Merzûkî ve Gannuşi ile birlikte Tunus tecrübesini anlamak
Tunus'ta ve Arap dünyasında sadece 17 Aralık 2010'da bir seyyar satıcının kendisini yakmasıyla patlak veren olayları değil aynı zamanda daha öncesindeki gelişmeleri anlamak ve değerlendirmek bakımından Münsif Merzûkî ve Raşid Gannuşi'nin yazdıklarıyla siyasi pratikleri üzerinde düşünmek, aralarındaki farklılık ve benzerlikleri vurgulamak ülkedeki endişe uyandıran gelişmelerin analizine katkı sunabilir. Düşünce bakımından milliyetçi ve solcu kesimlere daha yakın duran Merzûkî, en büyük hasmının 1980'li yıllardan itibaren öne çıkan İslamcılar olduğunu belirtir.
Asım Öz / Açık GörüÅŸ
Tunus tecrübesini anlamak için yapılacak geniÅŸ kapsamlı araÅŸtırmalar bir zamanlar yolları kesiÅŸip ayrışan Merzûkî ve GannuÅŸi'nin kayda deÄŸer açılardan etkili ve güncel düÅŸüncelerini hem tanımayı saÄŸlayacak hem de zayıf ve birbiri ile çatışan, çeliÅŸen yönlerini daha iyi kavramayı mümkün kılacaktır. Tunus'un demokratik yolla seçilen ilk cumhurbaÅŸkanı olan Münsif Merzûkî ve Nahda hareketinin kurucusu RaÅŸid GannuÅŸi, eski rejimle kıyaslanamayacak ölçüde çok daha adil ve yepyeni bir Tunus'un mümkün olduÄŸu varsayımıyla hareket ettiler. Ä°slam'ı kendisine fikrî referans kabul eden ve kurumsal seferberliÄŸinin sancağı kılan GannuÅŸi ile Ä°slamcı dalganın teorik ve pratik sorunlarına iÅŸaret eden Merzûkî arasındaki eleÅŸtirel diyaloÄŸun ilerletilmesi gerekir. GannuÅŸi: "2011, Arap Baharı devrimleri fırtınasının koptuÄŸu yıldı. 2013 ise Mısır'ı vuran fırtınadan (askerî darbe) hareketle karşı devrim dalgaları için büyük bir zafer yılıydı. EÄŸer Nahda Partisi, iktidardan çekilmeyi kabul etmesinin yanı sıra baÅŸka acı ödünler vermeye de yanaÅŸmasaydı, bu karşı dalgalar neredeyse Tunus Devrimi'ni düÅŸürecekti."
Tunus'ta ve Arap dünyasında sadece 17 Aralık 2010'da bir seyyar satıcının kendisini yakmasıyla patlak veren olayları deÄŸil aynı zamanda daha öncesindeki geliÅŸmeleri anlamak ve deÄŸerlendirmek bakımından Münsif Merzûkî ve RaÅŸid GannuÅŸi'nin yazdıklarıyla siyasi pratikleri üzerinde düÅŸünmek, aralarındaki farklılık ve benzerlikleri vurgulamak ülkedeki endiÅŸe uyandıran geliÅŸmelerin analizine katkı sunabilir. DüÅŸünce bakımından milliyetçi ve solcu kesimlere daha yakın duran Merzûkî, en büyük hasmının 1980'li yıllardan itibaren öne çıkan Ä°slamcılar olduÄŸunu belirtir. Ne var ki kendisi Tunus'ta eski rejimin "Ä°slamcılara karşı korkunç ve rezil bir savaÅŸ açtığı ve devlet terörü uyguladığı bir dönemde" insan hakları mücadelesi baÄŸlamında Ä°slamcıları savunmuÅŸtur. Ä°slamcıları yakından tanımasına yol açan bu sürecin onun düÅŸüncelerini belli noktalarda etkileyen neticeler doÄŸurduÄŸu son derece açık. Nitekim Ä°slamcılar hakkında yazdığı müstakil metinlerle diÄŸer yazılarına yansıyan deÄŸerlendirmeleri, bunun en somut göstergesidir. Karmaşık bir gerçekliÄŸi basite indirgeyen nice sekülerin sırıtarak "Ä°slamcı canavardan" kendilerini korusun diye darbeciliÄŸin kucağına düÅŸmekten kaygı duymadığı bir vasatta böylesi ikili bir okuma uzun vadeli bir alternatif üzerine düÅŸünme sürecinde önemli rol üstlenebilir. Onların ÅŸahsında ÅŸahitlik edilen geliÅŸmelerin önümüzdeki süreçte dalga dalga büyüyecek yeni ve siyasi açıdan kararlı düÅŸüncelerin doÄŸum sancıları olduÄŸunu ÅŸimdiden söylemek kehanet sayılmamalı.
