Bozuk düzeni ayakta tutan dindarlar
Allah’ın büyük bir nimet olarak verdiği tüm doğal güzelliklerini, sahillerini ve mekânlarını yabancı turistler daha rahat günah işlesin, daha çok içki tüketsin ve daha fazla dolar bıraksın diye içkili turistik mekânlarla, eğlence kulüpleriyle, tesislerle donatıp haramı, günahı ve çıplaklığı teşvik ediyor. Buradan elde ettiği gelire de milli gelir adını veriyor. Ve bu düzende yaşayan dindarlar da tüm bu olup bitenleri bir ekonomi ve bütçe meselesi olarak görüp sessiz kalıyorlarsa, bu dindarlar, bu bozuk düzeni ayakta tutan dindarlara dönüşmüş demektir.
Abdülaziz KıranÅŸal / Milli Gazete
Bir bozuk düzen düÅŸünün ki:
Evlenmek isteyen gençlerini faizli düÄŸün kredisine mahkûm ediyor, okumak isteyen gençlerini faizli burslara mahkûm ediyor, ticaret yapmak isteyen tüccarını faizli borca mahkûm ediyor, ev almak isteyen babayı faizli ev kredisine, mobilya almak isteyen anneyi faizli mobilya kredisine mahkûm ediyor, çalışanlarını promosyonlarla, faizli bireysel emeklilik sitemiyle faize teÅŸvik ediyor. Ve bu düzende yaÅŸayan dindarlar da sadece faiz oranlarına itiraz ediyorlarsa, faizsiz bir ekonomi ideallerini toptan kaybetmiÅŸlerse, bu dindarlar, bu bozuk düzeni ayakta tutan dindarlara dönüÅŸmüÅŸ demektir.
Bir bozuk düzen düÅŸünün ki:
TV’lerinde yayınladığı yüz diziden doksan dokuzu ahlaksızlık kusuyor, boÅŸanmayı, aldatmayı, haramı, içkiyi, kumarı, ÅŸiddeti ahlaksızlığı teÅŸvik ediyor. Haber programlarında yalan ve iftiraya müsaade ediyor. Yarışma, evlilik ve magazin programlarıyla toplumu çökertiyor. Ve bu düzende yaÅŸayan dindarlar da her akÅŸam bu dizileri ve programları heyecanla takip ediyor, ailesini de sadece Ä°slami düÄŸünlerle ayakta tutabileceÄŸini zannediyorsa, bu dindarlar, bu bozuk düzeni ayakta tutan dindarlara dönüÅŸmüÅŸ demektir.
Bir bozuk düzen düÅŸünün ki:
Kendi halkının kadınlarını genelevlerde vesikayla köle olarak çalıştırıyor, onların kazandığı paradan vergi alıyor, bu sektörü ve kazancı kanunla koruma altına alıyor. Zinaya düÅŸmeyeyim, flörte bulaÅŸmayayım diye evlenen gençleri erken yaÅŸta evlendin diye çoluk çocuk sahibi olmalarına raÄŸmen yıllarca sürecek hapis cezalarına mahkûm ediyor. Ve bu düzende yaÅŸayan dindarlar da ahlaktan ve namustan bahsederken tüm bu olup bitenleri hiç gündemlerine bile almıyorlarsa, bu dindarlar, bu bozuk düzeni ayakta tutan dindarlara dönüÅŸmüÅŸ demektir.
Bir bozuk düzen düÅŸün ki:
Haksızlık ve adaletsizlik normalleÅŸmiÅŸ, kul hakkı yemek normalleÅŸmiÅŸ, rüÅŸvet, torpil, iltimas normalleÅŸmiÅŸ, adam kayırmak, adam harcamak normalleÅŸmiÅŸ. Ve bu düzende yaÅŸayan dindarlar da tüm bunları birer ahlaksızlık olarak görmüyor, ahlaksızlığı sadece cinsel ahlaksızlıkla sınırlandırıyorlarsa, bu dindarlar, bu bozuk düzeni ayakta tutan dindarlara dönüÅŸmüÅŸ demektir.
Bir bozuk düzen düÅŸünün ki:
Allah’ın büyük bir nimet olarak verdiÄŸi tüm doÄŸal güzelliklerini, sahillerini ve mekânlarını yabancı turistler daha rahat günah iÅŸlesin, daha çok içki tüketsin ve daha fazla dolar bıraksın diye içkili turistik mekânlarla, eÄŸlence kulüpleriyle, tesislerle donatıp haramı, günahı ve çıplaklığı teÅŸvik ediyor. Buradan elde ettiÄŸi gelire de milli gelir adını veriyor. Ve bu düzende yaÅŸayan dindarlar da tüm bu olup bitenleri bir ekonomi ve bütçe meselesi olarak görüp sessiz kalıyorlarsa, bu dindarlar, bu bozuk düzeni ayakta tutan dindarlara dönüÅŸmüÅŸ demektir.
Bir bozuk düzen düÅŸünün ki:
Kumarı bir sektör haline getiriyor, her ÅŸehre at yarışı pistleri kuruyor, her hafta toto-loto çekiliÅŸi yapıyor, kumara Milli Piyango adını veriyor, ilmi kurumların inÅŸaatına bile kumar sektörünü sponsor yapıyor, kazı kazanıyla, iddiasıyla, bahisiyle, sanal kumarıyla, yılbaşı çekiliÅŸleriyle gençlerin kumara ulaÅŸabileceÄŸi bütün yolları meÅŸrulaÅŸtırıp, kolaylaÅŸtırıyor, reklamını yapıyor. Ä°çkinin satılmasını serbest bırakıyor, fabrikalarını açıyor. Ve bu düzende yaÅŸayan dindarlar da kumar gelirlerinden hayır ve hasenat yapılıp yapılamayacağını tartışıyorlarsa, bu dindarlar, bu bozuk düzeni ayakta tutan dindarlara dönüÅŸmüÅŸ demektir.
Bu tezgâh eÄŸridir:
Kim ne derse desin bu tezgâh eÄŸridir. EÄŸri tezgâhtan doÄŸru ürün çıkmaz. Zehir üreten bir fabrikayı kim iÅŸletirse iÅŸletsin o fabrika zehir üretmeye devam eder. Mesele fabrikanın sistemini, ayarlarını, tezgâhını ve makinelerini deÄŸiÅŸtirebilmektir.
Ellerindeki güce, kuvvete ve imkânlara raÄŸmen, fabrikanın tezgâhını ve bozuk düzeni deÄŸiÅŸtirmeyi düÅŸünmeyen iÅŸletmeciler sakallı da olsalar, baÅŸörtülü de olsalar, namazlı da olsalar, dindar da olsalar zehir üreten bir fabrika yine zehir üretmeye devam eder. O dindarlar da bu bozuk düzeni ayakta tutan dindarlara dönüÅŸürler.
Henüz yorum yapılmamış.