu çerçevede Kur'an-ı Kerim'in felaketlerden ibret alıp öÄŸrenmek gerektiÄŸini vurgulayan referanslarla dolu olduÄŸunu hatırlatır: Ne olursa olsun dünyanın geçiciliÄŸi, hayatımızı sürdürdüÄŸümüz yeryüzünün kırılganlığı, servetin ve gücün geçiciliÄŸi baÄŸlamında insanın benliÄŸine alçakgönüllü bir taraf kazandırmasının gerekliliÄŸiyle meÅŸgul olur. Kırpılmış gerçeklik vizyonunun ötesine geçerek evreni bütünlüÄŸü içinde görmeyi salık veren Nasr, insanın bu dünyadaki en önemli rolünün kulluk olduÄŸunu unutmanın son derece aldatıcı sonuçlara yol açtığı fikrini yineler. Ona göre dünya sarsılmaya baÅŸladığında insanların duydukları korku, aslında dünyaya Allah tarafından gönderildikleri gerçeÄŸinin tam idrakine varmalarını saÄŸlayarak onlarda olumlu bir dönüÅŸünün kapısını aralayabilir.
Hiç ÅŸüphesiz Seyyid Hüseyin Nasr, teolojik açıdan Tanrı'nın kayıtsızlığında mutlu mesut yaÅŸamak isteyen modern insan nazarı itibara alındığında yaÅŸananların bir ceza ÅŸeklinde algılanmasının kaçınılmazlığının farkındadır. Oysa böylesi bir deÄŸerlendirme dinî açıdan, saçmadır çünkü modern insan "hayatının gerçekliÄŸini, etrafındaki dünyayı ya da el üstünde tuttuÄŸu deÄŸerlerin tamamını yaratmamıştır. Kendini ne kadar güçlü hissederse hissetsin, ÅŸu veya bu iÅŸi yapabiliyor olsun fark etmez, o yaradan deÄŸildir ve koronavirüs gibi bir olay bize bunu hatırlatmanın çok iyi bir yolu. Tüm bilime, hastanelere, biyolojiye, kimyaya ve olup bitene bakın. Kibirli modern insan her ÅŸeyi çözebilmekteyken bir küçük virüs, milimetrenin milyonda biri ya da her neyse, geliyor ve tüm düzeni bozuyor. Ayrıca, sıradan insanların buna vâkıf olmadığını fark etmekte çok önemli. Modern bilim felsefesi çalışanlar bilirler ki öngörü olmadan fizik olamaz."
Manevi diriliş fırsatı
Zihnimizin sadece belirli bir kısmına aşırı güvenerek diÄŸer kısımları ihmal etmenin yol açtığı sorunlara dikkat çeken Seyyid Hüseyin Nasr, söyleÅŸilerinde küresel salgının sebep olduÄŸu acılara, çok sayıda ölüme raÄŸmen modern bilim ve teknoloji tarafından ortaya atılan tüm iddiaların doÄŸru olmadığını anlayacak kadar akıllı olan insanların manevi diriliÅŸi için bir fırsat olacağını umduÄŸunu tekrar eder. Ne var ki zihnin sekülerleÅŸmesi dahası her ÅŸeyin seküler yollarla çözülebileceÄŸi gibi bir alışkanlığın daha derinlere kök saldığının da farkındadır.
Velhasılıkelam hatırlatmaya matuf olan bu yazıyı Nasr'ın içinde yaÅŸadığımız zaman üzerine düÅŸünmeyi sürdürdüÄŸünü gösteren ama aynı zamanda bir yol haritası çizmeye çalışan söyleÅŸisinin sonunda yer alan uzun duasından bir bölümle baÄŸlayalım: "Ey Rabbim bize bu dünyada ve ahirette iyilik ver. Tarihin bu zorlu döneminde yaÅŸamın hakikatini, neden burada olduÄŸumuz, neden buraya geldiÄŸimiz ve nereye gittiÄŸimizi hatırlamamız için bize kuvvet ver. (...) Dünyanın gerçek hükümranın sen olduÄŸunu ve bu dünyada meydana gelen her olayın görünüÅŸünün ötesinde bir anlamı olduÄŸunu ve bu hakikate yaklaÅŸmanın bir yolu olabileceÄŸini bize fark ettir ve her zaman hatırlamamızı saÄŸla."
Henüz yorum yapılmamış.