Darbeye direniÅŸ
Peki, ama birbirinden farklı siyasi akıma mensup iki siyasi figürü birleÅŸtiren nedir? Tunusluların onlardan neler öÄŸrendiÄŸi, siyasi ve entelektüel ortama katkılarının ipucu biraz da bu sorunun cevabında saklı. Åžunu belirtmek gerekir: Yazarlığının yanında Tunus'un demokratik yolla seçilen ilk cumhurbaÅŸkanı olan Münsif Merzûkî ve Nahda hareketinin kurucusu ve benimsediÄŸi siyasi dilden dolayı "Ä°slamcılık geleneÄŸinde bir demokrat" ÅŸeklinde anılan RaÅŸid GannuÅŸi, eski rejimle kıyaslanamayacak ölçüde çok daha adil ve yepyeni bir Tunus'un mümkün olduÄŸu varsayımıyla hareket ettiler. Bu sebeple her ikisi de siyasi tavırlarına uygun ÅŸekilde Tunus'ta fikrî akımların rolü, partiler, toplumsal geliÅŸmeler, hâkimiyet mekanizmaları, kamusal meseleler, aktörlerin toplumsal kökenleri ile tercih ve uygulamaları arasındaki iliÅŸki üzerine daha soÄŸukkanlı bir düÅŸünce geliÅŸtirmeyi sürdürdüler. Kendilerini yalnızca dar bireysellikleri içinde deÄŸil, Tunus'u tarihi, coÄŸrafyası ve kültürü ile istisnai bir bütün olarak gördüklerinin ayrıntılarını içeren düÅŸüncelerinin izi 2011 sürecindeki metinlerinden takip edilebilir. Elan Tunus'taki birikmiÅŸ meÅŸruiyet krizlerinin ve yapısal problemlerin tabiatını anlamaya ve dönüÅŸtürmeye katkıda bulunan açıklamaları da bunun bir parçasıdır. Çıkış yolu aradıkları için derecesi deÄŸiÅŸmekle birlikte "Ä°hvan, Türkiye ve Katar hesabına çalışıyor!" kara propagandasına maruz kalıyorlar.
Munsif Merzûkî ve RaÅŸid GannuÅŸi'nin praksis olarak düÅŸünce baÄŸlamında incelenebilecek eserleri, teori ile siyasi hayatın somut yönleri arasındaki iliÅŸkiyi belirginleÅŸtirir. Köklü bir sosyo-politik dönüÅŸümün imkânları için sergiledikleri siyasi çabanın farklılığı ise bu iki entelektüel siyasetçinin en güçlü yanlarından biri sayılabilir. Zira onlar son on yıldır Tunus'un deÄŸiÅŸimiyle ilgili siyasi mücadelenin güçlenmesinde pay sahibi olan siyasi-entelektüel geliÅŸmelerden etkilendiler, kimi durumlarda ise endiÅŸe duyduklarını saklamadılar. Ayrı bir bahistir ama yeri gelmiÅŸken bahsetmemek olmaz; bizzat ve bizatihi bir aşırılık olan silahlı mücadele ve ÅŸiddete baÅŸvurma gibi durumlara karşı çıkışı siyasi anlayışlarının temeline oturttular. Her taşın altından çıkan BirleÅŸik Arap Emirlikleri ya da Suudi Arabistan darbecilikleri karşısında ikisi de tavizsizdir. Aslına bakılırsa, son yıllarda kafa karışıklığı, yalan ve mesnetsiz komplo teorileriyle dolu aÄŸlar ören demagoglarca sık sık küçümsenen veya görmezden gelinen Arap isyanlarının ruhu, iki düÅŸünür için de vazgeçilmez bir deÄŸere sahiptir ki zaten bu sıklıkla atıf yaptıkları bir olaydır.
Siyasi feragat
Öte yandan Türkiye'deki 15 Temmuz darbe giriÅŸimine iliÅŸkin yorumlarının da birbirini andırdığı rahatlıkla söylenebilir. Tunus CumhurbaÅŸkanı Kays Said'in aldığı kararların "darbe" olduÄŸunu söyleyen Merzûkî, Türkiye'yi hatırlatarak "Biz de Türk halkı gibi bu darbeyi baÅŸarısızlığa uÄŸratabiliriz. Türk halkı çok daha büyük bir darbe giriÅŸimini baÅŸarısızlıkla sonuçlandırdı." ÅŸeklinde özetlenebilecek bir görüÅŸ ileri sürdü. GannuÅŸi ise onun beyanatlarına yakın bir yerde konumlanarak kendi perspektifini ÅŸöyle ortaya koyar: "Darbe olduÄŸunda sokaÄŸa çıkılması gerektiÄŸini öÄŸrendik. Türkiye'den aldığımız ders bu. Haberi duyar duymaz dışarı çıktık, önce parti genel merkezine sonra da Meclis binasına gittik ama kapılar yüzümüze kapandı." En azından, söylendikleri günlere, o günlerin ruhuna dair bir fikir verebilecek nitelikte bu pasajlar. Daha uzun metinlerine yansıyan 15 Temmuz vurguları ise bir tür hafıza kaydı gibidir.
Darbecilere direniÅŸe dair yapılan bu açıklamalarda tartışma yaratacak bir boyut yok ancak her iki siyasi figür arasında bazı konularda derin görüÅŸ ayrılıklarının bulunduÄŸu göz ardı edilemez. GeleceÄŸin ÅŸimdikinden farklı olması için yapılacaklara odaklanan Münsif Merzûkî'nin yazdıklarının merkezinde statükodan kesin bir ayrılık yer alır; bunun içindir ki kırılgan ve hassas dengeler adına "eski düzenin" bazı aktörleriyle kısmi iÅŸ birliÄŸine yahut pragmatik taviz sayılabilecek taktiklere uzak durur. BilindiÄŸi üzere Tunus'ta devrim güçleri kuÅŸatmayı yarmak için geniÅŸ bir ittifak kurdular. Bu durum Merzûkî'nin ifadesiyle söylemek gerekirse sadece "laikler ile Ä°slamcılar arasındaki uçurumu kapatmak için ilkesel bir seçenek" deÄŸil aynı zamanda "zorluklarla dolu geçiÅŸ aÅŸamasını yönetmek için" makul bir siyasal tercihti. Merzûkî'nin sivil siyasal Ä°slam'ın temsilcisi kabul ettiÄŸi Nahda hareketiyle kurduÄŸu eski ittifakların baÅŸarısızlığa uÄŸraması baÄŸlamında dile getirdikleri ayrıca üzerinde durulmayı hak ediyor. Tunus'un o dönemde içinde bulunduÄŸu ÅŸartlar gereÄŸi Nahda ile zaruri olan ittifak içinde yer alan ve bundan hiçbir zaman piÅŸmanlık duymadığını belirten Merzûkî bir yazısında uyuÅŸmazlık yerine uzlaÅŸma arayışına giren Nahda'yı eleÅŸtirirken son derece açık sözlüdür: "Diktatörlük düÅŸmanlarını bir arada tutan sıkı baÄŸ koptu. Eski rejimle tüm baÄŸları koparıp özgün bir Tunus modeli oluÅŸturmayı hedefleyen Ä°slamcılarla demokratlar arasındaki tarihi ittifak, eski rejimle iktidarı paylaÅŸmayı hedefleyen Ä°slamcılarla 'Yeni Birlikçiler' ittifakına dönüÅŸtü." Kötümserlikle iyimserlik arasında gidip gelen yazılar kaleme alsa da "kötüyimserlik"te karar kılan Merzûkî, Nahda hareketiyle bir hesaplaÅŸma peÅŸinde olmadığını belirttiÄŸi baÅŸka yazılarında da Ä°slamcılık eleÅŸtirisini sürdürür, hatta 2014 seçimlerinden itibaren Nahda'nın karşı devrimci dalgayı yükseltenlerle iÅŸ tutmayı tercih ettiÄŸini dile getirir.
Çoklu ritimler
Ne var ki, bunun tümüyle doÄŸru olduÄŸunu söylemek hikâyenin tamamını anlatmamaktır. Çünkü "eski rejimin geri döndüÄŸü veya bu rejimle hükümete iÅŸtirak edildiÄŸi iddiası"nı tartışmaya açan RaÅŸit GannuÅŸi'nin de vurguladığı üzere Nahda, Münsif Merzûkî'nin çok büyük önem atfettiÄŸi süreçte seçilmiÅŸ hükûmetten taviz vermesi ve cumhurbaÅŸkanlığı yarışına girme hakkından feragat dâhil büyük bedeller ödemeseydi önceki baÅŸarı gerçekleÅŸemezdi. Aslında GannuÅŸi'nin yılların içinden süzülüp gelen düÅŸüncelerini bilenler için bu durum pek de ÅŸaşırtıcı deÄŸildi. Söz konusu geliÅŸmeler siyasetin her zaman doÄŸrusal bir çizgi üzerinde hedefine doÄŸru ilerleyen bir ok olmadığını, iç içe geçmiÅŸ tempoların ve çoklu ritimlerin mücadeleyi belirlediÄŸini hatırlatma vazifesi gördü. Bütün bunların yanı sıra, Nahda'nın baskı altına alındığı yıllar boyunca net çizgisinin "Tunuslular arasında fitneye yol açmaktansa partimizi kurban ederiz." ÅŸeklinde olduÄŸu unutulmamalıdır. Bazı yorumcuların GannuÅŸi'nin düÅŸüncelerine de yansıyan siyasal yoksunluÄŸu diye ele aldığı bu tercihler, onun partisinden ziyade realist biçimde yüzleÅŸtiÄŸi ülkesinin kazanımlarını önemsediÄŸinin göstergesidir.
Radikal dönüÅŸüme yönelik inancını daima yeniden canlandıran Münsif Merzûkî, Arap dünyasının yirminci yüzyıldaki tecrübelerine kulak verip bu zenginlikten öÄŸrenilmesi gerekenleri siyasi ve teorik açıdan belirgin kılmaya çalışır. Onun yaklaşımı toplumları ve yönetim sistemlerini düzenlemede süregelen yatkınlıkların geçerliliÄŸini sorgulamaya dönüktür; siyasetin kolektif ve eyleyen özne vasfıyla insanın ÅŸimdiki ve gelecekteki sorunlara çözüm sunması gerektiÄŸini vurgulaması bununla alakalıdır. Dolayısıyla çözüme yönelik iÅŸe yarar fikirleri tespit edip onları güçlendirmenin yollarını arar. Yazdıklarıyla entelektüel faaliyetin her ÅŸeyden önce bir fikir iÅŸçiliÄŸi olduÄŸunu belirginleÅŸtiren Merzûkî'nin Diktatörlük ile Devrim Arasında Arap Dünyasının Krizleri (2019) kitabı siyasi bakımdan "klasik" bir deÄŸer taşır. Bu eserin en mühim niteliÄŸi onun tarihe ve insana bakışını, fikrî mensubiyetini, statükocu Arap rejimlerine, entelektüellerine ve yerleÅŸiklik kazanan ideolojilere eleÅŸtirilerini, uzun bir hikâyenin baÅŸlangıcı mahiyetindeki Arap devrimlerine dair yorumlar sunmasıdır.
Uzlaşmanın galip gelmesi
RaÅŸid GannuÅŸi, büyük, hareketli ve çatışmalı durumlardan, despotluklardan, devrimden ya da siyasetin nasıl bir mücadele alanı olduÄŸundan ufuk açıcı ve yol-yöntem gösterici bir ÅŸekilde bahseder. DüÅŸünce pratiÄŸindeki bu yaklaşımın gösterdiÄŸi üzere, Ä°slamcılığın büyük meselelerinin tecrübelerle ve müÅŸterek duygularla sıkı baÄŸlantısının farkında bir siyasal düÅŸünürdür. Tunus'un güncel sorunları ile ilgilenmenin ötesinde Ä°slamcılık düÅŸüncesini etkileyen metinler kaleme alan GannuÅŸi'nin yaklaşımları kimi açılardan Münsif Merzûkî'den önemli ölçüde farklılaşır hatta siyasi tercih bakımından çatışır. Elbette burada aktüel duruma iliÅŸkin seçeneklerden kaynaklanan bir uyuÅŸmazlıktan söz ediliyor. GannuÅŸi'nin siyaseti algılayışını varsayımlar deÄŸil "uygun güç dengeleri baÄŸlamında feragat edilebilecek çıkarlar ve ilkeler" ÅŸekillendirdiÄŸi için kendisi her zaman sonuçlara ve ihtimallere odaklanır. GannuÅŸi, karşı devrimci dalgalar karşısında pek çok araÅŸtırma alanında kaçınılmaz bir referansa dönüÅŸen maslahat kavramına büyük bir anlam yükleyerek, siyasette baÅŸka geliÅŸmeleri de hesaba katmanın zorunluluÄŸunu ileri sürer. Genelde Tunus ve diÄŸer ülkelerdeki siyasi ve fikrî iklim, özgürleÅŸmenin hem mümkün hem de mümkün olmadığını ortaya koyduÄŸundan belli düÅŸüncelerin ve uygulamaların ötelenmesi gündeme gelir. BaÅŸkalarınca entelektüel ve siyasi taviz ÅŸeklinde ele alınan maslahat GannuÅŸi açısından mücadeleyi zayıflatan deÄŸil güçlendiren bir argümandır. Çerçevesini hem dünün zorunlulukları hem de bugünün ihtiyaçları üzerine oturtabilme noktasında hayli mesafe alan GannuÅŸi Tunus'taki siyasi çevrelerin hâkim kültürünü göz önüne alarak ÅŸu deÄŸerlendirmeyi yapmıştı: "2011, Arap Baharı devrimleri fırtınasının koptuÄŸu yıldı. 2013 ise Mısır'ı vuran fırtınadan (askerî darbe) hareketle karşı devrim dalgaları için büyük bir zafer yılıydı. EÄŸer Nahda Partisi, iktidardan çekilmeyi kabul etmesinin yanı sıra baÅŸka acı ödünler vermeye de yanaÅŸmasaydı, bu karşı dalgalar neredeyse Tunus Devrimi'ni düÅŸürecekti." Böylelikle Ä°slamcılık havada süzülen, sadece kavramlarla bezenmiÅŸ bir akım niteliÄŸinden çıkıp, yere, insanların dünyasına inmiÅŸ ve daha da önemlisi, "Kimin ülkesi?" sorusunu bir kez daha ve kuvvetle gündeme sokmuÅŸtu. BilgeliÄŸini belirgin kılan ölçülülüÄŸü ile GannuÅŸi, uzlaÅŸmayı çekiÅŸmeye tercih etti, geçmiÅŸi tümüyle silmek için umutsuzca çatışmak yerine geçmiÅŸi de kucaklayan bir yöntemin baÅŸarısı için çalıştı. Bu sebeple "eski rejim" kavramının, Tunus siyasetindeki müttefik ve ortaklarla ilgili doÄŸru bir niteleme olmadığını mütemadiyen vurguladı.
Umutlu ve iyimser
Ä°slam'ı kendisine fikrî referans kabul eden ve kurumsal seferberliÄŸinin sancağı kılan RaÅŸid GannuÅŸi ile Ä°slamcı dalganın teorik ve pratik sorunlarına iÅŸaret eden Münsif Merzûkî arasındaki eleÅŸtirel diyaloÄŸun ilerletilmesi gerekir. Bilhassa Merzûkî'nin içeriÄŸi ve tezi ne olursa olsun "Ä°slamcı dalga..." eksenli yazısıyla diÄŸerlerinin bundan sonra yapılacak Ä°slamcılık fikri eksenli çalışmalarının özellikle "sol"dan bakışlar için ÅŸimdiye kadarkinden daha umutlu ve iyimser olmaya katkı saÄŸlayacağı düÅŸünülebilir. Onları ortaklaÅŸtıran bir diÄŸer nokta büyük düÅŸleri yetim bırakan yirminci yüzyılda Arap dünyası ve Tunus'ta baskın olan ve pek çok adaletsizliÄŸin üstünün örtülmesine hizmet eden egemen politikaların içyüzünü anlamaya yönelik önemli görüÅŸler ileri sürmeleridir. Merzûkî ikna edici bir biçimde krizlerin altında yatan sebepleri çeÅŸitli boyutlarıyla ele alır, nitekim gözlemleri, düÅŸünceleri ve duyguları içeren krizler odaklı kitabı, sadece Tunus'a iliÅŸkin deÄŸil, Arap ve Ä°slam dünyasına dair de derinlikli ve esaslı bir çalışmadır. Eski rejimi, büyük barışçıl devrimin yıktığını vurgulayan GannuÅŸi ise Arap Baharı'nın son kalesi Tunus'un istisnai vasfını belirgin kıldığı metinlerinde tıpkı Ä°slamcılık literatürünün önemli bir parçasını teÅŸkil eden eserlerinde olduÄŸu gibi dönüÅŸüm, muhalefet ve eski rejimle iliÅŸkilerin yanı sıra Tunus'taki Ä°slamcı ve laik akımlar arasındaki iliÅŸkilerde belirgin yeni bir strateji izlemeyi tercih eder.
Mahir Ä°z'in "metotsuz ÅŸark usulü" diye özetlediÄŸi el yordamı yaklaşımına denk düÅŸecek ÅŸekilde burada ancak bir kısmına temas edilebilen yukarıdaki siyasi uyuÅŸmazlıklar Münsif Merzûkî ve RaÅŸid GannuÅŸi ile ilgili daha fazla entelektüel karşılaÅŸtırmaya ihtiyaç duyulduÄŸunu ortaya koymaktadır. GörüldüÄŸü kadarıyla Tunus tecrübesini anlamak için yapılacak geniÅŸ kapsamlı araÅŸtırmalar bir zamanlar yolları kesiÅŸip ayrışan Merzûkî ve GannuÅŸi'nin kayda deÄŸer açılardan etkili ve güncel düÅŸüncelerini hem tanımayı saÄŸlayacak hem de zayıf ve birbiri ile çatışan, çeliÅŸen yönlerini daha iyi kavramayı mümkün kılacaktır.
Henüz yorum yapılmamış.